29.01.2018
MAKSAT ÜLKENİN BEKASI İSE
EKONOMİ TEFERRUATTIR
Afrinde bir harekât devam ediyor. Mehmetçik Ülkenin güney sınırından yıllardır gelen terör tehdidini kaynağında yok etmek maksadıyla adeta son bitirici yumruğunu vurmakta terör örgütüne Afrinde. Türkiyenin, PKKya ve dışardaki ortağı PYD/YPGye karşı yürüttüğü en geniş kapsamlı harekât bu. Aslında karşımızda ABDnin taşeron bir örgütü var. ABDnin örgütler üzerinden yürüttüğü vekâlet savaşlarından en önemlisi güney sınırımızda yıllardır PKK üzerinden devam ediyor ve Türkiye şimdiye kadar bütçesinden çok önemli bir payı bu mücadele için harcadı.
Savaşların geri planında hep ekonomi vardır. Çıkarlar ve menfaatler vardır. Bu bilinen bir gerçek. ABD Ortadoğudaki enerji kaynaklarına sahip olmak için bölgede böl, parçala, yönet yöntemiyle bölgeyi terör örgütleri üzerinden istikrarsızlaştırma peşinde. Bu politikaları bizi de yıllardır PKK ile uğraştırıyor. Bu ise ekonomimiz üzerinde ebette ki olumsuz etki yapan çok önemli bir baskı unsuru.
Türkiye teröre 350 milyar dolardan fazla para harcadı son 30 yıldır. Belki de daha fazla. Bu tam olarak ölçülemeyen bir durum. Ancak her yıl bütçeden savunma için ayırdığımız payın artarak devam etmesinden bu durum belli olmakta. Geçen yıl 27 milyar dolar, bu yıl 40 milyar dolardan fazla pay ayırdık milli bütçeden savunmaya. Helali hoş olsun. Ancak söz konusu olan savunma ise bütçenin de paranın da sözü olmaz tabi ki.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti her şeye rağmen savunma ve güvenlik harcamalarına kaynağı her zaman bulur. Afrine giden askerlerimize dolmalar, börekler saran, kurbanlar kesen köylü kadınlarımızı ekranlarda izliyoruz. Askerlik şubeleri önünde kuyruk olan vatansever gençlerimizi de görüyoruz. Savaş bütçeye yüktür, savaşa hayır diye yazıp çizenler şunu bilsinler ki, para da ekonomi de milletimizin kalbindeki inanç ve imandadır. Biz 30 yıldır bu bela ile uğraşıyoruz ama yine de ekonomik büyüme % 11 oldu geçen yıl. 15 Temmuz darbe girişiminde bile faizler de, dolar da, borsa da etkilenmedi durumdan. Afrin harekâtını da dünyaya göstere göstere başlattık, adeta tüm dünyanın onayını alarak girdik terörün inine. Şu ana kadar hiçbir negatif etkisi de olmadı ekonomi üzerinde.
Elbette ki, keşke diyoruz savunma bütçesine ayırdığımız payı, teröre giden parayı ve bütçe gelirlerini tamamen milletin refahına, ekonomik yatırımlara ayırabilsek, ama gâvur rahat bırakmıyor ki bizi. Aynı anda 72 uçak kalkarak 108 hedefi en ufak bir yanılma payı olmadan vuruyor. Tanklar, toplar, tüfekler, bombalar her şey para. Ama bu defa durum daha farklı. %70-80 oranında yerli malzeme ve mühimmat kullanılıyor artık savunmada. Kötü komşu insanı ev sahibi yaparmış. Terörle mücadelede kullandığımız malzeme, silah, istihbarat sistemleri artık yerli ve milli. 15 yıl önce yerli savunma sanayi bütçesi 5 milyar dolar civarında iken bugün 8 kat artarak 40 milyar dolar seviyesine ulaştı ve artık kendi silahımızı, gemimizi, topumuzu, füzemizi, tüfeğimizi ve istihbarat sistemlerimizi kendimiz yapıyoruz. Belki geçmişte 350 milyar dolardan fazla parayı teröre harcadık ama bunun neticesinde kendi milli savunma sanayimizi kurduk ve bugün Afrinde tüm dünyaya parmak ısırtan bir harekat yapabiliyoruz artık.
Daha dün dışardan aldığımız İHA ve SİHAları artık kendimiz yapıyoruz. İstihbaratımız da milli yani. Bir harekâtın en önemli unsuru istihbarattır. Daha düne kadar yanlış istihbarat bilgileri ile dağı taşı döven uçaklarımız, bugün doğru ve gerçek istihbaratla nokta atışları yapabiliyor artık.
Askeri harekâtlarda yapılan harcamalara yakın vadede gider olarak bakılmaz. Değerlendirme taktik değil stratejik olarak yapılır. Bu harekâtların getirisi uzun vadededir. Tüm dünya sizin kararlılığınızı ve askeri gücünüzü görür. Güçlü ve kararlı devlet imajı ekonomik yatırımcılar için önemli bir unsurdur. Bu ise uzun vadeli bakış açısını gerektirir. Bu nedenle bu harekâtın illa da bir ekonomik getirisi olacaksa bunu uzun vadede göreceğimizi söylemek mümkündür.
Burada iktidar kadar muhalefete de iş düştüğünü belirtmekte fayda vardır. Gerek iş dünyası, dış ülkelerle ticaret yapan iş adamlarımız, ticaret ve sanayi odalarımız, sivil toplum kuruluşlarımız gerekse muhalefet, bu harekâttaki haklılığımızı dış dünyaya iktidarla birlikte anlatırlar ve içerde birlik ve kararlılık gösterisi sunarlarsa, harekâtın ekonomimize olumsuz etkisi çok daha az olacaktır. Zaten bu karalılığı içerde göstermişlerdir ve bu da ekonomimiz için pozitif bir çarpan olmuştur.
Harekâtın ekonomiye uzun vadedeki bir önemli etkisi de, terörün yıllardır ülke ekonomisi üzerindeki negatif baskısının ortadan kalkması şeklinde olacaktır. PKK artık içerde barınma alanı bulamamaktadır. Bu harekâtla dışarda da PKKnın büyük bir darbe alarak yok olamaya doğru gideceği beklenmektedir. Böyle bir netice ise en büyük etkisini dış yatırımcı üzerinde gösterecektir. Ülkemiz güvenli bir alana sahip olduğunda da daha güvenli bir enerji merkezi olarak ön plana çıkacaktır. İstikrarı sağlanmış bir ülke olarak da bölgenin yeniden dizayn edilmesinde masada güçlü bir şekilde yer alabilecektir.
Ancak asıl önemli olan ülkenin bekası ve güvenliğidir. Devleti ebed müddettir. Ülkenin bekası söz konusu ise ekonomi ve para teferruattır.
Ayrıca Afrin ile bir şey daha anlaşılmıştır ki; ekonomi için acaba Mehmetçiğe dolmasıyla, böreğiyle, kurbanıyla kucağını açan ve dualarıyla destek olan başımızın tacı köylü kadınlarımız mı, yoksa otelini teröristlere açan büyük büyük yatırımcı iş adamlarımız mı daha önceliklidir, bunun kararını da yine milletimiz verecektir.
Özcan Gürsoy /E. Dz. Yzb.