Güncel Gelişmeler:
  • Ordu – Giresun Havalimanı’nda sefer sayıları arttı - 10:43
  • Nebati'den konutta fahiş fiyat artışı uyarısı - 09:29
  • Bankalara, 'döviz işlemlerini likit saatlere çekin' talebi - 09:19
  • Gecelik kredi faizlerinde 'zorunlu' yükseliş - 09:13
  • Ülker'in ilk çeyrek cirosu 5,9 milyar TL'ye ulaştı - 09:07
10.11.2024

15.08.2017

(KEİ) NE İŞE YARAR?

Ülkeler arasında her konuda işbirliğini geliştirmek, uluslararası barış ve güvenliği sağlamak ve barışa katkıda bulunmak, ticaret, turizm, gümrük, askeri alanlarda mevcut sorunları aşmak, gelişmeye ve refaha katkıda bulunmak v.b. maksatlarla devletlerarasında çeşitli ikili ve çoklu anlaşmalar ve organizasyonlar kurulabilir. Kuzey Atlantik paktı (NATO), Avrupa Birliği (AB) , Birleşmiş Milletler(BM) , Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) v.b. örgütler bunlardan birkaçıdır ve uluslararası ilişkilere önemli katkıda bulunmuş/bulunmaktadırlar.

Ancak yine uluslararası alanda öylesine organizasyonlar vardır ki, adını her alanda ve haber bültenlerinde sıkça duyarsınız ama varlığı ve yokluğu belli olmayan, kuruluş amaçlarını okuduğunuzda ise, ne kadar da önemli ve gerekli örgütler diyeceğiniz, ama sonuçlarına baktığınızda ise varlığı ile yokluğu belli olmayan, sadece ülkelerin siyaset adamları, bakan, başbakan ve cumhurbaşkanlarının sıkça biraraya gelip anlı şanlı toplantı ve bildiriler yayınladıkları, buna rağmen varlıklarını yine de sürdüren lüzumsuz birer turistik harcama alanları oluşturan fiyasko oluşumlar olduklarını görürsünüz.

Ne kadar tenkit etseniz bile bir NATO, görevini iyi kötü yapmış/yapmakta olan ve uluslararası arenada rolü önemli olan bir örgüt olarak varlığını sürdürmektedir. Bir BM adeta uluslararası noter gibi çalışan organizasyon olarak çalışmalarına devam etmektedir. Ancak, mesela bir İslam İşbirliği Örgütü (İİT) adıyla bir örgüt vardır. Kuruluş bildirgesinde örgütün amacı “İslam Dünyasının hak ve çıkarlarını korumak, üye ülkeler arasında işbirliği ve dayanışmayı güçlendirmek” olarak tarif edilir. Türkiye dâhil 57 İslam devleti üyesidir. Ancak, bir Ortadoğu sorununu bile aralarında halledememiş, bir İsrail’le başedememiş, bırakın başetmeyi bir Filistin sorununa bile aynı perspektiften bakamamış, sonuçta amacına göre tam bir fiyasko olarak her yıl aralarında lüzumsuz toplantılar düzenleyen pasif bir kuruluş olarak anılmaya mahkûm olmuştur.

KEİ de maalesef bunlardan biridir. Üye ülkeler her yıl aralarında toplantılar düzenlerler, işbirliği heyetleri, konseyler, bakanlar, başbakanlar, cumhurbaşkanları bir orada bir burada bir araya gelirler. sonuçta bir bakıyorsunuz ki , Rusya Türkiye’den Domates ithalatına yasak koymuş. Hani KEİ’nin kuruluş amacı üyesi ülkeler arsında ekonomik ve ticari işbirliğini geliştirmek, Karadeniz havzasındaki üye Ülkeler arasında ikili ve çok taraflı ekonomik, teknolojik ve sosyal ilişkileri geliştirmek, ticari yasakları kaldırmak ve bölgenin barış ve istikrar bölgesi olması için öncelikle ekonomik işbirliğini geliştirmekti.

Esasında Türkiye KEİ’deki yükümlülüklerini büyük ölçüde yerine getirmiş ve daima da yerine getirmek için çabalamaktadır. 1992 yılında kurulan örgütün Türkiye, kurucu üyesidir. Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Moldova, Rusya Federasyonu, Ukrayna, Bulgaristan ve Romanya’nın, daha sonra da Arnavutluk, Sırbistan ve Yunanistan’ın da üye olduğu teşkilatın önemli ve kurucu iki üyesi olan Rusya ve Türkiye arasındaki siyasi alandaki gelgitler hepimizin malumudur.

Teşkilatın kuruluş düşüncesinin temelinde, Karadeniz havzasının iki önemli ülkesi olan Rusya ve Türkiye arasındaki ekonomik ve ticari işbirliği esası vardı. Fikir bu iki ülkeden çıkmıştı. Türkiye’deki fikir babası da rahmetli Özal’dı. KEİ, Özal’ın dışa açılma siyaseti ve fikri çerçevesinde oluşup kurulan bir örgüttü diyebiliriz.

Aslında temel doğru olarak atılmıştı. Rusya’nın gıda ve tüketim mallarına, Türkiye’nin de enerjiye ihtiyacı vardı. Gıda Türkiye’de, Enerji de Rusya’daydı. İki ülke bu çerçevede adımlar atarak aslında doğru bir yolda ilerlemekteydi. Daha sonra bu fikir Romanya ve Bulgaristan’ın da katılmasıyla bölgesel bir işbirliği temeline doğru ilerlemeye başlamıştı. Hedef “Karadeniz Havzasında Bölgesel İşbirliği” idi. Daha ziyade Ekonomik ve ticari alanda olacaktı bu dayanışma. Hatta başlangıçta Karadeniz Havzasında serbest ticaret bölgesi oluşturma gibi bir ön düşünce de vardı ama bu hedef maalesef zamanla rafa kaldırıldı. Hedef sadece ekonomik işbirliğine çevrildi. Yani yavaş yavaş hedefi sulandırma fikirleri öne çıkmaya başlamıştı.

Aslında Özal’ın hedefi doğruydu ve Rusya da sıcak yaklaşmaya başlamıştı ekonomik işbirliği düşüncesine. Çünkü Karadeniz Bölgesi dış politikamızın önemli ve öncelikli alanlarından olan Balkanlar Bölgesi ile Kafkasya Bölgesi arasında bir köprü görevi yapan önemli bir bölge. Bu coğrafyadaki sorunların işbirliği ile çözülmesi, en azından yeni sorunların çıkmaması açısından işbirliği elbette çok önemliydi. Ülkemiz bu nedenle KEİ’nin kuruluşunda aktif olarak rol oynamış ve ilk sekreteryasına da ev sahipliği yapmıştı. Son olarak örgütün 25. Kuruluş yılı nedeniyle devlet ve hükümet başkanları zirvesi Haziran 2017’de İstanbul’da yapıldı.

Türkiye örgütte yükümlülüklerini daima yerine getirmiştir. Ancak aynı sözü diğer ülkeler için söylemek mümkün değil. Hem iki ülke arasında ticari ve ekonomik işbirliğinden bahsedeceksiniz, hem de Rusya Türkiye’ye gıda ambargosu uygulayacak, hatta aldığımız doğal gazı “ha kesti ha kesecek” diken üstünde olacaksınız. Bu nasıl işbirliği?

“Karadeniz Çevre Otoyolu” geliştirilmesi de üye ülkelerin altına imza attıkları önemli bir proje. Yani Karadeniz bir otoyolu ile çepeçevre sarılacak, mesela Ordu’dan kalkan bir sürücü, hiç geriye dönmeksizin devam ederek tüm üye ülkeleri Karadeniz sahilinden dolaşarak tekrar Ordu’ya gelebilecekti bu proje ile. Bölgesel Turizmin geliştirilmesi açısından önemli bir proje. Ancak sadece Türkiye bu sözünü yerine getirdi, diğer sahildar ülkeler hiç oralı bile değil.

Sonuçta, Karadeniz Ekonomik İşbirliği teşkilatı (KEİ) ‘da çoğu diğer kâğıt üstü uluslararası örgütler gibi anlı şanlı söylemlerle, toplantı ve konseylerle devam ediyor, ancak hedefe ulaşmada sonuç için aynı şeyi söylemek ne yazık ki mümkün değil.