30.06.2019
Ordu Büyükşehir Belediyesi’nin bir marina/yat limanı projesi olduğunun biliyoruz. İMEAK DTO’nun geçen günlerde bölgeye yaptığı ziyarette konu gündeme geldiğinde Oda Başkanı Tamer Kıran’ın “Karadeniz Bölgesi’nin marina açısından pek zengin bir bölge olmadığını ve marinanın maliyetli bir yatırım” olduğunu belirtmesi bölgemizin tabiri caizse maça baştan 1-0 yenik başladığı anlamına gelmiyor mu? İMEAK yani “İstanbul, Marmara, Ege, Akdeniz, Karadeniz” Deniz Ticaret Odası’nı temsil eden Oda Başkanı aynı zamanda isminden de anlaşılacağı gibi Karadeniz’i de temsil etmekte. Ancak bu ifadesi ile başkan bir anlamda “Bölgeye marina istemeyin, yatların gelmesini beklemeyin, marina yapacak ne yeriniz var ne de bu işe para ayıracak yatırımcı bulabilirsiniz, çünkü pahalı, unutun bu işi ” demiş olmuyor mu? Koskoca DTO konuya bu şekilde yaklaşırsa bölgeye hangi özel sektör gelip böyle bir yatırıma girebilir.
Akdeniz ve Ege çanağında günümüzde her yıl 800 bin civarında yat dolaşmakta ve bu döviz kaynağının biz Türkiye olarak çok cüzi bir miktarını, yüzde birler seviyesinde bir kısmını ancak marinalarımıza çekebiliyor ve sepetimize bu kaynaktan döviz koyabiliyoruz. Yunanistan’ın 60-70 milyar dolar kazandığı denizcilik gelirlerinin biz Türkiye olarak ancak onda birini elde edebiliyoruz böyle olunca. Deniz turizmi gelirleri turizm gelirlerinin yüzde yirmisi. Ülkemize gelen turistlerin yüzde 80’nin deniz varlıkları ve deniz turizmi maksatlı geldiğini Turizm bakanlığı belirtmekte. Böyle kıymetli bir hazinemiz varken ve üç tarafımız denizle çevrili iken biz yat ve marinacılık için sadece Ege ve Akdeniz kıyılarımızı bu turizme ayırıp, yatırımlarımızı sadece bu kıyılarımıza yapmış olmakla koskoca Karadeniz’i ihmal etmiş olmuyor muyuz? DTO duruma böyle bakarsa ihmal edilmiş olması da gayet normal olacaktır o zaman.
Yatlar neden Akdeniz ve Ege’de dolaşıyor. Çünkü yatçı yatların bağlanması, konaklama, bakım onarım ve güvenlik gibi unsurlar açısından uygun ortamı bu bölgelerimizde bulmakta. Hal böyle olunca Karadeniz’e neden gelsin. Daha baştan Karadeniz gibi altın yumurtlayabilecek bir tavuğu da kesmiş oluyoruz böylece.
Halbuki bölgemiz özellikle yazın mavi ile yeşilin iç içe girdiği doğa harikası bir güzelliğe bürünmekte. Özellikle Doğu Karadeniz, kıyı seyri ile seyrine doyum olmayan doğal güzelliklere sahiptir. Karadeniz kıyılarında Trapezus (Trabzon), Sinope (Sinop) ve Armene (İnceburun) gibi antik limanlar vardır. Sinop HamsirosFiyortu harika bir yat sığınma alanıdır. İklim de yat turizmi açısından uygundur. Temmuz ve Ağustos ayı bu bölgenin yatçılar için en güzel dönemidir. Haziran ve eylülü de buna katabiliriz. Denizden görülen, kıyı boyunca uzanan harika yeşili ve doğal güzellikleri yatçılar için uygun ve tercih edilen ortamlardır. Akdeniz’de yapılan “Mavi Yolculuk” gibi gezintilerin benzerini Karadeniz sahili boyunca Sinop’tan Trabzon’a kadar yapabilir ve Karadeniz’in güzelliklerini yatçıların istifadesine sunabilirsiniz. Bölgenin içerilerde akarsu, göl, çağlayan, dağ, mağara, yayla ve ılıca turizmi açısından da zengin bir potansiyeli vardır. Yatçılar kıyıya yatlarını bağlayıp karadaki bu güzellikleri de görebilirler. Karadaki güzelliklere özel turlar yapılarak, iç kesimler de bu zenginliklerden payını alıp ihya olabilir. Karadeniz Bölgesi bu açıdan da harika bir coğrafyaya sahiptir. Bölge yelken sporu, dalış turizmi ve iç sularda rafting gibi deniz sporları bakımından da uygun imkanlar sunmaktadır.
Karadeniz Bölgesi marinaya müsait değildir demek bu bölgeye yapılacak en büyük kötülüktür. Karadeniz Bölgesi kıyısı boyunca yat limanı ve marina için pekala uygun yerler vardır . Bir örnek, çevre yolu yapıldıktan sonra Fatsa Bolaman ile Sakin Şehir ünvanı da alan Perşembe arası şehirler arası trafikten kurtuldu ve bu kıyı bölgesi harika doğası, denizi, tarihi güzellikleri ve mavi-yeşil dünyası ile tam bir turizm cenneti haline geldi. Bir ara bu bölgenin Turizm Master Planına da alındığını duyduk ama bugüne kadar herhangi yatırım görmedik. Bu bölgeye yapılacak bir marina, rekreasyon merkezleri, oteller, restoranlar, toplantı merkezleri, spor tesisleri, yüzer restoran ve otel işletmeleri, yatlar ve diğer deniz vasıtaları için barınma yeri, yolcu indirme, bindirme yerleri gibi tesisler yapıldığında bölge tam bir turizm merkezi haline gelecektir. Bir marinada olması gereken tesisleri ve imkanları bu bölgede yapabilirsiniz. Doğu Karadeniz’de daha başka yerler de bulunabilir. Yeterki istensin ve karar verilsin. Özel sektör için belki yüksek maliyetli olabilecek bu yatırımlar, Devlet tarafından işletilen TURBAN benzeri tesisler ile veya Büyük Şehir Belediyesince yapılıp işletilebilir. Örneğin ORBEL bu işi üstlenebilir Ordu’ya ve bölgeye çağ atlatacak bir yatırıma imza atılmış olabilir. Bunun için kaynak bulunabilir. Ne kadar maliyetli olursa olsun istendiğinde bu kaynak temin edilebilir. Bir havaalanı ve üniversite kadar şehre ve bölgeye ivme kazandıracak ve sıçrama yaptıracak böyle bir yatırım.
Ancak bu alandaki sorun aslında ne maliyet ne de yer sorunudur. Asıl sorun bitip tükenmek bilmeyen bürokrasi ve bürokratik engellerdir. Bir yatırımcı tam teşekküllü bir yat limanı veya marina tesisleri için kolları sıvasa, planın onaylama süresi ortalama en az 5 yıl sürmekte. Varın gerisini siz hesap edin .“İmza ve onay hazretleri” karşınızda devasa bir bariyer gibi durmaktadır. DTO başkanının ifadelerini bir de bu açıdan değerlendirmekte fayda vardır.
Karadeniz’de un var, şeker var, yağ var ancak helva yapacak bir babayiğit maalesef bulunmamaktadır. Belki de bu babayiğit DEVLET veya BELEDİYE olur inşallah demek düşüyor bize de. Yoksa Marina ve deniz turizm tesisleri bir ham hayalden öteye geçmeyecektir.