10.03.2019
1990’lı yıllarda terörün en yoğun olduğu dönemlerde Güneydoğu’da Şırnak’ta görev yaptım. Elinde Tanbura şarjörlü silahı ile Cudi’de, Gabar’da terörist peşinde bizzat koştuğu için Tanburacı Paşa diye anılan Tugay Komutanı Hasan Kundakçı Paşa ile birlikte görev yapmaktayım. Üsteğmenim o zaman. Denizci olmama rağmen terörün yoğunluğu nedeniyle biz de zaman zaman oralarda geçici görevle bulunuyorduk o zamanlar. Cudi, Gabar, Bestler Dereler, Namaz Dağı terörist kaynıyor. Her gün bir taraftan şehit haberleri alıyoruz. Şırnak’a sigara almaya bile panzerlerle ancak gidebiliyoruz. Aldığımız istihbaratları değerlendiriyor ve karşımızdaki Cudi’ye topçularımız devamlı olarak bomba yağdırıyor. Kundakçı Paşa’ma günlük brifinglerimizde Cudi ile ilgili son bilgileri verirken bir defasında paşamın “ Gel bakalım Denizci üsteğmenim….Görüyorsun habire bombalıyoruz şu Cudi denen terör bataklığını ama arama taramalarımızda birkaç tane leş ya buluyoruz veya bulamıyoruz” dediğini hatırlıyorum şimdi.
+++
Türk Ordusu da son dönemlerde yapısını hızla yeni teknolojik silah ve teçhizatlarla millileştirmekte. Karada, havada ve denizde hatta uzayda bile milli ataklar yapılmakta. 2000 li yılların başında, bundan 15-20 yıl önce Savunma sanayiinde milli katkı oranı yüzde 20’lerde ve dışa bağımlılık yüzde 80 iken, milli katkı oranı bugün yüzde 60 ların üzerinde. Şu anda üzerinde çalışılmakta olan 400’den fazla projenin maliyeti 120 milyar doların üzerinde. Bunlar arasında "Milli Uzay Ajansı"nın kurulması da var. Uzayda uydularımız da var ancak bu uyduların da yerli kaynaklarla yapılması önemli. Şimdi bunun çalışmaları da yapılmakta ve gerçekten bu önemli bir gelişme.
Milli bir savunma sanayii için bugün binden fazla küçük, orta boy ve büyük şirket, üniversitelerimiz ve araştırma kuruluşlarımızın bir araya gelmesiyle milli bir savunma sanayimizin altyapısı oluşturulmuş ve hep birlikte bu projeler üzerinde çalışmaktadırlar. Ne yazık ki son dönemlerdeki kısır siyasi tartışmalardan ve domates, patlıcan, biber haberlerinden bu güzel gelişmeleri vatandaşlarımız duyamamaktadır. Savunma sanayiinin cirosu 10 yılda 1 milyar liradan 20 milyara, sektörün cirosu 250 milyon dolardan 6 milyar dolarlara, ARGE’ye ayrılan pay 2 milyar liradan 20 milyara, bu alanda çalışan personel sayısı 29 binden 123 bine çıktı. Bugün dünyanın 100 büyük savunma sanayi firması arasında 4 de Türk firması bulunmaktadır.
ASELSAN’ın kuruluşuyla başlayan yerlileşme ve millileşme hareketi, artan bir hız ve ivme ile devam etmekte. Türkiye MİLGEM gibi projelerle kendi yerli savaş gemisini yaparken geçtiğimiz aylarda Pakistan’a da 4 adet savaş gemisi satışı, Ukrayna’ya İHA ve SİHA satışı anlaşmasını imzalamasıyla savunma sanayiinin ihracatçı durumuna gelmesi de ayrı bir gurur tablosu. ATAK helikopteri, yerli milli ALTAY tankı, milli piyade tüfeği/ MPT, milli hava savunma sistemleri ve milli tanıma tanıtma ve istihbarat sistemleriyle artık 1974’deki Kıbrıs Barış Harekâtında bulunduğumuz noktadan sonra geldiğimiz bugünkü tabloyla gurur duyabiliriz.
Emekli bir ordu mensubu olarak, bugün bu güzide kurumumuzdaki gelişmelerden ve son dönemlerdeki "Milli Ordu" ya doğru everilmeden pek mutlu olduğumu söylemeliyim. Şimdi yerli silah ve istihbarat sistemlerimiz İHA ve SİHA’larımız sayesinde terörist artık ininden başını çıkaramamakta. İçerde başını kaldıramayan terörist güneye Irak ve Suriye içlerine kaçarak oradan büyük emperyalist devletlerin desteği ile bizi tacize yeltenmektedir. Tanburacı paşamla Şırnak’ta şimdi görev yapmak isterdim gerçekten.