1.09.2019
Balıkçılarımız yeni sezonun açılmasıyla birlikte VİRA BİSMİLLAH diyerek denize açılmaya başladılar. Balıkçılık özellikle sahil kesimlerimizde önemli bir geçim ve gıda temin kaynağı.
Türkiye’de yaklaşık 100 000 aile geçimini balıkçılıktan sağlarken, 500 bin civarında ailenin geçimine de katkıda bulunmakta. Kırsal nüfusun %3’ ü bu işten geçimini sağlıyor yani. Aslında bu az bir rakam. Çünkü üç tarafımız denizlerle çevrili, 8333 km sahil şeridimiz var ve bol miktarda Allah vergisi iç sularına sahibiz ama ne yazık ki bu alanda da dünyada söz sahibi ülkeler arasında yer alamıyoruz maalesef.
Türkiye’de avcılık ve yetiştiricilik olarakyapılmakta olan balıkçılıkta son yıllarda makas yetiştiricilik lehine açılmakta ve avcılık yoluyla elde edilen miktarda isedüşme görülmekte. Bu azalış trendi ne yazık ki balıkçılık ve su ürünleri üretimimiz açısından hiç hayra alamet değil. Burada elbette ki çok değişik sebepler vardır ve bunların en önemlisi de geçim kaynağı balıkçılık olan balıkçılarımızın kurallara aykırı avlanmalarıdır. Ne yazık ki balıkçılarımız Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının koyduğu av yasaklarına yeterince uymamaktadırlar. Avlanacak balık boyları ile ilgili standartlara uyulmamaktadır. Sektörün sürdürülebilir geleceği büyük miktarda bu kurallara uyulmasına bağlıdır.
Toplam su ürünleri üretimimizin yaklaşık olarak yarısını denizden avlanandeniz ürünleri oluşturmakta. Toplam üretimin %6 civarı tatlı sulardan, yüzde 43 civarı da su ürünleri yetiştiriciliği ve çiftlik üretimlerinden elde edilmekte. Bölge bazında bakıldığında da %40’lık payı Doğu Karadeniz Bölgemiz alırken, % 33 civarı Batı Karadeniz, %11 Ege, % Marmara ve %4’ lük payı da Akdeniz almaktadır. Görüldüğü gibi Karadeniz bu alanda %70’in üzerinde bir payla en önemli bir balıkçılık bölgemizdir.
Denizde avlanma daha ziyade kıyı bölgelerimizde yapılmakta, açık denizde yapılan balıkçılık üretimimiz ise daha zayıftır ve toplam üretimin artırılması açısından açık deniz balıkçılığının teşvik edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Denize sahili olan özellikle Rusya ve Yunanistan gibi ülkelerin bu alandaki üretimleri çok daha fazladır.
Türkiye’nin su ürünleri üretiminden elde edilen üretim değerleri incelendiğinde ise doğrudan denizden elde edilen ürünlerin değeri 1 milyar lira civarında iken, yetiştiricilikten elde edilen üretimin toplam değeri ise hemen hemen denizden elde edilenin 3 katı olup 3 milyar lira değerini aşmaktadır. Yani su ürünleri toplam hâsılamızın büyük bir kısmı balık çiftliklerimizde üretilen balıklardan elde edilmekte. Burada tartışılan önemli bir konu bu çiftliklerin denizleri kirlettiği şeklindedir. Bu konu çok defa bazı çevreler tarafından yıllarca istismar edilmiştir. Ancak denizinkirletilmesine neden olan sahil yapıları, uygunsuz deşarj sistemleri, oteller, kirli nehirler gibi diğer etkenlerin yanında çiftliklerin esamesi bile okunmamaktadır. Denizlerimizin kirletilmesine neden olan petrol unsurları, turizm, şehircilik, askeri tatbikatlar, deniz taşımacılığı ve diğer etkenlerin yanında balık çiftlikleri denizleri kirletenler sıralamasında 11. sırada yer almaktadır. Üstelik uygun yem kullanıldığı takdirde bu çiftliklerin neden olduğu kirlilik çok daha az seviyelere düşmektedir. Denizden avlanma ile elde edilen balıklar azaldıkça ister istemez turist balık çiftliklerinden elde edilen balıklara yönelmektedir. Norveç gibi kuzey bölgesi ülkelerinde balık çiftlikleri ile oteller adeta yan yanadırlar ve böylece turiste hem taze ve hem de ucuz balık yedirmek imkânı elde edilmektedir.
Ülkemizde kişi başına tüketilen balık miktarı da dünya ortalamasının altındadır. 2000’li yıllardayılda kişi başı 7-8 kgolan tüketim miktarı, son yıllarda 5 kg’a kadar düşmüştür.Ülke olarak adeta su içerisinde yüzüyoruz dense yeridir, ancak buna rağmen balık tüketen bir toplum da değiliz maalesef. Üstelik sayısız faydalarına rağmen. Halbuki gıda üretimi ve ihracat açısından, balıkçılık sektöründeki ürünlere yönelik konserve, tuzlama v.b. paketleme ve işleme sistemi iyi kullanıldığı takdirde, bu sektörün ekonomik olarak da önemli bir gelir kaynağı olacağı aşikardır. Bu alanda da zayıfız maalesef.
Tüketim miktarı yönünden kıyı ve iç kesimler arasında çok büyük farklar bulunmaktadır. Örneğin Doğu Karadeniz Bölgesinde 20-25 kg civarında olan kişi başına tüketim miktarı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesin-de 1 kg’ın altına düşmektedir.Tüketimi bu yörelere doğru kaydırmak gerekiyor yani.
Balıkçı teknesi yapımındaki durumumuz ise bu sektördeki en önemli yanımız. Özellikle Karadeniz Bölgemizde Bartın-Kurucaşile, Sinop-Merkez, Kastamonu-Abana, Trabzon-Sürmene-Çamburnu, Rize-Pazar ve Çayeli yörelerimizde üretilen balıkçı teknelerimiz Karadeniz Tipi Balıkçı Gemisi adıyla ülkemizdeki denizlere dağılmış durumdadırlar.
Balıkçı teknesi sayısındaki fazlalık ve kaynakların yetersizliği gibi nedenlerle balıkçılarımız bazen Ukrayna, Rusya ve Gürcistan sularına da girmek zorunda kalmakta ve bu ise ülkemiz ile bu ülkeler arasında zaman zaman güvenlik ve diplomatik sorunlara da yol açmakta. Yeni sezon açılırken balıkçılarımıza buna da dikkat etmeleri gerektiğini hatırlatma fayda var.
Balıkçılık, günümüzde ülkelerin ekonomisine önemli girdiler sağlayacak bir sektör olarak yatırım ve çaba gerektiren önemli bir kaynak. Bunun yanında, insan beslenmesine olan yüksek düzeydeki katkısı da bir o kadar önemli. Bunun bilincinde olan ülkeler de bu alanda devamlı olarak yeni yatırımlar peşindeler. Ülkemizin de bu alanda hak ettiği yeri alabilmesi için gerek eğitimsel gerekse teşviksel tedbirleri bir deniz ülkesi almalıyız.
Denizlerin altı da üstü de zenginlik .Yeter ki kullanmasını bilelim.
Yeni balıkçılık sezonunda balıkçılarımıza bol kazançlar, sakin denizler diliyoruz.
Tabi ki kurallara uymaları şartıyla...