28.12.2020
İnsanlık tarihi, büyük yok oluşlar ve tekerrür eden yeni medeniyetlere sahne olmuştur hep!
İnsanlık tarihi, büyük yok oluşlar ve tekerrür eden yeni medeniyetlere sahne olmuştur hep!
Örneğin; Mısır Medeniyeti! Mısır piramitlerinin bilinen yaşı 3 bin yıl civarındaydı. Ancak son yapılan araştırmalara ve bilimsel tespitlere göre 10 bin hatta 15 bin yıl civarında olabilirmiş. Günümüzde inşa teknolojisi hala çözülememiş bu devasa anıt mezarların, 3 bin yıl ya da 15 bin yıl önce nasıl yapıldığına ilişkin çeşitli teoriler ileri sürülmekle birlikte net bir sonuca da hala ulaşılabilmiş değildir.
İnsanlık medeniyetlerinin bu büyük yok oluşlarından ise geriye teknolojileri çözülememiş ve terk edilmiş taşlardan başka bir bilgi kalmamıştır. Eski bir kale, ibadethane, anıt mezarlar, antik şehir kalıntıları gibi. Bu kalıntılara baktığımızda çok büyük ve üstün medeniyetlerin bile zamanın gerisinde yok olup kayboluşlarını görüyor ve hayret ediyoruz. Peki, bu medeniyetleri yok edip, tarihin karanlık sırlarına karıştıran ne olabilir ki? 15 bin yıl sonraya eser bırakabilen bir medeniyetten nasıl karanlık bir çağa girilip, sonrasında yeni medeniyetler ortaya çıkabiliyor?
Bu medeniyetlerin yok oluşlarındaki en büyük etkenleri; büyük savaşlar ve iktidar kavgaları, doğal afetler, SALGINLAR VE HASTALIKLAR olarak sıralayabiliriz. Ama her yok oluşun ve karanlığın arkasından insanlık yeniden ve büyük medeniyetler kurarak dünya üzerindeki hakimiyetini sürdürmeyi başarmıştır.
Eski medeniyetlerde büyük mimari taş yapılar öncelikliymiş ya da günümüze sadece onların kalıntısı ulaşabildiği için öyle zannediyoruz. Çin seddi gibi korunmak amaçlı inşa edilenden tutun da, Ölümden sonraki hayatta rahat etmek için yapılan anıtsal mezarlara, kalelere, büyük saraylara ve ibadethanelere kadar taştan inşa edilen bu yapıtlar yeni medeniyetlere büyük sırlar taşımışlardır.
Peki, günümüz medeniyeti ne durumda ve ne kadar ömrü var?
Günümüz medeniyeti; Hıristiyanlık ve İslam dini gibi semavi dinlerin gelmesinin ardından ve özellikle son 200-300 yılda hızlı bir değişim ve gelişim göstermiştir. Öncesi ise büyük bir karanlıktır. Yani insanlık medeniyetinin son evresindeyiz diyebiliriz.
Büyük coğrafi ve teknolojik keşiflerle boyut değiştiren çağımız medeniyeti, Amerika’nın keşfi, Avrupa’nın karanlık ve orta çağları yaşaması, dünya savaşları gibi büyük dalgalar atlatmış. Uzaya yönelişin ardından ise dijital bir dönüşüm yaşamıştır.
Gelinen noktada ise medeniyetin ve teknolojinin zirvesinde bir çağ yaşıyoruz. Öyle bir teknoloji ki; artık sınır ve zaman kavramı yok! İstediğiniz anda dünyanın istediğiniz noktasıyla iletişime geçebiliyor, her türlü bilgiye anında ulaşabiliyor, neredeyse 20 saat gibi bir zamanda dünyanın en uzak köşesine gidebiliyorsunuz. Bugün kullandığımız teknolojik cihazlar o kadar çeşitli ve hızla gelişiyor ki; daha birini tam kullanamadan/tanımadan yenisi çıkıyor. Örneğin bugün kullandığımız telefonların hiç biri 20-30 sene önce hayal bile edilemiyordu. İşte günümüz medeniyetinin sonunu getirecek olan unsur da bu olabilir!
Bugün, baş döndürücü hızla gelişen ve her gün yenilenen teknolojik ürünlerin ömrü ise çok kısa. 2 en fazla 5 yıllık bir ömre sahip bu teknolojinin izlerini bırakın 3 bin, 15 bin yıl öteye taşımak, 10 yıl sonrasına bile taşıma ihtimali yok! Plastik ve cam gibi kırılgan ve en ufak bir dış etkenden etkilenen ve bozulan günümüz teknolojik araçları günümüzün en zayıf noktasıdır.
Hangi telefonu taksiti bitene kadar kullanabiliyoruz? Yazıcılar toneri bitince çöp oluyor! Bilgisayarların ömrü en iyimser ihtimalle 3-5 bilemedin 10 yıl bile yok!
Çok kısa ömürlü olan bu teknolojik cihazların sürekli gelişiminin en büyük kötülüğü ise kendi eski teknolojilerini ortadan kaldırması ve hafızayı silmesidir. Bunun en büyük sebebi de sürekli yenile, üret, pazarla ve daha fazla kazan anlayışı üzerine kurulan günümüz dünya ekonomi anlayışıdır.
İşte bu gidiş ve anlayış sonun başlangıcı olabilir ve günümüz medeniyetini resetleyerek teknolojik kıyameti yaşamamıza yol açabilir. Küresel bir felaket (Korona Virisü Salgını!) ya da savaş durumu da bunu hızlandırabilir…
Ama hala çok geç değil! Hala az da olsa mekanik teknolojiler kullanılabiliyor. 100 yıllık bir matbaa makinesi hala çalışıyorken, 10 parmak daktilolar raflarda tozlu bekliyorken, amatör telsizler hala kullanılıyorken, insanlar hala bisiklete biniyorken bir umut olabilir…
Belki de küresel ekonomi parametreleri üzerine kurulan günümüz dünya anlayışından vazgeçip, yerel/lokal hayata geçiş, şehirlere yığılarak terk ettiğimiz köy hayatı kurtuluşumuz olabilir…