13.04.2020
Yeni arkeolojik keşifler sonucu insanlık tarihiyle ilgili bilgimiz 15 bin yıl öncesine (Göbeklitepe) kadar dayanıyor!
Yeni arkeolojik keşifler sonucu insanlık tarihiyle ilgili bilgimiz 15 bin yıl öncesine (Göbeklitepe) kadar dayanıyor! Dünya’nın 5 milyar yılın üzerinde bir yaşı olduğunu da bilim söylüyor. Bu keşif ve buluntulara baktığımızda tarihte var olan birçok medeniyetin yok olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Günümüz medeniyeti ise son semavi dinler olan; Musevilik/Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’la başlıyor. Öncesi karanlık. En azından bilgi ve kullanılan teknolojiler açısından. Bugünkü manada bildiğimiz ağırlıklı olarak mekanik ve analog teknolojinin geçmişi yaklaşık bin yıla dayanırken, son evre olan dijital teknolojinin geçmişi ise 10 yıllara ancak dayanıyor…
Dünya tarihinde, özellikle arkeolojik kalıntılara ve keşiflere baktığımızda bugün dahi aklımızın almadığı/çözemediğimiz bugünün dahi ilerisinde olduğunu düşündüren teknolojilerin kullanıldığını görebiliyoruz. Mesela Amerika 1492 yılında Kolomp tarafından keşfedildiğinde Yeni Dünya olarak adlandırıldı. Oysa Amerika kıtası olarak bildiğimiz Yeni Dünyada keşiften önce de Aztekler gibi akıl almaz teknolojilere sahip, insanların yaşadığı ve medeniyetler kurduğu gerçeği vardı! Piri Reis’in 1513 yılında çizdiği Amerika kıyılarını da gösteren meşhur haritası hangi teknolojinin eseriydi?
Ama asıl sorulması gereken; bugün hala yeni yeni keşfedilen ve çözülemeyen teknolojileriyle sır kutusu gibi duran bu kadim medeniyetler neden ve nasıl son bulmuşlardır? Onları tarihin karanlıklarına gömen sebepler neydi? Aynı nedenler/sebepler günümüz medeniyeti içinde söz konusu mu? İnsanlık bir kez daha mı yok oluşla karşı karşıya gelecek? Ya da insanlık kendini bir kez daha mı yok edecek?
İnsanlık medeniyetlerinin yok oluşları/resetlenmesi ile ilgili nedenleri; doğal felaketler (Nuh Tufanı gibi), Büyük Savaşlar ve Salgın Hastalıklar olarak sıralayabiliriz. Ki; günümüzde de karşı karşıya olduğumuz en büyük felaket olarak her zaman birinci sırayı salgın hastalıklar almıştır diyebiliriz. Bilinen insanlık tarihinde milyonlarca insanı öldüren salgınları tarih bize aktarıyor.
İnsan bilinen evrenin akla sahip olan ve sürekli gelişim gösteren tek canlısı. Aynı zamanda en sosyal, yaşamak için birbirine ve diğer tüm canlıların varlıklarına en fazla muhtaç olan canlısıdır. İşte kendine verilen bu akıl ve muhtaçlıkla, dünyaya ve kendisine en fazla zarar verende yine insandır. Yaşamak için her şeye sahip olma ve alma hakkını sonuna kadar kullanan tek canlıda yine insandır. Aklıyla ve doyumsuz muhtaçlığıyla/açlığıyla, sürekli geliştirdiği yeni teknolojilerle nereye gittiğini bilmeyen ve durmayan bu insanlık hırsı da sonunu getiriyor olabilir.
Akıl almaz bir hızla gelişen/değişen bir dijital teknoloji devri yaşıyoruz. İletişimin ve bilgiye erişimin tüm sınırlarını ortadan kaldıran bu teknolojik gelişim medeniyet imkanlarını en üst zirveye ulaştırırken ve hayatı kolaylaştırıp/rahatlatırken, bilinmeyen ya da ekonomik hırslarla gizlenen zararları/yok oluşu da beraberinde getiriyor olabilir mi?
Dijital teknoloji, günümüz ekonomisinin en fazla kazandıranı ve pazarlanması en kolay olanı haline geldi. Aşama aşama geliştirilen ve pazara sunulan teknolojiyle devasa kazanımlar elde ediliyor. Örneğin cep telefonlarının yeni modelleri 3-6 arasında piyasaya sürülüyor. Temelde aynı teknoloji her seferinde yeni özellikler ve yazılımlarla dayatılıyor ve en büyük zaafı doyumsuzluk olan insanlar tarafından satın alınıyor. Ağ/internet teknojileri 3G/4G/4.5G şimdi de 5G teknolojisi sırada. Eskiden talebe göre olan arz, şimdi arza göre talebe dönüştü.
Korona bir salgın, virütük/biyolojik bir hastalık, teknolojiyle ne alakası var diye sorabilirsiniz?
Doğrudan olmayabilir ama bu teknolojilerin kullanılması için oluşturulan görünmeyen ağlar, frekanslar, manyetik ve radyoaktif dalgalar ve bunların yoğunluk boyutları ve eskiyen, terk edilen teknolojilerin dönüşmeyen atıkları salgının etkisini ve yayılımını artırıyor ya da hastalığa yakalananın biyolojik/bağışıklık savunmasını zayıflatıp ortadan kaldırıyor olabilir.
Benimde ilk başlarda komplo teorisi olarak baktığım, Korona salgınıyla 5G teknolojisinin kullanımının başlamasının aynı zamanlara denk gelmesi ve ölümlerin daha çok 5G teknolojisini kullanmaya başlayan büyük ve merkezi şehirlerde yoğunlaşması sadece bir rastlantı olarak değerlendirilebilir mi?
Mikrodalga fırınlar, radyo dalgalarını/frekansını kullanarak besinlerdeki su moleküllerini artan bir şekilde sallayarak atomsal seviyede titreştirerek ısıtıyor/pişiriyor. Günümüz teknolojisinin gereği o kadar çok kablosuz ağ/internet ağlarıyla kuşatıldık ki maruz kaldığımız yoğun frekansların, manyetik ve radyoaktif dalgaların haddi hesabı yok. Şimdi 5G teknolojisi devreye alınıyor/alındı. Korona virüs salgınının yoğun olarak görüldüğü yerlerde 5G nin olması tesadüf mü? Yoksa 5G teknolojisi, Korona virüsü öldürücü hale getiren küresel bir Mikrodalga fırın olarak tasarlanmış bir teknoloji olabilir mi?
Korona mı teknoloji mi sorusunun cevabını şimdi siz verebilirsiniz…