8.03.2020
Şimdi bu demek diyebilirsiniz!
Para ekonominin işlemesi ve sürekliliği için kullanılan yararlı ve gerekli bir araçtır. Ama her şeyi ve fırsatı para olarak görmek daha fazla kazanç anlamına gelmez! Hatta bu fırsatçılık aksine kazancı azaltır ve faydayı zarara bile dönüştürebilir. Bu zarar da yine sadece parasal/maddi olmayabilir. Bir toplumun, koca bir ülkenin kültürel/görgüsel olarak gelişimine engel/duvar olabilir…
Bunun zararlarına birçok örnek verilebilir, ama benim için en önemlisi bu ülkenin değerleriyle, bu ülkenin gerçek sahibi insanlarının arasına konulan duvardır. Kültürlü ve bilgi sahibi olmanın en etkin ve güzel yolu gezmek ve yerinde görmektir. Ne kadar çok gezer ve yeni yerler görürseniz o kadar fazla görgü ve kültür sahibi olursunuz. Sonuçta gittiğiniz yerin en azından adını, özelliklerini öğrenir, görsel hafızanızı besler, ilginize göre az ya da çok bilgi sahibi olursunuz.
Hep derler ya; “Bu millet cahil! Bu millet görgüsüz!”
Nasıl olmasın ki!
Millet ekonomik sıkıntılar sebebiyle zaten ya hiç tatil yapamıyor ya da en az seviyede akraba ziyaretlerini bahane ederek ancak gezip/seyahat edebiliyor. Bırakın başka il ve bölgeleri, çoğunlukla yaşadıkları il ve bölgelerle sınırlı kısa mesafeli ve günübirlik gezileri bile sene de birkaç gün ancak yapabiliyor. Adam bir müzeye ya da ören yerine gidemiyor. Milli parka giremiyor. Tabiat parklarının ancak önünden geçebiliyor. Çünkü önlerinde kocaman kocaman duvarlar, kocaman kocaman kapılar ve bilet gişeleri var!
Bu ülkenin gerçek sahipleri olan vatandaşları, vatanlarının (Burada vatan vurgusu önemli. Bedeli ecdat kanıyla ödenmiş toprak, yurttur vatan) tarihi, kültürel ve doğal değerlerini, güzelliklerini ancak ücret/para ödeyerek aldıkları bilet karşılığında gezebiliyor/görebiliyorlar. Ondan sonra da bu Milletin kültürlü ve aydın olmasını, bilgi sahibi olmasını bekliyoruz.
Vatanının bir parçası olan tarihi, kültürel ve doğal güzelliklerini gezmek, görmek ve bilgi sahibi olmak, bu ülkenin her bireyinin hakkıdır. Ve bu hakkı giriş ücreti engeli ile elinden alınmaktadır. Bu ev sahibinden kira almak gibi bir şey…
Eğer bu milletin, bu ülkenin bireylerinin kültürlü ve bilgili olması isteniyorsa önce bu engel ortadan kaldırılmalı ve Müze, ören yeri, Milli Parklar, Tabiat Parkları gibi yerlerin kapıları bu ülkenin vatandaşlarına ardına kadar açılmalıdır. İşte daha fazla kazanç/gelir elde etmek adına konulan bu giriş ücretleri en büyük caydırıcı etken olarak daha fazla kazancın önünü kesmekte ve insanları görgüsüz/kültürsüz bir topluma dönüştürmektedir.
Oysa ki; bu tür yerlerden giriş ücreti alınmadan da kazanç sağlanabilir. Hem de daha fazla insan hareketi olacağından çok daha fazlası! Makul fiyatlandırmalarla; otopark ücreti, tuvalet ücreti, büfe hizmetleri, çay, kafe, restoran hizmetleri, konaklama hizmetleri, rehberlik hizmetleri ile gezilen yerin durumuna göre; piknik malzemeleri kiralanması (mangal, kömür), uygun teçhizat ve giysi kiralanması (yürüyüş bastonu, kayak takımı, kask, mayo-şort vb.), yöresel hediyelikler, kartpostal satışı gibi hizmetlerden pekâlâ istenilen gelir sağlanabilir. Döner sermaye oluşturulabilir. Hala ısrarla giriş ücreti alınacaksa 1-TL gibi sembolik bir ücret konulmalı ve yabancı turistlerden de kendi paraları üzerinden 1 birimi de geçmemelidir.
Örneğin; Pamukkale travertenlerini görmek için 75 TL ücret alınıyor. Manavgat Şelalesini seyretmenin bedeli 7 TL. Topkapı Arkeoloji Müzesi giriş ücreti 96 TL (Öğrencilik yıllarımda 3 kere bu müzenin kapısından geri döndüm). Topkapı Sarayını gezmek istiyorsanız 72 TL giriş ücreti ödemek zorundasınız ve buna Harem dahil değil…
Üstelik bu astronomik giriş ücretleri kimseye fayda da sağlamıyor. Fiyatlar yüksek olduğu için vatandaş kapıdan dönerken, devlette ziyaret az olduğu için para kazanamıyor. Bu giriş ücretlerini görünce insan cahil kalırım daha iyi diyor.Bu ülkenin bir bireyi, vatandaşı olarak; Fatih’in binlerce canla fethettiği ve Camiye çevirerek Milletine hediye ettiği Ayasofya’yı görmek istiyorum.250 bin Şehit vererek (-250 bin de düşman öldü-) geçilmez kıldığımız Çanakkale Gelibolu yarımadasında gezerek, o günlerin havasını teneffüs etmek istiyorum…
İshakpaşa Sarayı’nda gezerek, tarihin ilk kalorifer sistemi hakkında bilgi sahibi olmak istiyorum.İstanbul arkeoloji müzesini ziyaret ederek, Anadolu’da yaşamış kadim medeniyetlerin izlerini takip etmek istiyorum.Altındere Milli Parkında oksijen solumak, Sumela Manastırında tarihin izlerini aramak istiyorum (Milli Park girişi ayrı, Sumele Manastırı ayrı giriş ücretine tabi).Kuzalan-Mavigöl tabiat parkında piknik yaparak, doğal güzelliklerimi teneffüs etmek istiyorum.Aslında giriş ücretiyle kolay para kazanmak istenirken bir Milletin cahil kalmasına sebep oluyorsunuz.
Netice olarak; büyük şair ve düşünür Necip Fazıl’ın da dediği gibi; “Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya…”Şimdi anladınız mı para neden her zaman kazanç anlamına gelmez…