10.05.2020
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın; 5. Emisyon 1. Tertip olarak, 10 Ekim 1952 yılında tedavüle çıkardığı ve İngiltere’de bastırdığı, 8 Ocak 1968’de tedavülden kaldırdığı 5 liralık banknotun arka yüzündeki fındık toplayan kadınlar resmini bilmeyen yoktu
Fındığın; hayatımızdaki, kültürümüzdeki, ekonomideki öneminin en güzel göstergesi ve yansımasıdır o beş liralık banknot. Çünkü fındık, gerek üreticinin geçim kaynağı olması bakımından, gerekse en önemli tarımsal ihraç ürünü olarak en fazla döviz girdisi sağlaması açısından ülkemizin de en önemli ekonomik kaynaklarındandır. Paramızın üzerinde yer alması da bu değerindendir.
Dünya’da fındığa olan talep, fındığı katma değer olarak kullanan çikolata sanayi başta olmak üzere her geçen yıl artış gösteriyor. Ancak bu artışa rağmen üretim yerinde sayıyor, hatta yeni nesillerin ilgisizliği ve fındık üretim alanlarının sürekli büyüyen şehirleşme/inşaat alanlarının baskısıyla daralıyor/azalıyor olması oluşan talebi karşılamakta yetersiz kalıyor. Bu daralma ve üretim yetersizliği talebi karşılamakta yetersiz kalacağı için fındığın değerini daha da arttıracak/arttırmaya devam edecek. Türkiye dışında birçok ülkede fındık tarımına yönelik adımlar atılsa da özellikle kalite anlamında Türk fındığının değerlerine ve kapasitesine ulaşmaları daha uzun yıllar sürecek gibi. Bu yüzden Türk fındık üreticisi oluşan talebi ve değer artışını iyi değerlendirip tekrar yüzünü fındık bahçesine çevirmeli, en azından mevcut bahçelerinin kalitesini ve verimini artıracak bakım ve yenileme faaliyetlerine ağırlık vermelidir. Çünkü son yıllarda ihmal ettiğiniz o bahçeler ekonomik anlamda tüm emeklerinizin karşılığını artık verecektir. Bugün itibarı ile 25 lira eşiğine kadar çıkan fındık son yıllarda uygulanan doğru politikalar ve uygulamalar, artan talep ve üretimin düşmesiyle daha da değer kazanacak gibi. Bundan sonra fındığa yatırım yapan üretici, ticaret erbabı, sanayici ve ihracatçılar dahil herkes kazanacaktır.
Her zaman değerli bir ürün olan fındık, başta Karadenizli üreticilerin hayat kaynağı olmak üzere, ülkemiz içinde önemli bir ekonomik kaynaktır ve öyle olmaya da devam edecektir. Tüm gelecek planlarını ve yatırımlarını hasat sonrasına göre yapan bir kültürün oluşmasına da sebep olan fındıkla ilgili söylenecekler bitmez. Ancak biz haftanın yazısını fındık kültürümüzle ilgili özel ve güzel bir tespitle bitirelim…
“FINDIĞIN BAŞKENTİ GİRESUN, SARAYI BULANCAK, TAHTI AYVASIL’DIR”
Giresun Üniversitesi Öğretim Elemanı Tarihçi Mevlüt Kaya, uzun zamandır fındığın tarihine yönelik yaptığı araştırmalarda önemli bulgular elde ederek, bazı arşiv belgelerini gün yüzüne çıkardı. En kaliteli fındığın Giresun’da yetiştiğini tarihi belgelerle ortaya koyan Kaya’nın çalışmaları, son yıllarda slogan haline gelen “FINDIĞIN BAŞKENTİ GİRESUN” söylemini de tarihsel bir gerçek olarak tescillemiş oldu.
Öğretim Elemanı Kaya, Osmanlıca belgelerden çevirdiği “Giresun Ziraat Memurluğu’nun 23 Şubat 1924 Tarihli Raporu ve Giresun Fındıkçılığına Dair Tarihi Notlar” başlığıyla, fındığa dair elde ettiği tarihi verileri, akademik bir makale olarak da, “Uluslararası Karadeniz Havzası Halkbilimi Araştırmaları Dergisi”nde yayınladı.
23 Şubat 1924 tarihli rapora göre; sahil boyu ve yüksek kesim fındıkları arasındaki farklılıklarla birlikte, Giresun’un doğusundaki Keşap nahiyesi ve batısındaki Bulancak fındıkları ve bunların içinden özellikle Ayvasıl’da yetişen fındıkların dolgunluk ve sağlamlık bakımından kalitesi en yüksek fındıklar olduklarına dikkat çekiliyor. Raporda, bu bilgiler verildikten sonra döneme ait bir tespitte parantez içinde verilmiştir: “Fındığın Payitahtı (Başkenti) Giresun, Sarayı Bulancak, Tahtı Ayvasıl’dır.”
Fındık Kültürümüze dair güzel bir anekdot olarak değerlendirilebilecek bu tespitin, sürekli spekülasyonlara kurban edilerek değersizleştirilmeye çalışılan fındığımızın değerini daha da artırması dileğiyle…