12.01.2020
Karadeniz Bölgesinin her tarafı bir başka güzel, her yanı bir başka doğal. Sinop’tan Rize’ye kadar tüm sahil boyunca yeşil ile mavinin tüm tonları denize paralel uzanan dağların eteğinde bir kartpostal gibi uzanıp giderken , son dönemlerde turizmdeki çekiciliğive gezi turlarıyla da revaçta bir bölgemiz Karadeniz. Ama Bölgenin bir kenti varki, Karadeniz’de bir Akdeniz kenti sanki. Türkiye’nin kuzeydeki uç bölgesi olan tarihi Sinop kenti burası. Türkiye’nin tek fiyortu olan Hamsilos Koyu bu ilimizde. Koy tarihte gemilere doğal sığınaklık yapmış olan bir doğal liman gibi ormanların içerisine doğru uzanıp gidiyor. Doğa harikası bir yer burası.
1990’lı yıllarda görevim icabı buraya tayin olduğumda bir gece yarısı şehre indiğimde karşımdabir Karadeniz değil de bir Akdeniz veya Ege şehri duruyordu sanki. Gece yarısı sahili insanlarla dolu ve şehir cıvıl cıvıldı. Bodrum, Antalya veya Marmaris gibi bir yere gelmiştim sanki. Özellikle güneşli geçen Temmuz ve Ağustos aylarındaiç ve dış turizmin canlanmasıyla ilin nüfusu neredeyse 4-5 katına çıkıyor.Diğer 10 ay ise genelde sisli ve yağmurlu .5000 yıllık bir tarihe sahip olan Sinop Anadolunun en eski şehirlerinden birisi. Karadeniz’e uzanan doğal bir yarımada olan kentin iki yanı antik çağlardan beri denizciler için bir sığınak olmuş. 1941’de ziyarete açılan ve bahçesinde Frig, Helenistik, Roma , Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait eserlerin sergilendiği Arkeoloji Müzesi ve Osmanlı dönemine ait sivil mimari örneğiolan Etnografya Müzesi size bölgenin tarihini yansıtmakta. Milattan Önce8. Yüzyılda Miletliler tarafından inşa edilen Sinop kalesi ve bu kalenin bir ucunda yer alan ve Osmanlı döneminde tersane olarak inşa edilen yer şimdi meşhur Sinop Cezaevi olarak kullanılıyor. Selçuklular dönemine ait Selahittin Keykubat, Saray ve Cezayirli Ali Paşa Camileri ve Seyit Bilal Türbesi gezilip görülecek yerler. Sinop’un efsanevi kralı Mitridates’in sarayı olarak bilinen Balatlar Kilisesi Sinop’un Ada Mahallesinde. 1853yılında Osmanlı-Rus Savaşında şehit edilen denizcilerin ceplerinden çıkan paralarla yaptırılan Şehitler Çeşmesi Tersane Çarşısında. Kentin batısındaki Akliman uzunca bir kumsalı ile bir piknik alanı. Adını volkanik ince siyah kumlardan alan Karakum karavan ve kamp tatilcileri için uygun bir plaj .İnce sarı kumlarla kaplı Sarıkum plajı da şehre 15 km mesafede. İnceburun Feneri de Türkiye’nin en kuzey noktası ve denizcilere 160 yıldan fazladır yol gösteriyor. 1940’lı yıllarda Cezaevinde Kotracılık olan başlayan el yapımı tekne maketçiliği sanatı şimdilerde dünyaya açılmışdurumda. Sinop’a gelen yerli ve yabancı turistlerin hediyelik eşya olarak aldıkları bu el yapımı tekneler Sinop’un simgesi haline gelmiş durumda.
Bölge ekonomisi, tarım ve hayvancılığa dayanıyor ancak sanayisi gelişmemiş. Ancak turizm önemli gelir kaynağı. Sinop’ta balıkçılık da hem amatör hem de profesyonel olarak halkın ilgilendiği bir alan. Cevizli, üzümlü, kıymalı “Nokul” ve Kıymalı cevizli mantı burada yiyebileceğiniz yöresel lezzetler. Akşamları da balık, özellikle kalkan yemek isterseniz sahilinde surların dibinde sıra sıra balıkçı lokantaları mevcut. Kentin merkezinde yöresel ürünlerin satıldığı pazarlar çevre köylerden gelenlerin ürünlerini sattığı günlerde cıvıl cıvıl. Tepede yüzlerce dönüm arazi üzerine kurulu olan ve bölgede “Radar” olarak bilinen tesisleri Amerikalılar terkedince bölge ekonomisi üzerine olumsuz bir etki yapmış bu durum. Çarşıda köylü kadınların bile dolar ile alışveriş yaptığı, ev kiralarının dolar ile kira verildiği şehirde , 1990’lı yıllarda Amerikalılar gidincebüyük bir boşluk oluşmuş ve esnaf sıkıntıya girmiş. Amerika bir taraftan Rusya’yı dinlerken diğer taraftan da bölge halkıyla içiçe girerek ekonomik anlamda da bir zenginlik katmış buraya. Şimdi harabe halindeki bu eski Amerikan tesislerindeki boş alanlar bir şekilde turizme açılabilir. Karadeniz’in bu şirin kentinin insanlarını ben görev yaptığım süre içerisinde çok sevdim. İyi ve temiz kalpli insanlar. Birbirleriyle iyi geçinirler. Hasetlik, kıskançlık gibi kötü hasletleri yoktur, yardımseverlerdir. Gamsız inanlardır. Öyle herşeyi kafalarına takmazlar. 2400 yıl önce burada bir fıçı içerisinde yaşayan ve bir akıllı deli olan Romen Diyojen’in, kendisine bir isteği olup olmadığını soran Kral Büyük İskender’e “gölge etme başka ihsan istemem” cevabı sanki yöre insanını da tarif ediyor. Tavsiye ederim, fırsatınız olduğunda özellikle yazın buraya giderek yörenin bu güzel insanlarıyla tanışın derim.