22.02.2020
Anayasa’nın 43. Maddesi; “Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir…” der. 3621 sayılı Kıyı Kanununun 5.maddesinde de; “Kıyılar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır. Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir…”denir. Ancak aynı kanunda 1992’de yapılan değişiklikle “Sahil şeritlerinde yapılacak yapıların kıyı kenar çizgisine en fazla 50 metre yaklaşabileceği, yaklaşma mesafesi ve kıyı kenar çizgisi arasında kalan alanların, ancak yaya yolu, gezinti, dinlenme, seyir ve rekreaktif amaçla kullanılmak üzere düzenlenebileceği” belirtilir. Yani öncelikle kıyı kenar çizgisinin her sahilde belirlenmiş olması gerekmektedir. Kanun bir şekilde kıyı kenar çizgisine 50 metre mesafede her tür yapı yapılmasına izin vermiş ve böylece 1992’den bu yana sahil şeridinin ikinci 50 metrelik bölümünde yapılan tüm yapıları bir güzel meşru ve imar mevzuatına uygun yapılar haline getirmiştir. Bir de yasalarımızda “Özel Proje Alanı” diye de bir konu mevcut. Bu da belediyelere yapılaşma için bir imkan ve açık kapı sağlamış.
Türkiye üç tarafı dört değişik özellikteki denizler ve 8 bin 333 km. uzunluğunda kıyı ile çevrili bir ülke. Sahillerimiz uzun ve doğal güzelliklerle dolu. Bir zenginlik kaynağı. Bu zenginliklerin halkın kullanımında olması için değişik kanunlar çıkarılmış, bu kanunlara göre yönetmelikler yapılmış. Uygulamada kimi zaman ihtiyaçlara göre kimi zaman da rant edinme kaynaklı olarak kanun, yönetmelik ve uygulama değişiklikleri ile durum içinden çıkılamaz bir hale getirilmiş, bu durum, gerçek uygulamaların ne olduğunu yöneticilerin, hatta hukukçuların bile zaman zaman karıştırdığı bir hal almıştır. Zamanla o kadar değişikler ve düzenlemeler yapılmış ki konuyu detaylı olarak incelemeye kalktığınız zaman mevzuatlara boğulup gidiyorsunuz. Cumhurbaşkanımızın Başbakanken bir Ramazan Bayramı’nda, Ege koylarında yaptığı bir inceleme sırasında “Bu kadar vicdansızlık olmaz. Yapılaşma denize kadar girmiş. Kıyı Kenar Çizgisi hak getire. Neredeyse denize düşecekler. Bu kadar da olmaz” diyerek kıyılarımızdaki yapılaşma ile ilgili olarak haklı şikayetlerini dile getirdiğini basından okumuştuk. Yine Cumhurbaşkanımızın Ordu’ya yaptığı bir gezide de gördüğü Belde Evleri ile ilgili olarak ta aynı uyarıyı yaptığını biliyoruz. En son olarak bu uyarıyı bir milletvekilimize tekraren de yaparak Ordu sahilindeki bu kötü görüntünün neden hala sona erdirilmediğini de sormuş olduğunu yine basından öğrendik. Sayın Cumhurbaşkanımız haklı olarak sahilimizdeki bu ucube görüntülerden şikayetçi de peki bunun yanlış olduğunu önceki Belediye yönetimi ve meclisi bilmiyor muydu? Elbette biliniyordu. Ancak mevzuatlarımızla o kadar oynanmakta ki bazen iyi niyetle bir yasa veya yasaklama ile bir şeyler düzenlenmeye çalışılırken, örneğin Anayasamızın 43. Maddesi ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu, kıyılarımızın sadece kamunun ve halkın yararına kullanılabileceğini amir iken, başka kanun ve düzenlemelerle açık kapılar yaratılarak bugün devletin başının dahi şikayetçi olabileceği oldu bittilerle karşı karşıya kalabilmekteyiz. Bodrum’da, Fethiye’de, Antalya’da, Göcek’te ve diğer sahillerimizde binlerce kaçak yapı ile sahillerin talan edildiği ve binlerce yapının yıkıldığına son dönemde şahit olmaktayız. Bir taraftan yapılırken diğer taraftan yıkılmalar. Akla ziyan işler.
Esas mesele, ana mevzuata, yani anayasa ve kanuna aykırı hareket edilmemesidir. Yani “3621 sayılı Kıyı Kanunu’na tabi kıyıda ve sahil şeridinin ilk 50 metrelik kısmında mevzuat dışı herhangi bir yapılaşmaya izin verilmemesi”dir. Kanunda da bu yapılar belirtilmiştir. Mevzuata uygun yani yasaya uygun olarak, faaliyetlerinin özelliği gereği iskele, liman, barınak, yanaşma yeri, rıhtım, dalgakıran, köprü, menfez, fener, çekek yeri, gemi söküm tesisleri, pompa istasyonu, suürünleri üretim ve yetiştirme tesisleri gibi kamu yararına ve kıyıyı korumak amacına yönelik altyapı ve tesisler dışında uygulama imar planı kararı ile yapılaşmaya izin verilmemesi esas olmalıdır. Bu konuda Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğünün Türkiye çapında muazzam bir denetleme yürüttüğünü de belirtmekte fayda var Belde Evleri ile ilgili konuda, tazminat v.b. masraflarla ilgili olarak sayın Büyükşehir Belediye Başkanımızın bir hal yolunu bulacağını ve masrafın kamuya yüklenmeyeceğini umut ediyoruz.