Güncel Gelişmeler:
  • Ordu – Giresun Havalimanı’nda sefer sayıları arttı - 10:43
  • Nebati'den konutta fahiş fiyat artışı uyarısı - 09:29
  • Bankalara, 'döviz işlemlerini likit saatlere çekin' talebi - 09:19
  • Gecelik kredi faizlerinde 'zorunlu' yükseliş - 09:13
  • Ülker'in ilk çeyrek cirosu 5,9 milyar TL'ye ulaştı - 09:07
20.09.2024

7.08.2018

Karadeniz'in eko-stratejisi

Karadeniz ve Hazar Bölgesi, son dönemde, sahip olduğu petrol ve doğalgaz rezervleri açısından dünyanın süper güçlerinin gözünün ve elinin üzerinde olduğu bir alan haline geldi. Böyle olunca da ABD, Rusya, Avrupa ülkeleri ve şimdi de Çin, bu bölgede devamlı bir güç mücadelesi içerisinde. Türkiye de şimdi bu satranç oyunun içinde. Olmak zorunda, çünkü Karadeniz’e hem kıyıdaş, hem de sahili en uzun olan ülke konumunda. British Petrolium (BP)’nin istatistiklerine göre dünya petrol rezervlerinin ortalama rakamlarla %60’ı Ortadoğu bölgesinde , %10’u Rusya ve Orta Asya Bölgesinde. Ancak Doğalgaz’ın %30’u bu bölgede. Karadeniz Havzasında da henüz miktarı tam olarak bilinmese de yüksek miktarda doğal gaz rezervi olduğu bilinmekte. Rusya ve Orta Asya’nın gerek deniz yolu, gerekse boru hatları ile dünyaya ve özellikle Avrupa’ya gönderdiği doğalgaz Karadeniz ve Hazar üzerinden sevkedilmekte.

Yani Karadeniz hem kuzey-güney, hem de doğu- batı koridorlarının kesiştiği bir havzada. Sahip olduğu bu önem nedeniyle bu havzayı hakimiyeti ve kontrolü altında tutan hem Avrupa’ya, Balkanlara ve Orta Asya’ya, hem de Güney koridoru ile Türkiye üzerinde Ortadoğu ve denizlere hakim olacağı için dünya arenasında gördüğümüz güç mücadelesinin de ana sebebi bu hakimiyeti sağlama kaygısı ve düşüncesidir. Türkiye’nin de üyesi olduğu NATO uzun zamandır ve özellikle soğuk savaş döneminin sona ermesinden sonra burada kontrolü sağlama derdinde. Bulgaristan ve Romanya da NATO üyesi olunca kendisine bir mazeret bulmuş olmakta. Ancak NATO’nun esas gücü olan ABD’nin NATO’yu kullanarak bölgede söz sahibi olmak istemesi hem Türkiye’nin hem de Rusya’nın gözünden kaçmamakta. Son zamanlardaki ABD ile olan sorunlarımızın kaynağı Ortadoğu, PKK, FETÖ temelli gibi gözükse de, aslında aramızdaki asıl problemlerden birisi de ABD’nin Karadeniz’de “NATO’yu da kullanarak” at oynatmasına engel olmamızdır. Rusya ile yakınlaşmamızın bir nedeni de bu konunun ortak paydamız olmasıdır. Yani ABD bu bölgede kendine göre, bir istikrarsızlık oluşmasına fırsat vermek istemediği için Rusya ve bizimle sürtüşme halindedir. Türkiye’nin buradaki en büyük kozu elindeki Montrö Boğazlar sözleşmesinden kaynaklanan hak ve hükümranlık yetkileridir ve ABD bu nedenle Montrö’den hep şikâyetçi olmuştur.

ABD böyle de, Rusya suyla mı yıkanmış. Rusya bölgede Gürcistan’la çatışma halinde. 2014’te Kırım’ı haksız bir şekilde işgal ve ilhak etti. Ukrayna ile çatışma halinde ve Doğu Ukrayna’da devamlı olarak huzursuzluk çıkarma peşinde. Bölgedeki ülkelerin demokratikleşmesine engel olmak için devamlı olarak asimetrik savaş metotları uygulamakta. Bölgedeki deniz gücünü, fırkateynlerini, uzun menzilli füzelerini ve hava ve deniz üstünlüğünü devamlı olarak yenilemekte ve NATO’ya engel olmak bahanesiyle Karadeniz’de önemli askeri stratejik üstünlük kurmaya çalışmakta. Özellikle Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra organize suçlar, kaçakçılık, radikal unsurlara destek verme gibi yöntemlerle güvensiz bir ortam yaratarak bölgeyi elinde tutma peşinde. Türkiye’nin önemli iki coğrafi bölgesi olan Boğazlar ve Doğu Anadolu’nun tarihte hep Rusya’nın iştahını çeken bölgeler olduğunu sağır sultan bile biliyor..

Türkiye ise burada iki arada bir derede işi zor bir durumda politika üretme uğraşında ve kuzey komşusu Rusya ile NATO’da ortağı ve kadim müttefiki ABD arasında bir yerlerde politika üretmek zorunda. Asıl önemlisi, Karadeniz üzerinden dünya pazarlarına arz edilen enerjinin güvenliği meselesi ise daima ABD, Rusya ve Türkiye arasında hep ön sıralarda durmakta.

Türkiye bu coğrafyanın tam ortasında, geçiş koridorunun merkezinde ve kesişme noktasında. Bölgenin ekonomik kaynaklarının kullanımı, iletilmesi, pazarlanması, kullanılması deyince akla hemen Türkiye gelmekte. Anadolu coğrafyasının doğalgaz ihtiyacını büyük miktarda burası karşılamakta. Avrupa’ya iletim bu coğrafyadan, Türkiye ve Karadeniz üzerinden yapılmakta. Ayrıca Türkiye Karadeniz’de müstakil doğalgaz ve petrol arama çalışmalarıyla en doğal münhasır hakkını da kullanmakta. Ayrıca, Çin’den başlayarak Avrupa’nın içlerine ve Londra’ya kadar uzanan ve kökü tarihe dayanan modern ipek yolu üzerinde ve geçiş güzergâhında bulunması Türkiye’nin ve bu havzanın önemini bir kat daha artırmakta.

NATO ve AB gibi örgütler vasıtasıyla batıyla bir entegrasyonunun olması, Türkiye için aslında büyük bir avantaj. Türkiye şu an her ne kadar bazı sorunlar yaşıyor olsa bile, Batı ve ABD ile olan ortaklıklarını akıllıca kullanarak bölgenin eko-stratejisindeki yerini kendi menfaatine olacak bir şekilde alabilir.

Ancak bu arada unutmamak gerekir ki, Rusya ile dansetmek de öyle her babayiğidin harcı olmasa gerek. Aramızda daima kaynayan kazan bir KARADENİZ varken.