Güncel Gelişmeler:
  • Ordu – Giresun Havalimanı’nda sefer sayıları arttı - 10:43
  • Nebati'den konutta fahiş fiyat artışı uyarısı - 09:29
  • Bankalara, 'döviz işlemlerini likit saatlere çekin' talebi - 09:19
  • Gecelik kredi faizlerinde 'zorunlu' yükseliş - 09:13
  • Ülker'in ilk çeyrek cirosu 5,9 milyar TL'ye ulaştı - 09:07
20.09.2024

18.04.2018

Akkuyu tamam sıra Sinop'ta

Bu Nisan ayı başlarında Rusya Devlet Başkanı ile Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının katıldığı törenle Mersin Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin temeli törenle atıldı. Tesisin kurulması ile ilgili anlaşma 2010 yılında imzalanmıştı. Proje, tarihteki Rusya ile Türkiye arasında yürütülen projelerin en büyüğü olması açısından da siyasi olarak ayrı bir öneme haiz. Üstelik Türkiye ABD, NATO ve Avrupa ile önemli siyasi sorunlar yaşarken, Rusya ile yapılan böyle bir ortaklığın ayrı bir önemi var..

Bu proje ile Enerji temininde Nükleer santral kurulması artık Türkiye için stratejik anlamda bir devlet politikası haline gelmiş oldu. Çünkü sırada başka santrallerin kurulması da var . Bunlardan en önemlisi Sinop İnceburun’da kurulacak olan nükleer santral projesi.

Akkuyu santrali toplam kapasitesi 4.8 GW. olan yeni nesil 4 ayrı üniteden oluşacak. Santral 4 ünitesiyle birlikte devreye girdiğinde Türkiye’nin enerji ihtiyacının %10’unu karşılayacak. Teknik olarak da, halen Rusya’da bulunan son teknoloji ürünü santralin daha da modernleşmiş bir halinin olacağını, santrali kuracak olan Rus Devlet şirketi Rosatam’ın yetkilisi açıkladı. Anlaşma gereğince Projenin finansmanı %100 Rusya tarafından karşılanacak , %51’i Rus şirketine %49’u da dış satıma açık olacak.

Nükleer santral yapımına destek verenler olduğu gibi hem Türkiye’de hem de dünyada karşı çıkan gruplarında olduğu bilinmekte. Özellikle Japonya’da Fukushima nükleer santralinde yaşanan kazadan sonra tartışmalar daha da arttı. Karşı çıkanların önemli bir iddiası atık ve radyasyon tehlikesi konusu. Güvenlik kaygısı, Çernobil kazasında olduğu gibi bir facianın yaşanabilecek olması da karşı çıkanların başka bir iddiası. İddia sahipleri ayrıca nükleer enerjinin Türkiye için yerli ve milli olmadığını, ipin yabancının elinde olacağını da söylemekteler. Bu kesim, özellikle Sinop’ta kurulacak olan santralin Karadeniz’in fauna ve florasını bozacağını iddia etmekte.

Ancak bir gerçek de var ki, Japonya, ABD, Rusya, Fransa, Çin gibi dünyada söz sahibi olan ülkelerin en önemli güçleri de nükleer enerjiye sahip olmaları. Kalkınma için, özellikle sürdürebilir bir kalkınma için nükleer enerji diğer enerji kaynaklarıyla birlikte elektrik üretimi için günümüzde bir zorunluluk haline geldi. Sadece Almanya, eski santrallerin yerine yenisini yapmamakta, ancak o da bu enerjiyi komşusu Fransa ve Hollanda gibi ülkelerden tedarik etmekte.

Türkiye 50’li yıllardan beri nükleer enerjiyi satın almaya çalıştı, fakat nükleer silah yapabileceğimiz savıyla ABD, Almanya, Fransa, Kanada gibi nükleerde söz sahibi olan ülkeler bu talebimize hep olumsuz yanıt verdi. Akkuyu’yu rahmetli Menderes de çok yapmak istemişti, ancak sonu maalesef çok acı bitti.

Sonunda Türkiye kendi nükleer santralini kurarak Akkuyu ile önemli bir virajı geçti. Nükleer enerjiye yalnızca bir elektrik enerjisi kaynağı olarak bakmamak gerekir. Nükleer enerji askeri açıdan da önemli bir kaynaktır. Özünde kullanılan zenginleştirilmiş uranyum aynı zamanda nükleer silah için de bir kaynaktır. Bu açıdan özellikle ABD, dünyada Türkiye ve İran gibi gelişmekte olan ve gelecekte dünyada söz sahibi olabilecek ülkeler için nükleer enerjiyi bir tehlike olarak görmekte. Güçlü ülkeler kendilerinden başka ülkelerin nükleer enerjiye sahip olmasını istememektedirler. Uzmanlar, Sinop santralini yapacak olan Japonya ve Fransa’ya ABD’nin baskı yaparak bu girişimlerinden vazgeçirmeye çalışabileceğini belirtmekteler. Belki Çin bu durumda devreye girebilir. Hatta Rusya’nın da Sinop için talipli olduğu söylenmekte. Her halükarda bir gerçek var ki artık Türkiye’nin de nükleer enerjide önemli bir eşiği aştığını belirtebiliriz.

Diğer şikâyet konusu olan atık, radyasyon tehlikesi ve kaza durumları gibi güvenlik kaygılarıyla ilgili olarak uzmanlar ve özellikle yapımcı Rus şirketi yetkilileri, mevcut santralin en son modern usullerle yapılacağını ve kaza riskinin kullanılacak olan teknoloji ile büyük miktarda ortadan kalkacağını belirtmekteler.

Bugün artık dünyada özellikle Ortadoğu’da söz ve güç sahibi olabilmek ve sürdürülebilir kalkınma anlayışı için, nükleer enerji üretimi, yalnızca elektrik temini için değil ülke güvenliği açısından da bir zorunlu bir ihtiyaç haline gelmiştir. Güney Kore gibi gerçek anlamda bir sanayi ülkesi olmanın yolu da ancak nükleer enerjiye sahip olmaktan geçmekte.

Nükleer enerji ile ilgili olarak özellikle ABD ve İsrail gibi ülkelerin istihbaratlarının, yerel çevre örgütlerinin temiz çevre, deniz ve güvenlik tehlikesine karşı duyarlılıklarını istismar ederek onları direniş yönünde destekleyip ülkelerinin nükleer enerjiye geçmelerine engel olmak için çaba harcadıklarını da unutmamak gerekir. Ülkelerin mevcut eski santrallerini giderek kapatmaya başladıkları ve yenilerini yapmadıkları şeklinde bir algı operasyonu yapılması da bu anti propagandanın başka bir şeklidir.

Türkiye, gaz, petrol, HES ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynakları ile birlikte stratejik olarak nükleer enerjiyi de kullanmak zorundadır. Akkuyu’dan sonra Sinop nükleer santralinin de bu bakımdan önemi büyüktür. Ancak özellikle sivil toplum örgütleri ile iyi bir işbirliği yapılarak, halkımızın bu konuda bilgilendirilmesinin de gerekmekte olduğu bir gerçektir.