Güncel Gelişmeler:
  • Ordu – Giresun Havalimanı’nda sefer sayıları arttı - 10:43
  • Nebati'den konutta fahiş fiyat artışı uyarısı - 09:29
  • Bankalara, 'döviz işlemlerini likit saatlere çekin' talebi - 09:19
  • Gecelik kredi faizlerinde 'zorunlu' yükseliş - 09:13
  • Ülker'in ilk çeyrek cirosu 5,9 milyar TL'ye ulaştı - 09:07
10.11.2024

31.01.2022

İSKANDİNAV  SOLU  NE YAPIYOR ?

​​​​​​​Fazıl Say sahnede... J.S. Bach‘ın  ‘’matematiği olan eser‘’ olarak bilinen Goldberg Çeşitlenmeleri ‘ni çalacak.  Eserin tamamı 32 parçadan oluşuyor.

Çalıyor, çalıyor ve  tam 87 dakika sonra nokta, seyirciyi  selamlıyor ve  sahneden çekiliyor.  ‘’Bis’’ yok, mümkün de değil. 

Dünyada konser sanatçılarının çok ender icra ettiği  bir  parça Goldberg... O da zaten 52 yıllık yaşamında buna ilk  kez kalkışmış.

Say, yapmadığı bir şeyi yapıyor, icrası öncesi bu parçayı anlatıyor seyirciye. Parça bir Dresden fürstü için bestelenmiş olsa bile adı uykusuzluk hastalığı çeken fürste her gece bunu icra eden 14 yaşındaki  onun da çırağı  Danzig göçmeni  bir dahi olan  Johann Gottlieb  Goldberg’in adını taşımakta. Goldberg az ama çok anlamlı besteler yapacak ve 27 yaşında veremden ölecektir.

Say’ın küçük  bir ricası var : Beni değil, Bach’ı ve  Goldberg‘i  alkışlayın...

Evet, alkışlarımız dehalara ve bu Anadolu topraklarından bir Cumhuriyet çocuğu olarak Ankara Konservatuar’ından çıkan bir dehaya, Fazıl Say’a...

Bu hafta  sizlere siyasal yaşamı ve iklimi değiştirmeye çalışan bir denemeye ‘’ İskandinavya Sol Siyaset Uygulaması ‘’ yer vermek istiyorum. 

                                                                  X

 

‘‘Nordik Ülkeler’’  olarak adlandırdığımız, İzlandayı’da kapsayan İskandinavya’nın 5 ülkesinin tamamında 2001’den bu yana merkez sol ya da sosyal demokrasi yeniden iktidarda. Bu beş siyasal iktidarın 4’ünü kadınlar yönetiyor. İsveç’in siyasal yaşamında ilk kez bir kadın başbakan var.

Önemli bir sayısal farklılıkla... 1970’lerde  % 40  alarak iktidara gelen sosyal demokrasi bu kez  % 30‘larla yetiniyor. Ya İsveç  örneğinde olduğu  gibi azınlık hükümeti kuruyor. Ya da  daha solu ya da daha sağı ile oydaşıyor, iktidarı  karşılığında ödünler veriyor. 

Bunların uygulamada neleri değiştirdiği konusu The Economist dergisinde bu hafta  bir inceleme konusu oldu. İncelemenin vardığı temel sonuç şu :

-Kuzey solunun gündemi ve uygulaması refah devleti döneminden çok uzakta. Çok daha gerçekçi ve pragmatik. Bu  başta işçiler eski klasik seçmen tabanını da çok öfkelendiriyor. Bu nedenle bu kesim daha sola  kayıyor... 

Sol partiler istihdam ve işyeri garantisi konu değişti.  İşçi çıkarmak kolaylaştırılıyor. Göç konusunda ödünsüzler. ‘’ Kapı açık, gelsinler ‘’ politikası noktalanmış durumda. Danimarka, Suriye’de iç savaş bittiği gerekçesiyle sığınmacıları geri yollayan dünyada ‘’ilk’’ örnek oldu. Temel ürünlerde artık ‘’ hakediş fiyatı ‘’ uygulanıyor, sübvansiyon yok. Norveç, petrol zengini ama enerjide maliyeti fiyata yansıttı.  Nordikler, devlet konutçuluğu yerine toplu konut yapıp vatandaşa  satışı öngörülüyor.  

Ancak geçmişte  geleneksel başarının sağlandığı  ‘’temel sağlık ‘’ ve ‘’eğitim’’ konusu çok sıkıntılı. Refah devleti döneminde alışılmış standardın çok altındalar. Özelleştirme konusunda pragmatikler,bu konuda  geri durmuyorlar.

Buna  karşılık  hemen hepsi  iklim  bozulması  konusunda  etkin adımlar atıyorlar.  Az nüfuslu  olmaları bu konuda  etkili. Ancak  bunun vatandaşın günlük yaşama yansıması zaman alacak. Danimarka’nın dünyaya lanse ettiği çalışma dünyası için geliştirdiği  Esnek-Güvence Dengesi Modeli (Flexicurity)  başarılı bir örnek olmaya devam etmekte.

Nordik Model için  The Economist dergisi bir İsveç’ce söz kullanıyor: Smorganbord... İki ucu  açık  İsveç sandviçine verilen ad bu. Her zaman içine  bir ekleme yapmak, ya da malzeme eksiltmek mümkün.

Küresel konuma gelen dünyada  bu 5  kuzey ülkesi  geçmişte olduğu gibi bir  ‘’yaşam laboratuvarı’ durumundalar. Bir kuzeyli siyasetçinin  nitelemesiyle ‘’30 yıl boyunca defans oynadık, şimdi ofansa karar verdik, bunu öğreniyoruz .‘’

Bu labarotuvar ne öğretirse öğretsin, değişmez bir ders başlığı var :

Kurumlar  ayakta olacak ve bunlara yurttaş güven duyacak !  Bir de programlar yaşam dönüşürken ‘’sosyal diyalog’’ esas olacak, hot-zot uygulamaya yer yok.                

Sözün özü şu : Siyasal programı olmak, buna inandırmak, ayağı yere  basan vaatler yapmak, uçmamak / savurmamak,  günümüzde  İsveç solunda olduğu  gibi tüm siyasi  hareketler için bir gerçeklik konumuna geldi.

Zira oy veren, teknik deyimle  ‘’talep sahibi’’  hangi taşların kımıldatabileceğini herkesten iyi biliyor...

Ancak  siyasal  ayırım  gözetmeyen laik  değerlerin varlığı, kayırımsız siyaset  ve hukuğun üstünlüğü   konusu her dönemden fazla önemli. Bu konuda ‘’Nordik Ülkeler’’ el’an  bizler için iyi  bir örnek.

İngiliz İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn’nin son genel  seçimleri için hazırladığı 140 sayfalık  parlak seçim programını anımsayın... Ortodoks sol  bir programdı, eski zamanlara  ait  akla gelecek her türden konu başlığı vardı, seçmen hiç birine  itibar etmedi.  ‘’Olmayana Ergi ‘’ yöntemiyle,  neyin mümkün olduğunu gelin siz kestirin.

‘’Zamanın Ruhunu ‘’ okumak,  sanırım günümüz siyasetinin en önemli işi oluyor...      

 

*****************

*Ayrıntı arayanlar için   İsveç bilgi üretme kuruluşu Arena İde’nin  Başkanı olan   Dr.Lisa Pelling‘in   ‘’Migration, İntegration and Europeanization- The  Case of  Sweden  ‘’ konulu  makalesini  öneriyorum, pdf olarak  erişimi  var. Netflix’deki ‘’ Borgen ‘’ adlı dizi,  Nordik’lerin siyasal yaşamını çok iyi ekrana yansıtıyor, öneriyorum.