31.01.2022
Fazıl Say sahnede... J.S. Bach‘ın ‘’matematiği olan eser‘’ olarak bilinen Goldberg Çeşitlenmeleri ‘ni çalacak. Eserin tamamı 32 parçadan oluşuyor.
Çalıyor, çalıyor ve tam 87 dakika sonra nokta, seyirciyi selamlıyor ve sahneden çekiliyor. ‘’Bis’’ yok, mümkün de değil.
Dünyada konser sanatçılarının çok ender icra ettiği bir parça Goldberg... O da zaten 52 yıllık yaşamında buna ilk kez kalkışmış.
Say, yapmadığı bir şeyi yapıyor, icrası öncesi bu parçayı anlatıyor seyirciye. Parça bir Dresden fürstü için bestelenmiş olsa bile adı uykusuzluk hastalığı çeken fürste her gece bunu icra eden 14 yaşındaki onun da çırağı Danzig göçmeni bir dahi olan Johann Gottlieb Goldberg’in adını taşımakta. Goldberg az ama çok anlamlı besteler yapacak ve 27 yaşında veremden ölecektir.
Say’ın küçük bir ricası var : Beni değil, Bach’ı ve Goldberg‘i alkışlayın...
Evet, alkışlarımız dehalara ve bu Anadolu topraklarından bir Cumhuriyet çocuğu olarak Ankara Konservatuar’ından çıkan bir dehaya, Fazıl Say’a...
Bu hafta sizlere siyasal yaşamı ve iklimi değiştirmeye çalışan bir denemeye ‘’ İskandinavya Sol Siyaset Uygulaması ‘’ yer vermek istiyorum.
X
‘‘Nordik Ülkeler’’ olarak adlandırdığımız, İzlandayı’da kapsayan İskandinavya’nın 5 ülkesinin tamamında 2001’den bu yana merkez sol ya da sosyal demokrasi yeniden iktidarda. Bu beş siyasal iktidarın 4’ünü kadınlar yönetiyor. İsveç’in siyasal yaşamında ilk kez bir kadın başbakan var.
Önemli bir sayısal farklılıkla... 1970’lerde % 40 alarak iktidara gelen sosyal demokrasi bu kez % 30‘larla yetiniyor. Ya İsveç örneğinde olduğu gibi azınlık hükümeti kuruyor. Ya da daha solu ya da daha sağı ile oydaşıyor, iktidarı karşılığında ödünler veriyor.
Bunların uygulamada neleri değiştirdiği konusu The Economist dergisinde bu hafta bir inceleme konusu oldu. İncelemenin vardığı temel sonuç şu :
-Kuzey solunun gündemi ve uygulaması refah devleti döneminden çok uzakta. Çok daha gerçekçi ve pragmatik. Bu başta işçiler eski klasik seçmen tabanını da çok öfkelendiriyor. Bu nedenle bu kesim daha sola kayıyor...
Sol partiler istihdam ve işyeri garantisi konu değişti. İşçi çıkarmak kolaylaştırılıyor. Göç konusunda ödünsüzler. ‘’ Kapı açık, gelsinler ‘’ politikası noktalanmış durumda. Danimarka, Suriye’de iç savaş bittiği gerekçesiyle sığınmacıları geri yollayan dünyada ‘’ilk’’ örnek oldu. Temel ürünlerde artık ‘’ hakediş fiyatı ‘’ uygulanıyor, sübvansiyon yok. Norveç, petrol zengini ama enerjide maliyeti fiyata yansıttı. Nordikler, devlet konutçuluğu yerine toplu konut yapıp vatandaşa satışı öngörülüyor.
Ancak geçmişte geleneksel başarının sağlandığı ‘’temel sağlık ‘’ ve ‘’eğitim’’ konusu çok sıkıntılı. Refah devleti döneminde alışılmış standardın çok altındalar. Özelleştirme konusunda pragmatikler,bu konuda geri durmuyorlar.
Buna karşılık hemen hepsi iklim bozulması konusunda etkin adımlar atıyorlar. Az nüfuslu olmaları bu konuda etkili. Ancak bunun vatandaşın günlük yaşama yansıması zaman alacak. Danimarka’nın dünyaya lanse ettiği çalışma dünyası için geliştirdiği Esnek-Güvence Dengesi Modeli (Flexicurity) başarılı bir örnek olmaya devam etmekte.
Nordik Model için The Economist dergisi bir İsveç’ce söz kullanıyor: Smorganbord... İki ucu açık İsveç sandviçine verilen ad bu. Her zaman içine bir ekleme yapmak, ya da malzeme eksiltmek mümkün.
Küresel konuma gelen dünyada bu 5 kuzey ülkesi geçmişte olduğu gibi bir ‘’yaşam laboratuvarı’’ durumundalar. Bir kuzeyli siyasetçinin nitelemesiyle ‘’30 yıl boyunca defans oynadık, şimdi ofansa karar verdik, bunu öğreniyoruz .‘’
Bu labarotuvar ne öğretirse öğretsin, değişmez bir ders başlığı var :
Kurumlar ayakta olacak ve bunlara yurttaş güven duyacak ! Bir de programlar yaşam dönüşürken ‘’sosyal diyalog’’ esas olacak, hot-zot uygulamaya yer yok.
Sözün özü şu : Siyasal programı olmak, buna inandırmak, ayağı yere basan vaatler yapmak, uçmamak / savurmamak, günümüzde İsveç solunda olduğu gibi tüm siyasi hareketler için bir gerçeklik konumuna geldi.
Zira oy veren, teknik deyimle ‘’talep sahibi’’ hangi taşların kımıldatabileceğini herkesten iyi biliyor...
Ancak siyasal ayırım gözetmeyen laik değerlerin varlığı, kayırımsız siyaset ve hukuğun üstünlüğü konusu her dönemden fazla önemli. Bu konuda ‘’Nordik Ülkeler’’ el’an bizler için iyi bir örnek.
İngiliz İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn’nin son genel seçimleri için hazırladığı 140 sayfalık parlak seçim programını anımsayın... Ortodoks sol bir programdı, eski zamanlara ait akla gelecek her türden konu başlığı vardı, seçmen hiç birine itibar etmedi. ‘’Olmayana Ergi ‘’ yöntemiyle, neyin mümkün olduğunu gelin siz kestirin.
‘’Zamanın Ruhunu ‘’ okumak, sanırım günümüz siyasetinin en önemli işi oluyor...
*****************
*Ayrıntı arayanlar için İsveç bilgi üretme kuruluşu Arena İde’nin Başkanı olan Dr.Lisa Pelling‘in ‘’Migration, İntegration and Europeanization- The Case of Sweden ‘’ konulu makalesini öneriyorum, pdf olarak erişimi var. Netflix’deki ‘’ Borgen ‘’ adlı dizi, Nordik’lerin siyasal yaşamını çok iyi ekrana yansıtıyor, öneriyorum.