17.10.2021
“Su gibi akıp giden” değil, günümüzde “ışık hızıyla geçen” zamanın kısa bir kısmında “tebdili mekanda ferahlık vardır” diyerek yaklaşık 2 aydır spor sayfalarına transfer olmayı seçtik.
Ulusal basında Yeniçağ Gazetesi’nde 20 yıldır spor sayfalarında yazmaya çalıştığımız ben diyeyim “sporu”, siz söyleyin “futbolu”, merkeze Trabzonspor’u oturtarak Karadeniz Gazetesi’nde de icra eylemenin çabası içinde olduk. “Siz bunu hır gürün daha az olduğu spor da yazıp, kısa bir dinlenme molası sayın” diyeceğim ama futboldaki karmaşa ve kaosun Türkiye’deki siyaset, ekonomi, asayiş bozukluğundan farkı olmadığını bu kısa sürede bir kere daha yaşamış olduk. Tabiidir ki, “Binbir Gece Masalları”na rahmet okutacak kadar, “binbir türlü hadise ve gelişmenin vuku eylediği” bir Dünya, dahası bir Türkiye, hatta bir Karadeniz Bölgesi söz konusu olduğu için, ben diyeyim “yazılacak”, siz söyleyin “paylaşılacak” o kadar çok konu birikti ki! Bunlardan bazıları var ki, hani denir ya, “akıl fikir erdirmek mümkün değil”, ya da “aklın, hafızanın, havsalanın almayacağı işler…”
İşte öyle bir ahval içindeyiz! Nasıl olmayalım ki? Dün “ak” dediğini bugün “kara”lamaya kalkanlar! Başkasına “haram” kıldığını kendine “helâl” sayanlar! Gözlerindeki merteği fark etmeyip, başkalarındaki iğne ile meşgul olanlar! Allah’ın “insan” diye yaratıp, “akıl” ile donatıp, “kul” hanesine kaydedip, kullansınlar diye “irade” verdiklerinden “cüzi” oranda da olma yerine hayvanları bile utandıracak kadar aşağıda kalanlar! İslâm’ı “cennet” ile anlatma yerine, “cehennem” ile korkutma vasıtası haline getiriler! Kızılderili atasözü olan “Gençlere şeytandan bahsederek, onlarda merak uyandırmayın” uyarısını bile idrak edemeyerek, şeytanla yatıp, şeytanla kalkanlar! Hani derler ya; “Arttıkça artıyor”, ya da “almış başını gidiyor!” Ya da, “Binilmiş bir alamete gidiliyor kıyamete!” Hah işte, böyle bir manzara-ı gerçek ile yüz yüze kalınıyor ise, nasıl akıl erdireceğiz?
ŞAMANDAN ZEHİR…
Şamana; “zehir nedir?” diye sormuşlar; “İhtiyacımızdan fazla olan her şey zehirdir” demiş ve ilave etmiş: “Güç, yiyecek, ego, hırs, kıskançlık, korku, öfke, kendini beğenmişlik.” Sonra da; “Hatta iyi niyet” diye de tamamlamış.
ABD AYNI, RUSYA DA AYNI AMA…
Önce ABD’ye gider, “Coni’nin PKK, PYD, YPG terör örgütlerine destek olmasından” şikayet ederiz. Ama ne hikmetse adamları “müttefik” saymaktan da geri kalmayız! Sonra Rusya’ya uğrar, “Ayının PKK, PYD,YPG terör örgütü ile işbirliği içinde olduğunu” beyan ederiz. Onunla da Afrin’de devriye atar, “yoldaşlıktan” da geri durmayız! Atalarımız da çıkar, “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” derler! Derler ama anlayan kim, utanan kim, kayda alan kim?
FINDIKTA CEVABINI BULAMADIĞIM SORU?
Bir kilogram fındığın maliyetini 23, hatta 25 lira olarak tespit edenler var. Peki bunu beyan edenler, bu kadar para harcanmasına rağmen dönümde neden ve nasıl 200-250 kilo değil de, 70-80 kilo fındık alınmasına makul ve mantıklı bir cevap vermiyorlar? Hem de, Trabzon’da bile 9-10 lira harcanan bir çok bahçeden 200 kilogramın üzerinde fındık alındığı ortada iken!