Güncel Gelişmeler:
  • Ordu – Giresun Havalimanı’nda sefer sayıları arttı - 10:43
  • Nebati'den konutta fahiş fiyat artışı uyarısı - 09:29
  • Bankalara, 'döviz işlemlerini likit saatlere çekin' talebi - 09:19
  • Gecelik kredi faizlerinde 'zorunlu' yükseliş - 09:13
  • Ülker'in ilk çeyrek cirosu 5,9 milyar TL'ye ulaştı - 09:07
10.11.2024

9.01.2018

ÖNCE ÜRETİM

Medeniyet ve medenileşme, yerleşik düzene geçme ve de kentleşme ile birlikte başlamıştır. Onun için dünyanın kuruluşundan günümüzün kalabalıklaşması yaşanmaya başlamadan önceki sürece bakıldığında kentlerin okyanus ve denizler ile büyük akarsular kenarlarında, yakınlarında kurulduğunu görülür. Bu tercihte yerleşim merkezleri arasındaki ulaşımın sağlanmasına kolaylık getirilmesi düşüncesinin de hiç de az olmadığı da ortadadır.

O bugün havayolu taşımacılığı ile epey de olsa tercih sıralamasında geriye düşmüş olsa da, geçmişte deniz yolunun yolcu ve yük nakliyesinde hatırı sayılır yeri bulunduğu da bilinmektedir. Dahası deniz yolu taşımacılığı tren yollarının artmaya ve de bunlarında özellikle yük nakliyesindeki avantajları yüzünden limanlara bağlanması suyun üzerindeki hareketi hızlandırmıştır.

Havayolu taşımacılığının kargo sisteminin içine girmiş olması bile özellikle satılmak üzere üretilen malların trenlerle limanlara taşınması, sonrasında da deniz yoluyla alıcılara teslim edilmesindeki tercihi ortada kaldırmamıştır.

Bu gerçeği, dünya üretiminde ve dış ticaretinde payı artan Çin'in aşağısında kalan Güneydoğu Asya limanlarına (başta Singapur olmak üzre), Rusya'nın Karadeniz ve kutup kısmındakilerine baktığımızda çok net görebiliriz.

Nedeni de gayet basit! Ülkelerin zenginleşmesi ve kalkınması, önce üreten olmaları, sonra bu üretimi ihracata yönelik yapmaları, ardından da dünya pazarlarında rekabet için verim ile kaliteyi arttırıp maliyeti düşürmeleri ile mümkündür. Ticarette taşımacılık da maliyet kalemleri için de hatırı sayılır bir yer tuttuğuna göre, hesap ve bu hesap üzerinden yapılması gerekenler ortadadır.

İşte bu gerçeklerden hareketle özellikle Kafkas ve Karadeniz'de kıyısı bulunan ülkelere deniz yolu ile yapılabilecek bir ulaşımda avantajlı konuma sahip Doğu Karadeniz Limanlarının bu minval üzerinde yapılacak çalışmalarla birbiriyle rekabet etmek için değil, birlikte hareket edecek şekilde dizayn edilmesi ve projelendirilmesi gerekir. Bunların bir kısmı Trabzon, Samsun gibi ama liman, diğerleri de Ordu, Giresun, Rize, hatta Ünye'de belki bir ölçek daha aşağıda düşünülerek projelendirilebilir.

Örneğin Ordu'ya Samsun ve Güney'den bağlanacak bir tren yolu bulunan limanın inşa edilmesi, bugünkü tablo içinde "Ne gereği var" sorusuyla karşılaşmamıza sebep olabilir. Ancak, kalkınma hareketlerini üretimden tüketim aşamasına kadar bir bütün kabul edip, bu kabulü de kısa vadeli çıkarlar değil de, orta ve uzun vadeli hesaplar üzerine kurmamız halinde, bu soru kendiliğinden ortadan kalkacaktır.

Tabi, bunun için petrolde dışa bağımlı olmasına rağmen, tamamen bu yakın kullanılarak çalışan TIR ve kamyonlar ile bunların seyrü sefer eylediği karayollarından az da olsa kurtulma düşüncesi düşüncelerimizde, hesaplarımızda ve uygulamalarımızda yer etmelidir.

Daha net bir ifade ile, pahalı ve parçalı karayolu taşımacılığının yerine, ucuzluk ve bütünlük içeren trenlere bağlı deniz yollarına yıllardan beri vermediğimiz önemi, yaptığımız ihmali artık bir kenara koymamız gerekiyor.

Aksi takdirde, ekonomide dışa bağımlılığımızın azalması noktasına çok büyük katkısı olarak maliyetlerin düşmesi bir yana her geçen gün artacaktır.

O zaman, başa dönelim ve "Önce üreteceğiz. Sonra bu üretimi trenlere yükleyeceğiz. Ardından da koca koca gemilerle dış alıcılara teslim edeceğiz" diyelim.

Sonra da, gerçek manada zenginleşmenin ne demek olduğunu görerek anlayalım!