21.09.2019
Gelin önce, o meşhur kıssayı bir kere daha hep birlikte hatırlayalım:
*
Muaviye, Şam'da, Hazreti Ali ise Küfe'de validir. Aralarında da anlaşmazlık vardır, savaş çıkmak üzeredir.
Bir gün bir deveci, yüklediği mallarla Küfe'den Şam'a gelir. Açıkgözün biri deveye; "Bu dişi deve benimdir" diyerek sahip çıkar.
Küfe'li kendisinden emindir. Çünkü devesi erkektir. İtiraz eder, dinletemez.
Sorun Muaviye'ye kadar yansır. Halk bir meydanda toplanır.
Muaviye, "Bu dişi deve benimdir" diyen Şam'lıya sorar: "Bu dişi deve kimindir?"
Şam'lı; "Benimdir" der.
Muaviye onaylar; "Evet bu dişi deve Şam'lınındır."
Sonra halka sorar; "Bu dişi deve kimindir?"
Halk cevap verir; "Bu dişi deve Şam'lınındır."
Küfe'li neye uğradığını anlayamaz. Şaşkın şaşkın kenarda dururken, Muaviye Küfe'liyi çağırır ve ; "Bana bak! Ben de, sen de biliyoruz ki, bu deve erkektir. Küfe'ye dönüşte Ali'ye de ki, 'Şam da öyle bir ahali var ki, erkekleri de, dişileri de onların cinslerine göre değil, Muaviye'nin ağzına bakarak söylüyorlar. O dişiye erkek dese, ya da erkeğe dişi dese, hepsi ona itaat ediyor. Var git Ali'ye söyle ayağını denk alsın!" diye gerisin geri yollar.
*
Ondan sonra da, hissemize ne düştüğüne bakalım mı?
Bakmaz isek olmaz!
Çünkü, Allah’ın “insan” diye yarattığı, “akıl” ile donatıp, “kul” sınıfına kaydettikten sonra, “diğer yarattıklarımdan tek farkınız budur” diyerek “irade” ile sorumluluk altına aldıklarından iseniz bakmak yetmez, sorgulayacaksınız!
Hem de öncelikle ve özellikle kendinizi!
Niye mi?
Hani denir ya; “Kendisine faydası olmayanın başkasına hiç olmaz” diye!
Onun için de, kendine bakmayı bilmek gerekiyor ya!
Çünkü, Hünkar Hacı Bektaş Veli’de
“Hararet hardadır, sac da değildir,
Keramet baştadır, taç da değildir,
Her ne arar isen kendin de ara,
Kudüs de, Mekke de, Hac da değildir” boşuna söylememiş!
*
Her ne ise, niye kıssayı yazıp, hissemize düşeni almak için onca harfi, yüzlerce kelimeyi ve cümleleri kullanıyoruz ki?
Niye mi?
Bu memlekette ahali, düşünmeyi bir kenara koymuş, iradeyi hepten yok etmiş, birileri, birkaç kişi ne derse ona “doğrudur” diye kafa sallayıp duruyor da onun için!
Hem de, siyaha beyaz, günaha sevap, harama helâl diyecek, “o ne derse doğrudur”a iman etmiş kadar ifrata varmış hale gelerek!
Türkçesi bir Adem oğlu olduğunu unutmuş olarak!