Güncel Gelişmeler:
  • Ordu – Giresun Havalimanı’nda sefer sayıları arttı - 10:43
  • Nebati'den konutta fahiş fiyat artışı uyarısı - 09:29
  • Bankalara, 'döviz işlemlerini likit saatlere çekin' talebi - 09:19
  • Gecelik kredi faizlerinde 'zorunlu' yükseliş - 09:13
  • Ülker'in ilk çeyrek cirosu 5,9 milyar TL'ye ulaştı - 09:07
10.11.2024

20.10.2019

Çarşamba'ya takılanları sel alır ise!

Bir elinde, cebinde olması gereken telefon, diğer elinde değilse bile önünde laptop denilen bilgisayar…

Hakimin karşısında “Gece karanlık, göz gözü görmez…” diyerek işlediği suça mazeret arayanlara fırsat vermemek için direklerden süzülen ışıklar…

Bir değil, birçok anlamda enerjiye ben diyeyim “bağlı”, siz söyleyin “muhtaç” bir yaşam.

Ve de bu muhtaçlığın giderilmesi için nükleerinden tutunda, hidroelektriğine, ondan güneşine, rüzgarına ve de biyokütlesine kadar türüyle enerjiyi üreten santraller…

Kimisi çok tehlikeli, kimisi az zararlı. Ama öyle veya böyle “Enerjisiz hayat bayat” denilecek noktaya gelmiş dayanmış bir yaşam tarzı.

Şimdi bu tarzın aydınlatma aracı olacak enerjinin sağlanmasında tabidir ki, en çok üretilen kadar, çevreye de enaz zarar verecek olanının tercih edilmesi toplumların önceliği olmuş durumda…

Yani bir başka deyişle; “En fazlasını en az zararla temin etmek.”

İyi de bu nasıl olacak?

Hele hele, işini gücünü bırakmış, hatta bırakmakla kalmamış, niyetini dillendirdiği sözlere“biri bin para” olacak kadar yalanları bile eklemeyi maharet sayanlar ortalıkta cirit atıyor ise!

*

Hadi uzatmayalım!

O ki enerjimizi arttırmaktan söz ettik!

O ki, enerji santrallerinden dem vurduk!

Şu sıralar yanıbaşımızdaki Samsun’un Çarşamba ilçesinde kurulmakta olan Biyokütle Enerji Santrali’nden üç beş kelime eyleyelim.

Eylerken de, bu tür santrallerin ne kadar çevreci olduğunu, tamamen bitkisel atıklar kullanılarak çalıştığını, fındığın zurufundan, kavağın dallarına, söğütün köklerine, mısırın saplarına, ayçiceğinin anızına kadar atıl olanların nasıl ekonomiye kazandırıldığını anlatıp durmayalım.

Çünkü, gerçeği görmek, öğrenmek isteyenler hazreti  google’ye müracaat ettiklerinde Dünya da ve Türkiye’de sayısız açıklamayı, örneği görebilmektedir.

Onun için, anlayabilenine sivrisineğin saz geldiği, anlamak istemeyenine ise davul zurnanın az olduğu bir ahalinin içine dalıp da vakit kaybetmeyelim.

Ama, bir Tabip Odası Başkanı’nın, biyokütle santrallerinin insan sağlığına zararlı olduğunu söylemesi ve bunun için de taaa Tayland’ı “gidin görün” diyerek örnek göstermesi garabeti karşısında, “Taylan nire? Mecitzözünire?” diyerek, Samsun’u 2 saatlik mesafedeki biyokütle santralini gezip görme adına es geçmesini ne anlamak, ne de anlatabilmek mümkün değildir.

Yetmedi, gazeteye benzer bir yerde köşe kaptırılan birinin, “Bu santral tamamen fındık kabuğu ile çalışacak. Buna Türkiye’nin kabuğu yetmez” diyecek kadar gerçeklerden bi haber olması da yok mu?

Durun! Dahası var!

Zat-ı sungurun birinin çıkıp da, “Yılda 200 bin tonu aşkın bitkisel artığı nereden bulacak?” diye soracak kadar çevresini bilmemesi de yok mu?

Ancaaak; ille de cümle alemi, kendi gibi kör, sağır ve anlamaz yerine koyarak, para pul hesabını “saman altından su yürütmeyi bir kenara koyup”, açık açık cümle alemin içinden kesesine akıtmayı hesap edenlerin manşet hastalıkları yok mu? Kanserden beter, kanserden beter!

Zaten bu beterlikle hayatlarını idame ettirdikleri için, dua eylesek bile “sağlık ve afiyete kavuşacakları yok!”

Ne ruhlarının, ne de bedenlerinin!

Ne diyelim?

Yine de; “Allah ıslah eylesin” diye biz dua edelim de, Rabbim kabul eder, ya da etmez! Bilemeyiz!

Ancaaak! Çarşamba’yı bilmem ama, bu kafayla yanlışları önüne katıp götüren bir selin bunları da alacağı kesin gibi geliyor bana!

 

ETİKETLER; enerji santral