1.03.2020
Bir tanesi“virüs”, diğeri ise“böcek!”
Birisi“insana” yani doğrudan Adem oğluna direk olarak dokunuyor.
Diğeri ise direk bitkiye, ama dolaylı olarak insanın yiyeceğine zarar veriyor.
Vermekle kalsa iyi, insanı öldürüyor, bitkiyi de yok ediyor.
Birinin adı “Korona”, diğerinin “kokarca!”
Öyle veya böyle, direk ya da endirek her ikisi elele vermişler, “dünyanın temeline kibrit suyu” dökmek için saldırıp duruyorlar.
Biz; “Saldırıyorlar” diyor isek, sizler “saldırtılıyorlar” anlayın!
Ve de tüm olup bitenler daha işin başı!
Siz arkadan gelecek faciaya, felakete ve de zarara bakın!
Daha gördükleriniz ne ki? Göreceklerinizin devedeki tüyü bile değil!
Korono da, kokarca da, şimdilik sınırlı oranda ve sayıda insan ve bitki sağlığına yaptıkları öldürücü zarar ile kendilerinden söz ettiriyorlar.
Yakında bunun ekonomik tablosu, yani paralı pullu zararı da önümüze gelecek.
Ülkelerin kimisi kazanacak, çokları kaybedecek.
Korona ile uzaktan yakından tam ilgili Amerika için Dünya Sağlık Örgütü “Aşısını buldu” açıklamasını yaptı bile.
Daha şimdiden borsada “aldı başını giden” Amerikalı firmanın ürettiği aşı kapış kapış gitti, gidiyor, daha da gidecek.
Herkesin silah satışından kesesini doldurduğunu sandığı, ama asıl kazancın ilaçtan sağlandığı Amerika karşılıksız bastığı dolarları dünyadan toplayacak. Zenginliğine zenginlik katacak.
Birilerinin de züğürt tesellisi babından ikide bir zırvaladığı, “Dünyanın en borçlu ülkesi Amerika” safsatası bir kere daha çökecek.
Korona ya bakın ki, önce Çin’ de (ABD ekonomisinin en büyük rakibi), sonra İran’da (ABD’nin Ortadoğu’daki en büyük engeli) en fazla boy gösteriyor.
“Sırada kim var?” diye soranların, önce kendilerine bakıp, sonra Amerika’dan cevap beklemeleri gerekiyor.
Durum odur ki, korona direk olarak sağlık, ama endirek olarak ekonomi ile ilgilidir.
*
Gelelim iki satırla Kahverengi Kokarca’ya…
Fındık sanayici ve ihracatçısı Sebahattin Arslantürk’ün önce Gürcistan, sonra da Türkiye’de çokça muhatap olduğu istilacı bu böcek, insan yiyeceklerinin en önemli kısmını teşkil eden ürünleri birer birer tasfiye ediyor, sonunu getirene kadar da edecek.
Fındıktan fasulyeye, şeftaliden buğdaya kadar tüm tarım ürünlerine yüzde 100’e varan oranda zarar verebiliyor.
2 yıldır da öncelikle fındık sektörü olmak üzere tarımsal ürünlerle iştigal edenler, yaşadıklarını, gördüklerini, anlatıp duruyorlar.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nden Prof. Dr. Celal Tuncer’in başkanlığında anlata anlata dillerinde tüy bitti.
Gürcistan’ı, İtalya’yı kırıp geçiren, günde 30 km hızla giderken bile binlerce yumurta bırakan, koronadadan daha hızlı yayılan kahverengi kokarcanın fındıkta tahmin edilen zararı daha şimdiden 1 milyar dolar civarında olacak gibi…
Ama gel gör ki, devlet-i aliyenin nazırları uymuşlar “paramı alır yan gelir yatarım” babından işe gidip gelen bürokratlarına, kokarca bitkileri yemiş yutmuş umurlarında değil.
Tüm uyarılara rağmen, halâ uyumaya devam ediyorlar.
Korona ile kokarca arasında irtibat kurup, işin sağlık ile ekonomi boyutunu birlikte değerlendirmeyi beceremiyorlar.
Örneğin son yıllarda Çin’e artan fındık ihracatının 2-3 aydır durma noktasına geldiğinin farkında bile değiller.
*
Dünya farkında mı ki?
Amerika ne gösteriyor ise onu görüyor, ne diyorsa onu dinliyorlar!
Kör gibi görüyor, sağır gibi dinliyorlar!
Görün, dinleyin bakalım!
Nereye varacaksınız?
Cümle aleme diyeceğimiz odur ki; bu işin sonu Halep’e değil, hacete koşuyor.
Eeee; atalarımız boşuna,“kılavuzu karga olanın burnu hacetten kurtulmaz” dememişler ki!