18.05.2019
Bugün sizlerle “En kötü gerçek, en güzel yalandan iyidir” hesabıyla, “2023’de Dünyanın en gelişmiş 10 ekonomisi arasına girme” hedefi bulunan Türkiye’de gerçekte neler olup-bittiğini kafa yoranlardan birinin görüşlerinden bir bölümü paylaşacağım.
Konya Selçuk Üniversitesi, İİBF İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Alagöz’ün, özellikle üretimi bir kenara koyarak, tüketim ve beton çılgınlığı üzerine inşa edilen bir ekonominin nereye varacağını iyi tahlil eden, ederken de “Kıssa’dan hisse” hesabıyla, “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az” diye bas bas bağırarak kaleme aldığı görüşler:
*
BORÇ-DEFLASYON TUZAĞI…
Türkiye ekonomisini 2005 yılından bu yana ayakta tutan iki önemli unsur bulunduğu söylenebilir. Birincisi inşaat ekonomisi, ikincisi ise tüketim çılgınlığıdır.
Bunların ortak özelliği, krediler ile varlıklarını sağlamaları. Yani ekonomideki oyuncular kredi çekebildikleri, borçlanabildikleri sürece güzel gözüken bu paradoksal yapı devam edecektir.
Paradoks diyorum çünkü faiz oranları yükseldiğinde rasyonel ekonomik oyuncular kredilerden uzak dururken Türkiye'de durum biraz farklılaşmakta.
Paradoks diyorum çünkü senin olmayan ve hatta ödeyemeyeceğini bildiğin bir parayı alıp, harcıyorsun.
Paradoks diyorum çünkü bir taraftan takibe düşen kredi miktarları da hızla yükselmesine rağmen bankalar kredi vermeye devam etmekte diğer taraftan faizler yükselirken kredi kullanımı da yeteri kadar azalmamaktadır.
*
Aslında ekonomiyi anlatmanın yolu basit bir sorunun cevabında yatmaktadır.
İhtiyaç ve tüketici kredilerini veya kredi kartı kullanımını engelleseniz, insanlar yaşamlarını devam ettirebilirler mi?.
Türkiye'de nüfusun büyük bir bölümü için cevap HAYIR dır.
Çünkü ekonomik oyuncular hayatlarını borçlanma ile devam ettirmektedir. Örneğin başka bir soru; son 15 yılda kaç defa mali af çıktı, kaç defa yapılandırma uygulandı? Bunlar önemli. Sayıları arttıkça ekonominin yolunda gitmediğinin göstergesidir bunlar.
*
Yapılmaması gereken şey, inşaat ekonomisi ve tüketim çılgınlığı ile ekonomiyi devam ettirmek.
*
Yapılması gereken şey ise, tarım ve sanayide yerlileşmek veya millileşmek. Yerli katma değeri artıracak alanlarda yatırım teşvikleri uygulamaktır. Tarım sektöründe ekilebilir tarım arazilerin işlenmesini, bitkisel ve hayvansal üretimin teşvik edilmesidir.
Ayrıca yerli katma değer oluşturmaktan uzaklaşan sanayi üretiminin önüne geçmek. Bugün dünyanın gelişmiş ülkeleri ne pahasına olursa olsun yerli sektörlerini korumakta iken bizim bu anlayıştan uzaklaşmamız manidar gelmekte bana.