30.08.2020
Almanya'da yılda 1 milyon 300 bin karaca, 80 bin kızıl geyik, 65 bin alageyik, 600 bin yaban domuzu avlanıyor. Ne av yasak, ne de avcı düşman. Avı çoğaltıyorlar, hasat ediyorlar…
Almanya'da yılda 1 milyon 300 bin karaca, 80 bin kızıl geyik, 65 bin alageyik, 600 bin yaban domuzu avlanıyor. Ne av yasak, ne de avcı düşman. Avı çoğaltıyorlar, hasat ediyorlar…
Avrupa'da 7 milyon, ABD'de ise 12 milyon avcı var. İrlanda'da her 1000 kişiden 73'ü, Finlandiya'da 53'ü, Fransa'da 20'si, İngiltere'de 12'si, Almanya'da ise 4'ü avcı.
ABD'de her yıl 6,5 milyon Beyaz kuyruklu geyik avlanıyor. Birçok ülkede ve türlerde de rakamlar milyonun altında değil. Dünyada, 9-10 yaşındaki çocuklar, refakatçisiyle av yapar. Bizde ise, 18 yaş altına av yasak.
Bu bilgiler, Karadeniz Teknik Üniversitesi Yaban Hayatı Ekolojisi ve Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şağdan Başkaya tarafından aktarılmıştır.
Türkiye’de ise yıllık avlanan Karaca, Geyik, Dağ Keçisi gibi trofe avlarının sayısı binin altında! Bu bile her şeyde Avrupa, Amerika, Batı ve onların yasaları diyenler tarafından sert şekilde eleştiriliyor/mahkemeye veriliyor.
Dünya’da avcılık ve ava yaklaşım böyleyken ve avcılık ciddi bir sektör/ekonomik gelir kapısı olarak görülürken, ülkemizde avcılığa ve avcıya bakış fazlasıyla bilinçsiz ve acımasızdır. Coğrafi yüzölçümleri ve yaban orman alanları ülkemizden çok daha az olan ülkelerde dahi sezonda av kotaları milyonlarla ifade edilirken ve milyonlarca dolar gelirle av ciddi bir ekonomik kaynağa dönüştürülürken, Türkiye’deki avcılık yaklaşımı ise acınası bir durumdadır. Son yıllarda uygulanmaya çalışılan AVBİS ve Kota sistemleri maalesef avcılığı/kayıtlı avcıları yılgınlığa uğratmakta ve bitirme noktasına doğru hızla götürmektedir.
Hayvanları Avcılığı Kısıtlayarak Koruyamazsınız!
Oysa ki; ülkemizde bir ata sporu ve gelenekleri olan avcılık ve av potansiyeli coğrafi çeşitlilik ve popülasyon olarak yukarıda saydığımız ülkelerden geri değil hatta daha da ileridedir. Tüm zorluklara, engellemelere ve baskılara rağmen, kurallara uymaya gayret eden ve kayıt altında ciddi bir avcı potansiyeli de bulunmaktadır. Kayıtlı avcı, eğitimli ve kontrollü avcılık demektir. Eğer avcılık ve avcılara bakış ve yaklaşım olumlu anlamda değişmezse bu potansiyel kayıt dışı kalacak ve asıl kaos/sıkıntı o zaman başlayacaktır.
Ülkemizdeki av hayvanları potansiyeline gelince, bu hayvanlar ülkemizde de çok sayıda mevcut ve doğada rahatça üreyip çoğalabiliyorlar. Kontrollü avcılık, av sezonu ve koruma kısıtlamalarıyla her geçen yıl çeşitlilikleri ve sayıları da artmakta, hatta şehirlere yakın alanlarda bile bu çeşitlilik gözlenebilmektedir. Ancak doğa bir şekilde dengeyi sağlamak zorundadır. Bu kadar çok olan bu hayvanlar, avlanmanın dışında daha çok; başka hayvanlarca avlanıp yenmekte ve kayıt dışı/kaçak avcılarca kontrolsüz bir şekilde avlanmaktadır. Yani avı, avcıyı kısıtlamak bu hayvanları kurtarmıyor, aksine daha çok kayıt dışı avlanmalarına ve ziyan olmalarına sebep oluyor. Doğada rahatça çoğalan karaca, geyik, domuz, tavşan vb. otçul hayvanların çokluğu, onlarla beslenen çakal, tilki, kurt vb. etçil hayvanların çoğalmasına sebep oluyor ve insanlara yakın alanlarda da cirit atan bu hayvanlar, tarla ve bahçeler, çiftlik hayvanları ve evcil hayvanlar da dahil insanlar için tehlike arz edecek potansiyellere ulaşabiliyor.
Yani, kontrollü/kayıtlı avcılığın zarardan çok faydası vardır. Kontrollü avcı belirlenen alanlarda müsade edilen kadar avlanır. Ama koruyacağız mantığıyla hareket ederken, avcılık gibi potansiyeli ve getirisi yüksek bir alanın ihmal/ gözardı edilerek ekonomi dışı bırakılması ise kabul edilemez bir durumdur. Avcılık ve turizmi Avrupa başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde önemli bir gelir kapısı olurken, ülkemizde daha çok avcıya yönelik kısıtlamalarla değerlendirilemeyen/ziyan edilen bir sektöre dönüştürülüyor.
Her canlı güzeldir ve hayat hakkı vardır. Bilinçli ve kontrollü yapılan avcılık hayat hakkına saygı duyar ve daha fazla korur. Avcıyla uğraşmak, zoraki kısıtlamalarla baskı altına almak yerine daha çok bilinçli ve kayıtlı avcı yetişmesini teşvik etmek ve bunu ekonomik bir değere dönüştürme yaklaşımı en doğrusudur.