16.02.2017
Trabzonun olmaz denilen sanayinin, kısmen de olsa olur edildiği Arsin Organize Sanayi Bölgesi, şu sıralar üretimden çok, kar nedeniyle yaşanan çökmelerin sebep olduğu çok yönlü afetlerle iştigal ediyor. Çocukluğumuzda fındık topladığımız alanların üzerine kurulmuş olan iş ve istihdam bölgesinde, mesleğimizin verdiği sorumluluk ile haftanın en az 2-3 günü aklımıza emanet ettiğimiz gözümüzle gezip durarak mevcudun fotoğrafını çekmeye çalışırız. Trabzonda son yarım asrın en büyüğü olarak yerlere çatılara yağan beyaz örtü, ardına öyle kara tablolar koydu ki; gezip görseniz, bir de anlatılan gerçekleri duysanız ancak inanırsınız. Birkaç gün süreyle, herkes payına düşeni alır hesabıyla ve de anlayana sivrisinek saz diyerek, sözü ve itirazı olana da sütunlarımızı açarak paylaşacağız.
KAR HESABI; KÂR HESABI OLMAMALIYDI!
Önce, gökten yağarken mutluluk hissi veren, şu içi kara, dışı beyaz kardan bahsedelim. Trabzonun kar hesabı, ortalama 17, azami 36 cm kalınlığında yağar ve bu da; Metre kareye azami 75 kg baskı uygular üzerine kurulup, yazılı hale getirildiği için, 1 metreyi aşıp, 250 kglık baskı aracı haline geleceği hiç hesaba katılmadı. Anlayacağınız, bu işle meşgul olanlar herkesi yanıltarak, çatı hesaplarını yanlış yaptırdılar. Anlatmak istediğimiz, kar hesabı sağlam yapılmadı. Kâr hesabı ile sakata getirildi!
KAYNAK DEĞİL, MONTAJ YAPILMIŞ!
Hangi hesap üzerine yapıldı? Bilemem! Ama, çöken çatılara, yıkılan koca koca çelik direklere baktığımızda, ne gerçek manada kaynak yapılmış, ne de demir ve çeliklerin bağlamaları sağlama alınmış... Basit tarif ile kaynak değil, küçük ve ucuz civatalarla montaj yapılmış... Yani, halk arasındaki deyimle; Eşek sağlam kazığa bağlanmamış! Anlatmak istediğimiz, yapan da işin kolayına kaçmış, kimi yaptıranın da ucuza mal etmek hesabıyla işine gelmiş, yapı denetim adına görev üstlenenler ile kendisini mühendis sıfatıyla kontrol sorumlusu hanesine yazdıranlar ise el alem işte görsün diyerek para alıp yan gelip yatmışlar. Felakete bir de buradan bakıp, yani gökten değil, yerden yağan şekliyle irdeleyip herkesin kendisini vicdani ve hukuku açıdan sıygaya çekmesi lazım...
NE GELEN VAR, NE GiDEN!
Keşke radyodan dinlediğimiz bir şarkının sözleri olsa idi; Ne gelen var, ne giden feryadı! Lâf olsun, torba dolsun, ya da El alem işte görsün hesabıyla yapılarak, 3-5 geçmiş olsun ziyaretinin ardından, bu ülkede en zor iş olan üretim adına elini ayağını değil, vücudunu koyanlar viraneye dönüşmüş işyerleri ile baş başalar... İki ev çığdan, ya da heyelandan yıkıldığında, afet bölgesi ilan edenler, burayı görmüyorlar mı? diye sorarak, ağladıkları görülmesin diye isim ve fotoğraf vermeden bizimle dertlerini paylaşanlar, devlet-i aliye adına Ankaradan yeri göğü inletenlerden ne bekliyorlar? Sadece onlar mı?
1000i AŞKIN iŞLi-iŞSiZ!
TOBBnin son Türkiye Ekonomi Şurasında, Karadeniz Bölgesi adına Trabzon TSO Başkanı Suat Hacısalihoğlundan, 10 bin yetmez hesabıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın; 25 bin yeni işçi sözü aldığı haberini de okuyunca, afetten yıkılan işyerleri yeniden yapılıncaya kadar, önemli bir kısmı belki 1 yıldan daha uzun bir süre çalışamayacak, bu nedenle de evine aş getiremeyecek 1000i aşkın yeni işsizler gözümün önüne geldi. Devletin, Onu erteledim. Bunu taksitlendirdim. Kömür verdim, sabun verdim demesinin devede kulak bile bile olamayacağını düşündüm...
EZ CÜMLE...
Devam edeceğiz ama; bugün için ez cümle: Kimilerinin; Nasıl olsa bir şey olmaz! Kimilerinin; Bu kadar harcamaya gerek yok! Kimilerinin; Olacağı varsa olacak hesabıyla, tedbiri almadan takdiri Allaha bıraktıkları insani ve inanç yanlışları bu afetin yaşanmasına sebep olmuştur. Gerisini, gelecek haftadan itibaren irdelemeye devam edeceğiz.