25.01.2020
Anadolu’yu gezerken birçok başarı hikâyesine tanıklık etmekten duyduğumuz büyük mutluluğu her defasında sayfalarımıza yansıttık. Hafta ortasında Karadeniz’in kuzeye açılan penceresi Samsun’daydık. Serbest bölgenin il ve bölge ekonomisine neler kattığını Samsun Serbest Bölge’nin deneyimli genel müdürü deneyimli isim Ercüment Karaca’dan dinledik. Karadeniz Sohbetleri’nde de okuyacağınız gibi serbest bölgenin bir ilin ekonomisine ne kadar önemli katkılar yaptığını gözlemledik. Samsun Serbest Bölgesi, 20 Mart 1998 tarihinde resmi açılışı yapılmış olup 2008 yılı Haziran ayından itibaren Borsan Grup, Cey Grup ve Ulusoy Un Grubu’nun oluşturduğu SASBAŞ-Samsun Serbest Bölgesi Kurucu ve İşleticisi A.Ş. tarafından işletiliyor.
İhracatçı firmalara dünya pazarında rekabet güçlerini arttırmak, Türk sanayine ileri teknoloji ve ucuz hammadde girişini hızlandırmak amacıyla kurulan Samsun Serbest Bölgesi, avantajlı konumu, kullanıma hazır işyerleri, ofisleri ve depolama alanları ile yatırımcılara 22 yıldır hizmet vermektedir. Ayrıca, kara, hava, deniz ve demiryolu ulaşımlarının dördüne birden sahip lojistik bir merkez olan Samsun’da, hem üretim hem de ticaret yapan firmalara rekabet şansını arttıracak Kurumlar Vergisi muafiyeti, KDV ve Gümrük Vergisi muafiyeti ve Stopaj muafiyeti gibi cazip avantajlar sunuyor. Şurası bir gerçek ki; Samsun Karadeniz havzasının kuzey ülkelerine ve Orta Anadolu’ya açılan bir kapısıdır. Samsun Serbest Bölgesi de bu avantajlı konumu ile kuzey ülkeleriyle yapılan ticaretin üssü olarak öne çıkmaktadır. Ayrıca, bölgemizde kuzey ülkeleri ile yapılan ticaret dışında tıbbi ampul üretimi ve steril fason ilaç dolumu, sağlık sektöründe kullanılan tel ve demirden örgü sepet üretimi, organik mobilya ve kapı üretimi ile banyo yapı ürünleri gibi farklı sektörlerde üretimler yapılmaktadır. Samsun Serbest Bölgesi’nde 5 ayrı üretim ruhsatlı firma, 12 adet de alım-satım ruhsatlı firma olmak üzere toplamda 17 firma faaliyet göstermektedir. Samsun Serbest Bölgesi’nde 310 kişi doğrudan istihdam ediliyor. O nedenle özel bir önem atfettiğimiz bu röportajın tamamını Karadeniz Sohbetleri’nde okumanızı salık veririz.
TMO VE UN-FINDIK SEKTÖRÜ
Samsun ziyaretimizde un sektörünün köklü firmalarından Osmanlı Un Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Hikmet Kazancı ile de buluştuk. Un sanayi sektöründe uzun zamandır bir huzursuzluk gözlemliyoruz. Bunun başlıca nedenlerini başarılı sanayiciden öğrendik. Sevgili Kazancı, kendi açısından çözüm önerileri de getirdi. Örneğin; Toprak Mahsulleri Ofisi’nin piyasaya yeterli oranda buğday sürmesini ile her talebin karşılanmasını çözüm olarak ileri sürerken ithalat noktasında sanayiciye uygulanan yüzde 45 oranındaki verginin kaldırılmasını ve ithalatın serbest bırakılmasını isterken bu durumun fiyatlara da yansıyacağının altını çizdi. Üreticinin destekleme paralarının artırılmasının ve üretici güçlü tutulmasının un fiyatlarındaki dalgalanmayı ortadan kaldıracağını da ifade eden Kazancı, ülkemizde yeteri kadar buğday rekoltesinin olmadığını bunun asıl nedeninin ürününden yeteri kadar para kazanamayan üreticinin başka ürünlere yönelmesi olduğunu söyledi.
TMO VE FINDIK
Daha önceki yıllarda da fındıkta dengeleri korumak adına müdahale alımları gerçekleştiren TMO sezon başında tüm paydaşların ortak görüşü olarak başarılı bir müdahale alımı gerçekleştirdi. Ofis depolarında şu anda 80 bin ton fındığı üreticiden aldı. Bir sezon önce yine önemli bir fındık alımı yapan ofis 14 liradan aldığı fındığı 18 liradan sanayiciye satmıştı. Bu yıl da 16 liradan aldığı ve depolarda bekleyen 80 bin ton fındığa sanayiciler ülkemize daha fazla döviz girmesi adına talip olduklarını o nedenle satılması gerektiğini tam da fındık fiyatlarının serbest piyasada 19-20 lira bandına geldiği Ankara’ya giderek Tarım Bakanlığı temsilcilerine ilettiler. Aslında bir önceki yıldan derse çıkarması gereken büyük alıcı, bu tabloyu gördüğü halde 2019 sezonunda stratejik hata yaparak fındık fiyatlarının 16 lira olduğu bir dönemde fiyatlarını revize ederek makası açmış fındık üreticisi de bunun üzerine fındığını TMO’ya vermişti. Sonucunda üreticiden 80 bin ton kabuklu fındık satın alındı. Aslında özel sektör TMO fiyatlarına yaklaştığında ofise fındık gitmedi. Yoksa bu rakam 150 bin tonu bulacaktı. Özetlersek; Türk sanayicisi sektörün gerçekleri doğrultusunda aldığı fındığı yüzde 70’e yaklaşan oranda büyük alıcıya veriyor. Yani fındıkta politikaları büyük alıcı serbest piyasada belirliyor. Peki bizim sanayicimiz ne yapsın? Fındığı alan ticaret grubu zaten bunu büyük alıcı adına alıyor. Türk fındık sektörü sanayinde 50 bin kişi istihdam ediliyor. Bu fabrikalar tabi ki çalıştırılmalı. O nedenle de hammadde verilmelidir. Türk sanayicisinin burada yapacağı bir şey yok ki. Büyük alıcı geçmiş yıldan ders çıkarmayarak TMO alım fiyatı ile arasındaki makası açınca fındık ofise gitti. Sonra bu yanlışını gördü ama iş işten geçmişti.
Makası daraltmasaydı rakam 150 bin ton kabuklu fındık olacaktı. Şimdi ne olacak? Son 30-40 yılın en iyi ihracat sezonunda sanayici TMO depolarındaki fındığa fiyatların 19-20 lira bandına geldiği bir dönemde talip oldu. İşte bu nedenledir ki Türk sanayicine gerekli desteği vermek adına büyük alıcı karar vermelidir. Çünkü fındık fiyatlarının 20 lira bandına oluşmasında büyük alıcının politikaları etkili oldu. TMO’ya giden fındık 80 bin ton kabuklu fındık, büyük alıcı fındık fiyatlarını revize etmemiş olsaydı serbest piyasada ticaret grubunda kalacaktı. Sonuçta TMO dengelemek adına girdiği ve müdahale ettiği piyasada ülke çıkarlarını gözeterek üreticiye ve sanayiciye kapılarını açmıştır. Ancak geçmiş sezondan gerekli dersler çıkarılmış olsaydı bugün çok başka şeyler konuşacaktık. Ülkemizin sanayicisi, üreticisi hep güçlü tutulmalıdır. Bu sözü hep söyleyegeleceğiz. Ancak büyük alıcıda TMO’nun alım yaptığı yıllarda makası açtığında fındığın daha pahalı olacağı gerçeğini Türk sanayicine ve ihracatçısına mal etmemelidir.