8.12.2019
Ekvador, Bolivya ve Lübnan'daki genel ayaklanmalar bir yana, zengin kentler de isyanda...
Paris'in 60 bin $, Hongkong 40 bin ve, Santiago 18 bin $' lık kişi başına geliri var ama bu kentlerde isyan bitmek bilmiyor.
Profesör J.Sachs, zenginlik-yoksulluk, dünyada açlık gibi konularda araştırmalardan tanıdığımız bir akademisyen. ''Zengin Kentler Neden İsyan Ediyor? ''diye soruyor.
Hongkong'da isyan yönetimlere ülkeden '' sürme hakkı '' veren bir yasakçı düzenlemeden çıkıyor. Şili 'deki isyan ise tren bilet fiyatlarına yapılan zam ile ilgili. Paris'deki isyan da benzer bir nedene dayanmakta: Benzin zammı...
Ama bunlar salt yüzey ve dış görüntü...
Prof.Sachs'a göre işin temelinde bu ülkelerdeki vatandaşların adaletsizliğe bir başkaldırıları var. İnsanlar eşit işlem görmedikleri inancında...
İlginç: Kısa adı WEF olan Davos Forumu'nun 141 dünya ekonomisi verisiyle düzenlediği '' Dünya Rekabet İndeksi '' nin sonuncusu 2019 yıllığında dünyanın ''en rekabetçi '' ülke sınıflamasında ilk üç sırayı Singapur, ABD ve Honkong alıyor.
Heritage Vakfı ve Simon Fraser Üniversitesi 'nin dünya ölçeğinde yaptıkları ve her yıl yeniledikleri araştırmalardan bu 3 ülkenin bu başkentleri '' Dünyanın Ekonomik Olarak En Özgür '' ülkeleri arasında.
Oysa Prof. Sachs'ın da katkı verdiği kısa adıyla WHR olan Dünya Mutluluk İndeksi-2019 sonuçlarından '' rekabetçiliğin '', '' mutluluk'' yaratmadığını anlıyoruz.
Her 3 ülkenin bu kentlerinde yaşayan insanları kendilerini '' mutsuz '' olarak tanımlıyorlar. Paris dünya sıralamasında 25' inci, Santiago 48 'inci ve Hongkong 66 'ıncı sırada.
Yeri gelmişken '' mutluluk sıralaması ''nda ilk 3 sırayı Finlandiya, Danimarka ve Norveç alıyor. Son 3 sırada ise Afganistan, Merkezi Afrika Cumhuriyeti ve Güney Sudan var. Türkiye 5.3 puan ile dünya sıralamasında 79 'ncu ve OECD üye ülkeleri içinde sondan ikinci.
WHR ciddi bir çalışma.
BM'nin şemsiyesi altında Ernesto İlly Vakfı ile birlikte yapılıyor. 156 ülkede Gallup Araştırma kuruluşu ülkeleritek tek yeniden elekten geçiriyor.
Araştırılan kıstaslar hayat ümidi, sosyal destekler, yaşam kararlarını alırken ferdin özgürlüğü, ferdin ülkedeki rüşvet yapısı hakkındaki algısı ve yaşam adaleti üstüne vatandaş yargısı gibi konulardan oluşuyor. Bu nedenle ''mutsuzluk'' hakkında çok bileşenli bir veri altyapısı oluşturuyor.
Mutluluk puanı yüksek olan ülkelerde puanı oluşturan katmanlar içinde en yüksek oran '' sosyal destekler ''. Sosyal devlet olmanın anlamı bir kez daha ortaya çıkıyor.
2006-2018 döneminde dünya genelinde '' mutsuzluk '' 0.22 'den 0.29 'a yükselmiş durumda. Amerika, Asya, Afrika ve Orta- Doğu'da mutsuzluk artmış. Bir tek Avrupa kıt'ası için mutsuzluk '' istikrarlı '', ne artıyor, ne de azalıyor.
Konut sorunu ve açığı her 3 kentin isyanında ilk sırada. Bu 3 kenttde aktif işgücü olsa dahi hiç bir genç nüfus temsilcisinin konut sahibi olması olanaksız. Hongkong '' Dünyanın En Pahalı Konut'' sıralamasında ilk sırada. Santiago'da 24-40 yaş grubundaki bir çalışanın konut sahibi olmayı hayal etmesi bile mümkün değil. Şili OECD üyeleri içinde '' en adaletsiz ülke '' olma sıfatını taşıyor.
Dahası var: Bu 3 kentde gençlerin konut kiralayabilmesi dahi çok özel koşulları gerektiriyor.Bu 3 kentin genç çalışanları kamu ulaştırma araçlarına bağımlı. Onsuz bir yaşam düşlemeleri olanaksız.
İsyanlar yaşanadursun, bu 3 kentin ülke yöneticileri '' şaşkın '', zira böyle bir isyanı beklemiyorlar(dı).
Prof. Sachs'ın yerinde nitelemesiyle onlar artık '' nabız tutma yetisi'' ni yitirmiş durumdalar.Onun ifadesiyle yaşadıkları saraylar ve sarayların duvarları onları sağırlaştırıyor. Bu nedenle bilet fiyatlarının yükselmesi gibi '' küçük '' kararların bu denli '' büyük '' etki yaratacağını kestiremiyorlar.
Genelleme yaparsak, kişi başına gelir ölçüsü bir '' ölçüt '' ama artık çok şey söylemiyor. Ülkenin bir yılda yarattığı hasılayı o ülkenin vatandaşına bölerek veriye ulaşıyoruz ama vatandaşın refahını kestiremiyoruz. Bu bir yana yaşam kalitesi ve yaşamın adaletsizliğini hiç ama hiç ölçmüyor.
Bu nedenle BM'nin benimsediği '' Küresel Hedefler İçin 17 Kıstas '' ı kabul etmekten başka yol yok. Aslında bu kıstaslar içinde Türkiye'nin de yer aldığı hemen tüm dünya ülkelerinin kabul ettiği hedefler.
Yine de unutmamak gerek, '' kabul etme'' ile '' yaşama geçirme '' konusu farklı iki başlık oluşturuyor.
Bu konunun içyüzünü merak edenlere Ali Berktay'ın nefis çeviriyle Türkçe'ye kazandırdığı Amin Maalouf'un '' Uygarlıkların Batışı'' (Yapı Kredi Yayınları)adlı eseri önermek isterim.