Güncel Gelişmeler:
  • Ordu – Giresun Havalimanı’nda sefer sayıları arttı - 10:43
  • Nebati'den konutta fahiş fiyat artışı uyarısı - 09:29
  • Bankalara, 'döviz işlemlerini likit saatlere çekin' talebi - 09:19
  • Gecelik kredi faizlerinde 'zorunlu' yükseliş - 09:13
  • Ülker'in ilk çeyrek cirosu 5,9 milyar TL'ye ulaştı - 09:07
20.09.2024

5.05.2019

Unicorn olmak marifet mi?

Kim bu unicorn'lar? Unicorn, kelime anlamıyla huniyi andıran tek boynuzlu güçlü bir at. Antik dünyada adı geçer. İncil'de adı anılmayan güçlü hayvanın bu olduğu kabul edilir. Macarlar, kimi Fransa bölgesi, Çekler, İsviçre'nin ve Almanya'nın kimi bölgesi ve İskoçlar onu sancak simgesi olarak kullanır. 20. yy'da bu güçlü hayvan unutulmuştu. Ta ki, 2013'de Aileen Lee adlı bir "yeni ve çok bilmiş" Amerikalı onu tekrar kullanana dek. Lee, özellikle ABD'nin 1 milyar dolar defter değerine ulaşmış yeni tip şirketleri için bu adı kullandı. Artık hepsini bu başlık altında okuyoruz. Genelde sermayesiz kurulan, teknik çözümü yüksek, genelde dijital ve hizmet sektöründe var olan şirketler için artık "unicorn tipi şirket" demek usulden. Unicorn'lar ülkemizde henüz görülmediler.

Ne yer, ne içerler? Unicorn'lar aslında bildiğimiz türden bir şirket. Genelde start-up şeklinde başlangıç yapıyorlar. Yapılan işin sermayesini akıl oluşturuyor. Bu iş fikirleri genelde ultra sanayi çağı ürünlerini ve dijital sektörü pek bir seviyorlar. Çok hızlı bir yükselişleri oluyor. Genelde 5. yılda değerleri tavan yapıyor. O günden sonra "at pazarına" çıkmaları usulden. Kurucusu onu parlatınca satıyor. Bu şirketlerin piyasanın bir gereksinimine odaklanmış olmaları nedeniyle ihtiyaç giderici oldukları kesin. Buna karşılık hemen hemen hiç istihdam yaratmıyorlar. Zira bulundukları sektör imalatçı değil. Siz KOBİ Dünyası gibi emek - yoğun işlerle ilintileri yok. Sevmedikleri bir başka iş ise vergi vermek. Vergi vermemek için akla gelmedik ülkelere konuyorlar, vergi ayrıcalıklarından yararlanıyorlar. Hak hukuk konularını sevmedikleri de açık. Demokrasi onlar için savunulacak bir nesne değil, ortada var ve onlar için hiç bir anlam ifade etmiyor. Şimdi yeni bir özellikleri daha ortaya çıktı: Kâr etmiyorlar... Daha doğrusu "zarar etmeyi" iş edinmişler. Bu hastalığı ortaya çıkaran The Economist dergisi, bu konuyu iş edinmiş. Derginin tanısı ise bunların hastalığının "kârsızlık" değil, "iş modelinin yanlış" olduğu.
 

Ortaya çıkan ne? İş modeli, talebi olan bir işin, yani konunun bilinçli bir şekilde ele alınması. Bu bilinç bizi her zaman "doğru" iş yapmaya götürmüyor. Bazen yanlış bir işin de iş modeli olabiliyor. Karıştırmamak gerek. Çünkü bilinç sadece doğrunun eş değeri değil, yanlış da buradan türeme olabilir. Nitekim bizim milyar dolar tokmağını vurmuş şirketlerimiz, iş modelini "vur ve kaç modeli" üstüne kuruyorlar. Şimşeğin çakması gibi... Frenkçede bunlara bu nedenle "Blitzscaling Şirketler" deniyor. "Kazanan" her şeyi alıyor, zarar toplumsal oluyor, oraya ciro ediliyor. Bunlara "kârdan ari şirket" (profit-free) deniyor. Bu yüzden moda deyimin tersini kullanalım ve bunlar için "sürdürülemez şirket tipi" diyelim.

Peki ortadaki zarar ne oluyor? Anadolu deyimlendirmesiyle cenaze ortada kalmıyor. Cemaat, cenazeyi kaldırıyor, zararı da devlet ödüyor. Aslında cemaatin daha büyüğü yani toplum ödüyor.

İşin sonu nasıl bitiyor? İşin sonunu daha yaşamadık. Bu yüzden "filmimiz sürüyor". Ama bu filmi 90’lı yıllarda görmüştük. O dönem ortaya çıkan şirket dalgası, med-cezir dalgası gibi önce bir yükseldi sonra geriledi, sonra da denizin kuruması örneği, " kurudu gitti". Kurucuları zengin oldu, varlıklılarıysa şimdi Amerika'nın bir yerinde kurdukları çiftlikte yaşıyorlardır herhalde. Şimdi bu yeni unicorn türü şirketlerin önde gelenlerinin 47 milyar dolar kesinleşmiş zararları var. Küçümsemeyin, ülkemizin bir yıllık ulusal gelirinin nerdeyse % 5'i bu zarar. Şimdi ABD sayısı 156 olan bu şirketler halka açılmaya hazırlanıyor. Toplamak istedikleri para ise 350 milyar dolar. Hesaplanmış: Bunu geri ödemek için 10 yıl boyunca her yıl % 49 büyümek zorundalar. Zaten ortaya çıkan bu türden halka açılan unicorn’ların % 84'ü zarar etmiş. Filmin sonu şimdiden belli ama seyirci genelde "renkli" filmin finalini seviyor. Biz de bizim çok uzağımızdaki Amerika'da, çekilen bu filmi yakınlaştırılmış ekranla izliyoruz.

Ders mi? Bu bizim KOBİ Dünyası'na bazen olur - olmaz elbiseler giydirilmeye çalışılıyor. Bunun için yapay zekâ kullanan dijital sektördeki şirket tipleri putlaştırılıyor, adeta heykeli dikiliyor. Bunlara biraz daha yakından bakıp "destursuz bağa girmenin alemi yok" diyorum, hepsi bu...

PÜF NOKTASI: Yazar James Joyce kitabının bir yerinde "Bir işi sorgularken sorulacak olan soru işin ne denli ayrıntısını çözdüğüdür" diyor. Joyce'un bu sözleri KOBİ Dünyası için üretim ya da pazarlamada üstünkörü olma, zahmeti gözet, kaliteyi veren zahmeti göze al diyen bir mesaj olarak algılıyor ve püf noktası olarak aktarıyorum.

 

ETİKETLER; unicorn dolar şirket