6.10.2019
Ticaret savaşları ülkelere yol aratıyor. Yavaşlama işaretleri büyüme performansını ihracata bağlayan Türkiye açısından tehlike çanları çaldırıyor.
Her sektöre ayrı ülke: İlginçtir, eskiden bir ülke ya da bölge tespiti yapılır sonra da bu pazara odaklanılırdı. Türkiye geleneksel pazarı olan Avrupa'dan sonra doğu pazarlarını öğrendi, tanıdı. Komşularıyla ikili anlaşmalarla hedef getirdi. 150 milyarlık bir ihracat yakalandı, küçümsenecek bir rakam değil bu. Oysa şimdi işin aslı astarı değişmiş. Her ülkenin emdiği / aradığı ürünler var. Örneğin ABD elektronik ürün aranmakta. Brezilya ise flot cam. Mısır ise sanayi tipi dikiş makinesi. Bu durumda artık ülke stratejisi yapmak etkili olmaz. Her meslek kümesi kendi lobisini oluşturacak ve ilgili ülkeye yönelecek. Çok daha zor bir iş, ama zor oyunu bozar, işin aslı artık böyle. Bunun KOBİ Dünyası'na değen bir yararı da var: Konu belli bir ürün olunca KOBİ'lerin bu işte seferber olmaları daha mümkün. İlgili sanayi ve ticaret odası her ilde bunu üye listeleri üstünden kolayca yapabilir, TİM'de bu işe teknik destek sunar, işi hızlandırır. Bu konuda Çelik İhracatçıları Birliği ve Makine İhracatçıları Birliği'nin çalışmalarını okuyoruz. TİM ise Meksika, Çin, Rusya ve Hindistan'ı özel olarak izliyor, pratik adımları web sitelerinden izlemek gerek. Çünkü 27 sektörde sektör bazlı strateji ve eylem planı hazırlığı içindeler.
Hangi pazar ne diyor? Ortaya çıkan yeni pazarları sıralayayım: ABD, Çin, G. Kore, Hindistan, Japonya, Katar, Kenya, Meksika. Bunlar ana ülkeler. Kuşkusuz bu ülkelere Pakistan, Moğolistan, Uruguay gibi alım hacmi daha sınırlı olan ülkeleri eklemek mümkün. Başta makine, savunma ürünleri, hazır giyim, konfeksiyon, kimyevi maddeler, madencilik ve gıda pazarı olan ürünler. Başka ürünler "olmaz" diye bir şey yok. Ama bu iş daha da özel çaba gerekiyor. Ticaret Bakanlığı yeni İhracat Ana Planı'nda 17 hedef ülke belirlemiş.
İlk adım ne olmalı? "Her koyun kendi bacağından asılır" ilkesi bizim girişim dünyasının pusulasıdır. Önce o kendisi öğrenecek, bilecek. Peki bu iş nasıl olacak? Bir kere ülkenin çok iyi bir dış ticaret örgütlenmesi var. Bakanlığın web sitesine girin, sonra hangi ülkeyi aranıyorsanız onu yazın. Karşınıza genelde son yıl yazılmış bir "ülke raporu" çıkacak. Fazlası bile var, kağıt / kalem ile not alınmalı. Sonrasında bu dış ticaret müşaviri ile bağ kurmak gerekir. Üçüncü adım ise bağlı bulunduğumuz ticaret / sanayi odası ile bağ kurup o ülkeye bir tur düzenlenmesini istemek. Odalar "vize" sorununu kolayca aşıyor.
Bu konuda üç şanslı ürün grubu var: Bunlar konfeksiyon, makine ve çelik. İlkini Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) temsil etmekte. "Ufuk 2030" planlarıyla dış dünyayı çok iyi izliyorlar. Makine'cilerin ise MAKFED'i için "iyi" sözü az, dış piyasayı adeta bir "sonar" cihazıyla tarıyor. Şu an Rusya pazarına el attılar, yakında eminim iyi haberler alırız. Aynı olay Çelik İhracatçılar Birliği için geçerli. Sadece pazar taraması yapmıyorlar, aynı zamanda hukuk mücadelesi yapıp, anti-damping itirazlarını sektör adına yürütüyorlar. Geçenlerde Çorum'dan çıkma dünya markası Alapala Makine'nin öncüsü Mühendis İsmail Alapala ile görüşürken bana "Çok şükür bir ihracat tıkanmamız yok. Yaptığımız makine öze, herkesin zorunlu ihtiyaç maddesi ekmeğin özünü üretiyor. Bir de hangi ülkede ne ihtiyaç var artık kestiriyoruz" dedi.
Ders alınacak sözler... Neyi / kimin için üreteceğini bileceksin, bu denli basit bu denli de zor.
Ama yeni Ticaret Ana Planı ilk kez KOBİ Dünyası'na da dünyada "ekmek" olduğunu belgeliyor. Kolları sıvamanın zamanı diyorum...