3.10.2021
Kovid salgını koruyucu her türden nakit programının önemini ortaya çıkardı. ‘’ Kısa Çalışma Ödeneği ‘’ bunlardan sadece biriydi.... 2. Dünya Savaşı sonrası ifadesini bulan ‘’ Sosyal Devlet ‘’ anlayışı, devletlere koruyucu programları ‘’sürekli
‘’Evrensel Vatandaşlık Geliri- EVG’’ de bu anlayışın ürünü. İlk kez İsviçre’de somut olarak tartışıldı,iş referanduma kadar gitti, küçük bir oy farkıyla kabul edilmedi.
Konu şu: Devlet, her koşul altında çalışamayan ya da yoksulluk sınırının altında yaşayan yurttaşına bir ‘’ koruyucu aylık‘’ vermeli...
Bu kavramın geçmişi İngiliz Thomas Peine ‘nın (1737-1809 ) ‘’Dünya, hepimizin ortak olduğu kamusal üründür, bu nedenle nimetler paylaşılmalıdır ‘’saptamasına dayanıyor.
2020’deki ABD Başkanlık ön seçimlerinin demokrat adaylarından biri olan Andrew Young ( doğ. 1975 ) ‘’ özgürlük ödemesi ‘’ sloganıyla ön seçimlere katıldı.G. Kore, 2022 Başkanlık seçimleri için EVG seçim başlıkları içine yerleşmiş durumda. Finlandiya, 2017‘den bu yana EVG konusunu 2000 işsiz denek üstünde uyguluyor, ilk sonuçları bununla ‘’ sisteme güvenin arttığı ‘’ oldu. ABD ‘de Stanford Üniversitesi bir EVG Laboratuvarı kurdu,olumlu sonuçlar gözlüyor. Alaska‘da EVG süreklilik kazandı.Brezilya’da Başkan Lula ‘’İnsani Nakit Gelir Desteği ‘’ projesiyle yaklaşık 50 milyon insanın koruma altına girmesini sağladı, bunun için ağır bedel ödedi hapse girdi ama şimdi Başkanlık seçiminin yine güçlü adayı.
ABD’de Kaliforniya eyaletinin nüfusu az olan Stockton kasabası EVG uygulamasını 2019 ‘dan bu yana pilot bir proje olarak yürütüyor.
Gönüllü olarak seçilen 125 kişi her ay’ın 15’inde 500 $ lık bir ‘’ asgari ücret çeki ‘’ alıyor. Harcama yapacakları yerler konusunda özgürler.
Mart 2021‘de Stockton Belediyesi sonuçları test etti. Bulgular 3 noktada toplanıyor :
1-İnsanlara güven geliyor.
2-Harcamalar çok akıllı alanlara yapılıyor.
3-Eğitim kurslarına daha yoğun ve daha bilinçli bir katılım var, tam gün iş bulma olasılığı yükseliyor.
Kuşkusuz bir modelleme yapmak için çok erken. ‘’Bu iş için bütçe kaynakları yok ‘’ eleştirisi çok yaygın. Oysa Prof. Ayşe Buğra-Kavala ve Prof.Çağlar Keyder‘in 2004’te Mayıs 2004 ‘te Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu olarak ‘’Temel Gelir : Küreselleşen Dünyada Yoksullukla Bir Mücadele Yöntemi ‘’adıyla atölye çalışması yaptılar ve bunu daha sonra bunu ‘’Bir Temel Hak Olarak Vatandaşılık Gelirine Doğru ‘’( İletişim yayını ) olarak 2007’de bastılar, elimdeki çalışma 3.baskısı .Bu çalışmada yer alan 6 ülke deneyi
para / bütçe gibi gerekçelerin ne denli sığ olduğunu gösteriyor. Kanada deneyini anlatan Myron J. Frankman‘ın sözleriyle ‘’Siyasetin mümkün olanı yapma sanatı olduğunu biliyoruz. Ama şunu da biliyoruz ki,neyin mümkün olduğu algısını değiştirmek de bir sanattır‘’.
Prof. Ahmet İnsel’in vatandaşlık gelirinin neden zorunlu olduğunu, enfes bir mantıksal yaklaşımla şu sözlerle ifade ettiğini görüyorum :
-Geliri belli bir asgari seviyenin altında kalan herkesin vatandaş veya o toplumda yaşayan bir kişi olarak hak sahibi olacağı vatandaşlık geliri,toplumu sadece bireyler toplamı olarak gören iktisat ideolojisine karşı,toplumun siyasal bir ortaklık olduğunu vurgulayan önemli bir araç olarak tanımlanabilir.Dolayısıyle,vatandaşlık geliri,sadece yoksullukla mücadelenin aracı değil, onu da içeren ama onu aşan bir siyasal projenin parçasıdır, onlardan bütünüyle piyasa mantığına teslim olmalarını,hükmedenlere tâbi olmalarını isteyen iktisat aklına karşı bir nebze olsun direnebilmelerini sağlayan bir toplumsal-siyasal dayanışma ve özgürleşme aracıdır.
Kovid-19 dünya salgını, herkese vatandaşlık geliri konusunu artık enine-boyuna düşünmemizi gerektiriyor.
John Rawls’ın ( 1921-2002 ) 1971’de yazdığı ‘’ Adaletin Teorisi ‘’eseri bize bu konuda ışık tutar ve refah devletinde koruyuculuğun ‘’ zorunlu ‘’ olduğunun altını çizer.
Şimdi bunu önce düşünmek, sonra bir siyasal projeye dönüştürmek ve sonra da yaşama aktarmanın günü sizce gelmedi mi ?