16.11.2020
“Bilmeyen ve bilmediğini bilen çocuktur, ona öğretin. Bilen ve bildiğini bilmeyen uykudadır, onu uyandırın. Bilmeyen ve bilmediğini bilmeyen aptaldır, ondan sakının. Bilen ve bildiğini bilen liderdir, onu takip edin.” – Çin Atasözü
“Önder yoksa mücadele de yoktur. Çünkü insanlar, kendilerinden bir farkı olmayan kişilerin peşine takılıp, mücadele etmezler.” – (E.) Tümgeneral Osman Pamukoğlu
29 Mart 2008 tarihinde Hilton İstanbul’da Boğaziçi Eğitim tarafından düzenlenen ve konuk katılımcı olduğum sertifikalı “Liderlik, Güç ve Yönetim Zirvesi”nde alanında uzman isimleri dinleme, kahve aralarında tanışarak sohbet etme ve hatta kitaplarını imzalatma imkanı bulduğum konuşmacılar arasında emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu’da vardı.
Dünyanın ilk liderlik etütleri profesörü olan John Adair; “Liderlik pozisyon değil, aksiyondur.” der. Sayın Pamukoğlu, kendisi ile ilk defa bu programda tanışmam ve kısa bir sohbetim sırasında; “Senin yolun Ankara olacak” demişti. Bunu siyasi anlamda kastederek söylediğini tahmin ediyorum ama bir konuda haklı çıktı. O da ‘Ankara’.
Çünkü aradan henüz iki ay bile geçmemişti ki İstanbul’dan iş toplantılarından tanışım olan genç ve başarılı bir iş insanı dostumun tavsiyesi ile Ankara merkezli bir savunma sanayi, yurtdışı inşaat, enerji ve teknoloji alanlarında faal özel sektör şirketler topluluğunda İstanbul Temsilcisi ve Uluslararası İş Geliştirme Direktörü olarak göreve başlayarak yedi yıl boyunca önemli görevlerde başarıyla bulundum. Çağın en önemli yönetim gurusu Profesör Peter F. Drucker; “Liderlik kabiliyetleri karar verirken ve sorumluluk alırken gelişir.” der. Ankara merkezli çalıştığım kurumu eş zamanlı olarak İstanbul’da başta Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) nezdinde Türkiye – Malezya, Türkiye – Singapur ve Türkiye – Tayvan İş Konseyleri Yürütme Kurulu Üyeliği ve Başkan Yardımcılığı gibi görevlerde üç dönem aralıksız yedi yıl boyunca bulunarak, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) nezdinde İstanbul Genç Girişimciler Kurulu üyesi olarak ve ayrıca Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Enerji Çalışma Grubu’nda iş örgütlerinde ve toplantılarda yurtiçinde ve dışında görevlerim sırasında temsil etme imkanı buldum. Hayatım boyunca iş ve sivil toplum kuruluşlarında olsun, özel yaşamımda olsun aldığım liderlik ve yöneticilik eğitimlerinin büyük faydasını gördüm.
“Liderin Doğası” başlıklı konuşması öncesinde Pamukoğlu; “İnsanlar, genellikle düştükleri yere bakarlar. Önce, neye takıldıklarına bakmalıdırlar. Tarih ise hatır gönül tanımaz. Verdiği derslerin bedelini peşin alır. Gelecekte oynayacak film, her zaman bölümler halinde gösterilir, ama kasırgayı sezmek, bir algı ve kapasite meselesidir. Tepenin öbür yanını görmek sıradanların sahip olduğu bir yetenek değildir. Hangi devlet, kurum ve kuruluş olursa olsun, içinde boşluklar ve düzensizlikler doğarsa, aslında insanların en önemli serveti olan toplum güveni sarsılır. Daha ileri safhada bu durum umutsuzluk yaratır. Son safhada ise, aynen bugün olduğu gibi, en cesur adamı bile korkutacak durumlarla yüz yüze kalınır. Bu hal, ortada liderliğin (önderlik diyorum) olmadığının en belirgin kanıtıdır. Umutsuzluğa giden yol baştan kesilmez ise, küçük çatlakların sonunda en sağlam duvarı bile yıktığı görülecektir. Toplumlar, çıkmaza girdikleri dönemde, çağlar boyu en büyük özlemleri olan önderlik kavramını tekrar hatırlarlar ve arayış içine girerler. Çünkü toplumların hafızasında, her şeyin önder ile yükseldiği, o olmayınca düştüğü gerçeği sökülüp, atılamayacak kadar iyi yer etmiştir. Ulusların ve devletlerin güçleri tarih boyunca çıkarabildikleri önderler kadar olmuştur. Dünyanın hiç bir yerinde özgür olmayan, eğitimsiz ve en temel doğal ihtiyaçları giderilmemiş kimselerin oylarıyla bir devlet adamı ve önder doğmamıştır. Seçim yoluyla bir büyük adamı bulup, çıkartmak, bir iğnenin gözünden deveyi geçirmek kadar zordur. Bu nedenle, ortaya çıkabilen kişiye sadece siyasetçi denebilir. Devletlerin yönetimi ve ulusların idaresinde bir siyasi teşkilin alacağı kararlarda her şeye girişen, fakat hiç bir zaman gayesine erişemeyen, tedbirsiz, basiretsiz, dünyayı bilmeyen ve tanımayan ve ileriyi göremeyen cahil kimseler tarafından yönetilmesi kadar tehlikeli bir şey yoktur. Özellikle, dünyada yeni dengelerin oluştuğu dönüm noktalarında kilit noktalar üzerinde bir kere hataya düşen bir siyasetçi, ileride mutlaka ikinci, üçüncü hataları işleyecektir. Böyle kişilerin halktan onu kabul etmesini, kendisine güven duyulmasını istemeye hakkı da yoktur. Belki de, bugünlerde bu arayışların bir sonucu olarak, bugün ve gelecekte liderliğin nasıl olması gerektiği soruları gündemde. Oysa önderliğin ilkeleri esastır. İnsan doğası hiç değişmediğinden, bu ilkeler de asla değişmez. Yani, insanlık tarihi boyunca bu güne kadar önderliği kanıtlananların müşterek hususiyetleri neler ise, bugün ve tüm gelecek zamanlar içinde aynıdır. Önder, yol üzerinde olup da nereye gittiğini bilmeyenlere bu yolun ilerisinde neler olduğunu ve sonunda nereye çıkacağını söyleyerek onların fiziksel ve ruhsal gücünü artırır ve artık kendilerini iyi hissetmelerini sağlar. Önder, dertleri küçültür ve küçükleri yok eder. Bunu yaparken, otorite kullanmanın esas olduğunu asla düşünmez. Önderlik, otorite kullanımı değildir. Önder, insanların duygularını mahmuzlayarak onları güçlendirir. Uluslar ve toplumlar, önderin heyecan, tutku ve isteklerini yakalayınca, amaçlarını da sahiplenmeye başlar; amaca ve hedefe kendilerini adamaları sonunda sınır tanımayan bir dürtü ile hareket etmeye başlarlar. Yeryüzünde insanların itaat duygusu yerine hayal güçlerine hitap ederek etkilemeyi ancak doğal önderler anlayabilmişlerdir. Ulusların buhran ve tehlikeli dönemlerden asgari acı ve kayıpla geçebilmeleri, hatta bu tehditlerin getirdiği fırsatlar sayesinde kazançlı çıkarak, sağlam geleceklere ulaşabilmelerinin tek yolu, milletin ihtiras haline gerçek duygularla, gücünü ve kararlılığını sergileyebilmesidir. Bunu, Önder yapar. Önder, fırtınanın esas gücünün gizlendiği, en sakin yeri, merkezini harekete geçirir. Önder ve sanatçı doğulur. Bir insanın kişiliği geniş ölçüde kendi atalarından kalan bir mirastır. Bu yüzden, insanın şahsiyeti tıpkı cevherinde elmas bulunan bir kayanın var oluşu gibi doğumundan önce geniş ölçüde belirlenir.” dedi. ( http://www.btinsan.com/pamukoglu-ile-lider-ve-dogasi-hakkinda-10693h.htm )
Profesör Warren G. Bennis; “Liderlik, çoğunluğun sahip olduğu ancak azınlığın kullandığı beceriler dizini gibi görünmektedir. Ancak bunlar herkes tarafından öğrenilebilecek ve kimsenin reddedemeyeceği becerilerdir.” der.
Kentucky Üniversitesi’nden Amerikalı tarihçi ve psikiyatris profesör Arnold Ludwig, siyasi liderlik konusunda incelemelerde bulundu. Atatürk, son yüzyılın gelmiş geçmiş tüm devlet adamları arasında yapılan “Siyasi büyüklük sıralamasında en yüksek puan ile “Visionary” sıfatıyla, 20. yüzyılın en vizyoner devlet adamı unvanına layık görüldü. Profesör Ludwig’in amacı; 20. yüzyılda dünyadaki her bir ülkedeki bütün dünya liderlerini incelemekti. 18 yıllık araştırmanın sonucunda 1.200’ün üstünde biyografi okumuş ve sonuçlarını “King of the Mountain – Dağın Kralı” adlı kitabında açıkladı. 1 Ocak 1900’den 31 Aralık 2000 tarihine kadar son 100 yılda 199 ülkeden 1.941 lideri ve yöneticiyi inceledi ve 377 kişiden oluşan Devlet Başkanı ve Lider listesi oluşturup “Siyasi Büyüklük Ölçeği” olarak adlandırılan 11 kriterlik bir sistemle değerlendirdi. Bu kriterler ana hatları ile; 1- Devlet adamlığı, 2- İdeoloji ortaya koyma, 3- Ahlaken örnek olma, 4- Siyasi miras, 5- Sıfırdan ülke oluşturma, 6- Sınırları genişletme, 7- Ülke nüfusu, 8- İktidarda kalış süresi, 9- Askerî başarı, 10- Ekonomik başarı ve 11- Toplumsal tasarım gücü”.
ABD Kara Kuvvetleri Komutanı General Gordon R. Sullivan, “Umut Bir Yöntem Olamaz” adlı kitabında “Görevimiz, bizden sonra örgüte önderlik edecek insanları yetiştirmektir ve buna, örgütlerimizin gelecekte yansıtmasını istediğimiz değerleri özümsetmekle başlarız.” der. (Boyner Holding Yay., s. 239) . Psikolog Doktor Daniel Goleman ise; “Büyük liderler bizi harekete geçirir, içimizde tutku uyandırır ve elimizden geleni yapmamızı sağlayan bir esin kaynağı olurlar.” der.