Güncel Gelişmeler:
  • Ordu – Giresun Havalimanı’nda sefer sayıları arttı - 10:43
  • Nebati'den konutta fahiş fiyat artışı uyarısı - 09:29
  • Bankalara, 'döviz işlemlerini likit saatlere çekin' talebi - 09:19
  • Gecelik kredi faizlerinde 'zorunlu' yükseliş - 09:13
  • Ülker'in ilk çeyrek cirosu 5,9 milyar TL'ye ulaştı - 09:07
10.11.2024

24.10.2020

Güç

“Güç, kuvvet; yayın gerilişine, karar vermek ise okun atılışına benzer.” – Sun Tzu

Pumanın bir ceylan avını sonuçlandırmak için harcadığı süre ile bir tavşanın peşinde koşarak geçirdiği süre ve efor aynı değildir. Zeki, hızlı ve çok çevik hayvan olan Pumaların avlanırken dahice sonuçlar veren bir karar mekanizmaları vardır. Pumalar avlarını yakalamak için gerçekleştirecekleri koşunun süresini ve eforunu avlarının cüssesine göre ayarlarlar. Dolayısıyla koşarken harcadığı güç ve enerji miktarı, avdan elde edeceği potansiyel enerji miktarını aştığı noktada durur ve koşmaktan vazgeçer. Bunun aksini yapan yani gücü ve enerjisini kontrol edemeyen ne zaman duracağını bilemeyen kararsız insanları açıklamak için ise Aptal Puma Sendromu tabiri kullanılıyor. İnsanlar içinde de küçük hesaplar yapan değersiz şeylerin peşine düşenler veya bazen hatta çoğu zaman bir ömür oyunca önemsiz şeylerin peşinde koşanlar ve kovalayanlar yok mu? Sürekli lüzumsuz şeylerin arkasından koşmak veya kovalamak zorunda hissetmeyin.

 

 

George W. Ball’ın da dediği gibi “Sınırlı güçlerle sınırsız işler yapılamaz”. İnsanın bir sınırı bir de üst sınırı vardır. Değmeyecek bir eylem ve sonuç için sınırları zorlayarak hayati tehlikeye atılmaya boş yere zaman ve güç kaybetmeye yani yeni bir Pirus zaferine gerek yok. Pirus Zaferi MÖ 279 yılında “ne pahasına olursa olsun çok büyük kayıplar verilerek yıkıcı büyüklükte kayıplar pahasına kazanılan anlamsız bir zafer olup, kazanılan zaferin verilen kayıplardan sonra anlamsız hale gelmesini ifade eden küresel siyaset ve uluslararası ilişkilere konu bir kadim çağ ifadesidir.

 

Türk destanlarından Oğuz Kağan Destanı'nda ok ve yay, sembolik anlamlarla yer almakta olup, Türk tarihinde yaklaşık MÖ 5000’den itibaren Altay ve Tanrı Dağları ve çevresinde ve daha sonraları İç Asya’ya kadar tamamen egemen olan “Atlı Bozkır Kültüründe” atlara ve okçuluğa büyük önem verildi. Tarihteki Türk atlı okçuları, dört nala giderken eyer üstünde dönüp arkaya ok atarak hedefe tam isabet ettirme ustalıklarıyla tanınmışlardır. Uluslararası literatürde “Part Atışı” olarak isimlendirilen at üzerinde geriye doğru yapılan ok atışının en başarılı ve en ünlü uygulayıcıları Türkler olmuşlardır. Türklerde ve kuzenleri Moğollarda Tarkan, savaşçı/asker demektir. İslamiyet öncesi Türk devletlerinde generallere verilen ad. Tarkanların, toplumda saygın bir konumu vardır. Tarkanların tolgalarına (miğferlerine) şahin tüyütakma hakkı yalnızca Part atışını başarılı bir şekilde uygulayabilenlerine verilmiştir. 1081-1118 arası hükümdarlık yapan Bizans İmparatoru I. Aleksios Komnenos’un kızı olan hekim ve tarihçi Prenses Anna Komnena “Alexiad” adlı eserinde bu konu hakkında şöyle demiştir: “Bir Türk sizi kovalamaya geçmişse, onun okundan kaçmak pek mümkün değildir. Eğer kovalanıyorsa, okları sayesinde üstün gelir ve kurtulur. Fırlattığı ok uçarak ata veya atlıya saplanır. Eğer ok çok güçlü bir elle gerilmişse, gövdenizi delip geçecektir. Türkler gerçekten çok usta okçulardır.”

Kaçan balık büyük olur derler. Boşa kürek çekmeyin. Şayet attığınız taş ürküttüğü kurbağaya yahut gerip fırlattığınız ok hedefi vuramıyorsa işe yaramaz.

ETİKETLER; Karadeniz Ekonomi