Güncel Gelişmeler:
  • Ordu – Giresun Havalimanı’nda sefer sayıları arttı - 10:43
  • Nebati'den konutta fahiş fiyat artışı uyarısı - 09:29
  • Bankalara, 'döviz işlemlerini likit saatlere çekin' talebi - 09:19
  • Gecelik kredi faizlerinde 'zorunlu' yükseliş - 09:13
  • Ülker'in ilk çeyrek cirosu 5,9 milyar TL'ye ulaştı - 09:07
10.11.2024

20.11.2021

TARIMDA TEHLİKE ÇANLARI ÇALIYOR

Covid-19 salgınının küresel ekonomiye verdiği zarar derinleşirken, tüm Dünya’da ve ülkemizde gıda güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu zamanla daha iyi anlıyoruz. Büyük bir sınavdan geçtiğimiz bu günlerde bunu çok daha net bir şekilde görüyoruz.

Türkiye'de özellikle tarım sektöründeki üreten kesimin girdi maliyetlerinin yüksekliği bu süreçte tarımın büyük yara almasından endişe duyuluyor. Tarım ürünlerindeki ithalat rakamları uygulanan politikaların endişe verici bir durum olduğunu ortaya koymaktadır. Önemli bir tarım ülkesi olan Türkiye’de çiftçiler girdi maliyetleri nedeniyle ürettiğinin karşılığını alamamaktan yakınıyor. Çiftçinin yıllardır çözülemeyen bu sorunlarına birde koronavirüs nedeniyle ithalat endişesi eklendi.

Son yıllarda Türkiye'de tarım sektöründe istihdam bir hayli düştü. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) verileri aslında problemin kaynaklarına ilişkin önemli bilgiler sağlıyor. Son 18 yılda tarım sektöründe istihdam edilen kişi sayısı yüzde 44 azaldı. SGK verileri kayıtlı çiftçi sayısının her yıl giderek nasıl azaldığını ortaya koyuyor. Özellikle son 10 yılda düzenli ve ciddi bir düşüş söz konusu. 2008’de 1 milyon 127 bin olan çiftçi sayısı 2019’de 600 bine kadar düştü. Bu veriler, kayıtlı çiftçi sayısında 2008’den bu yana 541 bin 600 azalma anlamına geliyor. Bu da yüzde 48'lik düşüşe karşılık geliyor. Düşüşün özellikle 2011’den sonra hızlandığı görülüyor. 2018'den bu yılın şubat ayına kadar çiftçi sayısında 111 binlik bir azalma meydana geldi.

TÜİK verilerine göre tarım sektöründe istihdam edilen kişi sayısı ise 2002’de 7 milyon 458 bin kişiyken, 2020 Şubat ayı itibariyle 4 milyon 157 bin kişiye geriledi. Bu da son 18 yılda 3 milyon 301 bin daha az tarım çalışanı anlamına geliyor. Tarım sektöründe istihdam edilen kişi sayısının yüzde 44 azaldığı ortaya çıkıyor. Diğer bir önemli resmide gazetemizin yazarı Sinem Türkoğlu’nun makalesinde çok net olarak görmekteyiz.

Kısaca hatırlarsak: “Birçok alanda olduğu gibi tarım alanında da dijital dönüşümün etkilerini görmek mümkün. Dünya genelinde mevcut gelişmeleri ülkemizde ne kadar uygulayabiliyoruz veya üreticilerimizde bu konuda farkındalık oluştu mu sorularına verilecek cevap henüz ilerlememiz gereken çok yol olduğudur. Yaşanılan sorunlara çözümde üreticinin tek adres olmadığını önceden söylememiz gerekir. Var olan sorunlar dünden bugüne oluşan yeni sorunlar olmadığı ve uzun yıllardır var olan plansızlığın getirdiği sorunlar olduğu için yıllara yaygın çözümlerin bir an önce uygulanmaya başlanması gerekmektedir. TÜSİAD’ın hazırlamış olduğu Tarım ve Gıda 2020 raporunda tarımda mevcut olan avantajlarımızın yanında yapısal sorunlar listelenmiş durumdadır. Bu sorunların birçoğu ayrı bir makale konusu olabilecek niteliktedir fakat burada öne çıkarmak istediğimiz sorunlar; yaşlanan tarım nüfusu; kırdan kente göç; üreticilerin düşük eğitim seviyesi ve düşük finansal okur-yazarlık seviyesi, düşük seviyedeki Ar-Ge yatırımı; sektörün yenilik ve inovasyona açık olmaması; yeterli mekanizasyonun sağlanamaması ve atma değerli ürüne yönelmede ve üretim sonrasında pazarlamada yaşanan sıkıntılar. Dünyanın en büyük fındık, kiraz, incir, kayısı, ayva ve nar üreticisi olma özelliğine sahip bir ülke olmamıza rağmen son yıllara ait verileri karşılaştırdığımızda bu ürünlerdeki üretim miktarlarımızın düştüğü gözlemlenebilecektir. Bunun en büyük nedenlerinden biri üretim yapan kesimin yetiştirdiği yeni nesillerin, tarıma yönelmek yerine farklı alanlarda ve şehirlerde yaşamlarını sürdürmek istemeleridir. Miras paylaşımı nedeniyle bölünen topraklardaki verimliliğin azalması da diğer bir etken. Düşük eğitim ve finansal okur yazarlık seviyeleri; yetişen yeni nesillerin değil, üretimde kalan bir önceki nesillerin kendilerini geliştirmemeleri sonucudur. Yeni nesillerin üretime katkı sağlamak isteyeceği düzenlemelerin yapılması ve bu konularda teşvik edilmeleri gerekmektedir. Ziraat fakültelerine olan talebin düşmüş olması bile bu konuda yeterli önlemlerin alınmadığını gösteren bir işarettir”

Yazarımız Sinem Türkoğlu’nun dikkat çektiği konular ülkemiz tarımının içinde olduğu çıkmazı net bir şekilde ortaya koymaktadır. Yeni neslin tarımdan uzaklaşmasını önleyecek tedbirleri almazsak tarımda gücümüzü kaybedeceğimiz gerçeğini rakamlarla çok rahat görebiliriz.

2022 Yılına Enflasyon Gölgesinde Giriyoruz.

Üreten kesim, ülke sanayicisi, iş dünyası ve vatandaşlar olarak 2022 yılına yüksek enflasyon gölgesinde giriyoruz. Enflasyon geçmişte sadece ücretlilerin ve düşük gelir gruplarının sorunu olarak görülürdü ama sanayiciler de artan bir şekilde yüksek enflasyonun baskısını yaşıyor.

İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası’nın en büyük ilk 500 ve ikinci 500 sonuçları pandemiye ve tüm zorluklara rağmen sanayimizin büyüdüğünü, satışların ve faaliyet karının arttığını gösteriyor. Aynı tablonun daha orta ve küçük ölçekli firmalar için de geçerli olup olmadığını söyleyemiyoruz ama genelde sorunların devam ettiğini söyleyebiliriz. Sorunların iki temel nedeni ise enflasyon ve finansman sıkıntısı.

Anadolu’da sanayicilerle VE iş dünyasıyla yaptığımız görüşmelerden “Sanayiciler olarak asla ve asla yüksek enflasyonlu bir ortamda yaşamak istemiyoruz. Enflasyonun toplumlar, ekonomiler, sanayiler için öngörülemez, istikrarsız bir durum olduğuna inanıyoruz. Onun için ne yapıp edip enflasyon mücadelesini mutlaka kazanmalıyız” ifadeleriyle karşılaşıyoruz.

Özetle yüksek enflasyon ortamı ve olumsuz finansman koşulları yatırım ortamını bozuyor. Sanayicileri kısa vadeli düşünmeye ve davranmaya yöneltiyor. Büyümeyi aşağı çekiyor, işsizliğin yüksek kalmasına neden oluyor. Hükümet, iş dünyasının bu sesini duyarak ülkede yatırım ve üretimlerin yapılması için çözmesi gerekiyor.

KGF KREDİLERİNE TEPKİ GELMEDEN BİTTİ.

İş dünyası temsilcileri Ticaret ve Sanayi Oda Başkanları ve TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğu’nun açıkladığı KGF kredilerinin ellerine ulaşmadan bittiğini söylüyor. Biten KGF kredilerinin kimseye verilmeden bittiği şoku içerisinde olduklarını ve yaratılan algıyla sahada uygulamanın yansımalarının çok farklı olduğunu ifade eden iş dünyası mağdur olduğunu anlatıyor.  İş dünyasından gelen tepkileri hükümetin duyması gerektiğini düşünüyor bu doğrultuda konuyu gündemimize alıyoruz.

HAFTANIN SÖZÜ

İmkansıza ulaşmanın tek yolu onun mümkün olduğuna inanmaktır.

ETİKETLER; Karadeniz Ekonomi