Güncel Gelişmeler:
  • Ordu – Giresun Havalimanı’nda sefer sayıları arttı - 10:43
  • Nebati'den konutta fahiş fiyat artışı uyarısı - 09:29
  • Bankalara, 'döviz işlemlerini likit saatlere çekin' talebi - 09:19
  • Gecelik kredi faizlerinde 'zorunlu' yükseliş - 09:13
  • Ülker'in ilk çeyrek cirosu 5,9 milyar TL'ye ulaştı - 09:07
10.11.2024

28.06.2020

Karadeniz'in potansiyeli ve yeni valilerimiz

Son valiler kararnamesinde Karadeniz Bölgesi’nde ona yakın ilin valisi değişti.

Son valiler kararnamesinde Karadeniz Bölgesi’nde ona yakın ilin valisi değişti. Bildiğiniz gibi valiler her ilde Cumhurbaşkanını temsil ediyorlar. Hatta yeni sistemde valiler aslında vekillerden daha yetkili desek yanlış olmaz. Bu nedenle beklentiler oldukça büyük. Özellikle Karadeniz Bölgesi’nin gerçek potansiyelinin ortaya çıkartılamaması kanayan yaradır. Bölgemizin temel sorunu göç olgusudur. Bir an önce tersine göçün başlatılması ve büyük şehirlerden Karadeniz’e dönüşün sağlanması ve tıpkı eskiden olduğu gibi kırsalın yaşama entegrasyonunun oluşturulması gerekmektedir. Tarımdaki zenginliğimizin korunması, üreten kesimlerin desteklenmesi, yeni istihdamlar için Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) nin sağlam bir alt yapı ile yatırımcının hizmetine sunulması yeni valilerimizden en büyük beklentimizdir.

Her valinin yönettiği şehir için elbette ki katkılar sağladığına eminiz ama bazı valiler iz bırakmışlardır. İlk aklımıza gelen merhum Recep Yazıcıoğlu’dur. Karadeniz Bölgesi için iş, aş, üretim odaklı yeni OSB’ler için savaşacak, konuşulanları hayata geçirecek valilere ihtiyacımız var. Tokat, Aydın, Erzincan ve Denizli valilikleri yapan Yazıcıoğlu, kişiliği, halka olan yakınlığı ve eğitim seferberliği ve bulunduğu kente iş, aş, istihdam ve yatırım sağlayan bir vali olarak tanındı. Alışılmış ideolojileri benimsemeyen ve bilinen hiçbir kalıba sığmayan Yazıcıoğlu, ayrıca ufku oldukça geniş bir devlet adamıydı. İradesi, sıra dışı fikirleri ve güçlü kişiliğiyle halkın güvenini kazanan Yazıcıoğlu, bitmek tükenmek bilmeyen ve ucu bucağı olmayan bir enerjiye sahipti. Başında olduğu ilin gelişmesi ve kalkınması için yasalara bağlı kalarak sorumlulukla birlikte risk de alan biriydi. Halka olan yakınlığı, icraatları ve insan sevgisi ile “süper vali” adıyla anılması da ondandır. Herkese saygı duyuyor ve herkes tarafından saygı görüyordu. Anlatılanlar bir şehir efsanesi değilse kapısının üzerinde "vurmadan giriniz" yazıyordu derler. Toplumun her kesimini kucaklayan ve her bireyi koşulsuz dinleyen bir ideolojiyi benimsemişti. Dolayısıyla yeni valilerimizden öncelikle güç birliği yaparak bölgenin gerçek potansiyelini ortaya çıkarmalarını, yatırıma ve üretime yönelik projelerin hayata geçirmelerini bekliyoruz. Sayın valilerimizi atandıkları illerinin gelişimine katkı sağlayacaklarına olan inancımızla selamlıyor ve Karadeniz Ekonomi Gazetesi olarak başarılar diliyoruz.

Fındık Sohbetleri

Yeni sezon yaklaştıkça taraflar arasında rutin hale gelen rekolte ve fiyat tartışmaları suçlama boyutuna kadar uzanabiliyor. Fındık üzerinden siyaset üretmek ve reklam yapmak yıllardır süregelen alıştığımız bir tablo olarak karşımızda. Son günlerde saflar daha da netleşti ve sertleşti. Taraflardan biri TMO’yu gaza getirip olmayan fiyattan yani 24 liradan mal sattıranlar şimdi fiyatlar 20 liraya düştü diye hesap sormaya kalkıyorlar diye konuşanlardı. Devamlı olarak kararsız kalan bir kesim de her konuşmada suçlama ve hedef göstererek krizin derinleşmesini istiyor. Fındığın kaç lira olması gerektiğine bir türlü karar veremiyorlar. 20 lira ile başlayan açık artırma önce 24 liraya ulaştı,  yetmedi 30 liraya kadar çıktı. Öncelikle şunu belirtmek isterim. Bizim de kırmızı çizgimiz üreticimizin kazanması ve mağdur edilmemesidir. Ancak bunu yaparken şu gerçekleri de görmezden gelemeyiz. TMO Genel Müdürü sayın Güldal, aylar öncesinde yaptığı açıklamada enflasyon rakamlarına bakarak fiyat açıklayacağını zaten belirtmişti. Son üç yıldır fındık sektöründe taban fiyatı ofis belirliyor. Kırmızı çizgimize gelecek olursak; şu anda fındığı 50 liradan satılıyor olmasının üreticimize bir faydası var mı? Zorda olan gariban üretici fındığını satalı aylar oldu. Bugün üreticinin elinde fındık zaten yok. Sezonun kaçtan açılacağını da TMO karar vereceğine göre bu yapılanların adını ne koymak gerekir. Zaten sorun taban fiyatsa TMO onun ne olacağını Hükümet kararı olarak açıklayacak. Bu nedenle bugün ticaret grubunun kendi arasındaki olaylara taraf olmayı doğru bulmuyorum.  İsteyen stokçu veya isteyen açıkçı bedelini ödeyip riski üstlenerek pozisyon alabilirler. Onların tercihi olan böylesi bir ticarete kimse müdahil olmamalıdır. Hatta kimseyi ilgilendirmez de. Üreticinin hangi aylarda kollanacağı ise Cumhuriyet tarihinden bugüne kadar bellidir, Ağustos, Eylül ve Ekim ayları… Bilemediniz Kasım’ı da ekleyelim. Daha sonraki süreç, ticaret gurubunun tamamen kendi içindeki mücadelesidir. O yüzden sağı solu suçlamayarak yapay gündem oluşturmayı bir yana bırakalım. Derdiniz üretici ise TMO çıkar fiyatını açıklar böylece taban fiyat oluşur. Yıllarca Rekabet Kurulu’na büyük alıcı ve Türk sanayicisi şikâyet edildi. Üreticimizin mağdur olmaması için ofisin zaten sezon öncesi fiyat açıklaması yeterlidir. Bunun dışında olan bitenler gerçeklikten uzak, fındık üzerinden gündem yaratmayı amaçlayan ve reklam kokan hareketlerdir. Zaten bu gerçekleri herkes çok iyi bildiği için amaç kurumlara zarar vermek olarak ortaya çıkıyor.