16.02.2020
“Seramı düzenlemek ve tohum/ilaç/gübre alabilmek için 11 bin lira kredi çekmek istedim. Vermediler.” dedi, Serik’te boş serasının başında bekleyen Resul…
“Ne ekecektin?” dedim…
“Çilek, biber, bamya, lahana…” diye sıraladı…
*
Ekledi:
“Ama eşim, pastacılık için kursa katılacak ve devletten destek alacak…”
*
Ekonominin geleceğine yön verecek ve yapmak zorunda olduğumuz “işlerimiz” varken, özelde de kamuda da “rahat iş” yaratmak odağımız oldu…
*
Evde pasta yapmak, sarma sarmak…
Butik/zincir kahve dükkanlarını yan yana sıralamak…
Fabrikasyon ürünü, “yerel/organik ürün/lokman hekim” damgasıyla pazarlamak…
*
Odaklandığımız diğer işlerimiz mi?
Kahve dükkanı için dahi devletten teşvik almak!
Teşvik alabilmek için “tanıdık” aramak!
*
Yanı sıra…
Hayati ihtiyaçlarımız bir kenarda dururken, “suni ihtiyaçlar” yaratıyoruz…
Örnek mi?
Temiz su sorununu şebekede çözebileceğimizi biliyoruz…
Ama çözmüyor, binlerce “su” dükkanının açılmasına vesile oluyoruz…
Bu yolla, on binlerce kişinin “işim var” diyebilmesini sağlıyoruz…
Sonra…
Emekten, zamandan, paradan israfla sağladığımız bu “suni büyüme”ye seviniyoruz!
Bu tür ekonomik aktivitelerle gelen büyümenin/refahın sürdürülebilir olmadığını anladığımızda da ‘travmalar’ yaşıyoruz…
VELHASIL…
Sanayide, tarımda çalışmak istemeyen insanlara, “İşim var” dedirtmek için şartları zorluyoruz…
Örneğin, kadınlarımızı konfeksiyon, güzellik salonu, kahveci açması için teşvik ediyoruz…
Onlara, herkesin kahveci olması durumunda, sistemin tıkanacağını anlatmıyoruz…
Kahvecinin yanına kahveci açılmasını da engellemiyoruz…
Kahvecinin, müşterisi olabilecek “gerçek üretici” sayesinde kahve satabileceğini de atlıyoruz…
Sonra, durgunluk var diye “suçlu” arıyoruz…