Rize TSO Başkanı Karamehmetoğlu organik tarım yapılmadığı için çayın küresel rekabette yer bulamadığını belirterek, “En kaliteli çay bu coğrafyadan çıkmasına karşın ürünümüzü değerli kılamıyoruz. Dünyada organik çay tarımına yöneliş var. Bu yöneliş ciddi paralar kazandırıyor. Bizim de benzer arayışlarımız var ancak yeterli değil. Bu bitkiyi daha değerli kılmak için tamamen organik tarıma geçilmesi gerekiyor.
info@karadenizekonomi.com / 25.08.2020
Çay tarımına ve çay işleme sanayisine dayanan Rize ekonomisinde su ürünleri (balıkçılık) ve orman ürünlerinin de kent ekonomisine sağladığı katkı oldukça fazladır. Bu sektörel çeşitliliğe son yıllarda her ne kadar turizm eklense de nüfusun yaklaşık 70’lik kısmı tarım sektöründe çalışır. Çayı, hamsi balığı ve ketenden yapılan Rize bezi ile ünlü olan kentte inşaatı devam eden Rize-Artvin Havalimanı’nın tamamlanması ile ekonominin farklı noktalara evrilmesi bekleniyor. Bu şirin kent ülke siyasetine yön vermesiyle de bilinir. İki başbakan ve bir cumhurbaşkanı çıkartan Rize’yi bu hafta Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şaban Aziz Karamehmetoğlu ile konuştuk. Murat Gürsoy ile Karadeniz Sohbetleri’nde bu hafta Rize’deyiz.
-Bölgede Çay İşletmeleri Kurumu (ÇAYKUR)’un ciddi bir ağırlığı olduğunu biliyoruz. Öte yandan böylesi büyük bir kurum karşısında özel sektörün çay işleme tesisleri de var. Ama çay alım fiyatlarında da ciddi farklılıklar söz konusu. Bu durumu nasıl açıklamak gerekir sizce?
-Buna neden olan insanımız çay toplama konusunda aceleci davranmasıdır. İnsanlarımızın çoğunluğu şehir dışında yaşıyor. Dolayısıyla sürgün zamanları geldiğinde 10 gün içinde çayı toplayıp dönme çabası içinde oluyorlar. Oysa bu süreç bir aya yayılsa hiçbir sıkıntı olmayacak ve özel sektör de ÇAYKUR fiyatından çay alacak.
-Pandemi sürecinden de fazlasıyla etkilendiğinizi düşünüyorum? Doğru mu?
-Tabi tüm dünya ekonomilerini etkilediği gibi ülke ekonomisi de kent ekonomisi de bu süreçten olumsuz etkilendi. Gürcü işçilerin gelememesi de Rizelileri bir an önce çaylığa gitmeye itti. Hemen hemen herkes kendi çayını kendisi topladı.
-Yabancı işçilerin gelememesi bir başka yönüyle ekonomik değerin içeride kalması anlamına gelmiyor mu?
-Şöyle söyleyeyim. Geçen yıl yabancı işçilere ödenen para 130 bin dolar civarındaydı. Dolayısıyla bu para içeride kaldı.
-Gelelim can alıcı soruya… Siz çok zamandır bir Çay Kanunu çıkartılması konusunu dillendiriyorsunuz. Bu konuda bir aşama kaydedildi mi?
-Bu kanunu acil olarak bekliyoruz. Çünkü çayın pek çok değişken parametresi var. Bakıyorsunuz bir sezon özel sektör ayağı çok iyi oluyor. Bir başka sezon ise devlet ayağı iyi olabiliyor. İşin tüketici ayağını da göz ardı edemeyiz. Dolayısıyla başta üretici olmak üzere tüm parametreleri içinde barındıran kanuna acil ihtiyaç vardır.
-Bildiğimiz kadarıyla bu yönde yapılan çalışmalar vardı…
-Doğrudur. Daha önce birkaç çalışma yapıldı ama sonuçlandırılamadı. Son olarak Haziran ayında bir taslak oluşturuldu. Ama bir an önce çıkması gerekiyor yoksa piyasanın kendi koşullarına göre arz ve talep değişkenlik gösterecek. O nedenle çay kanununu bir an önce istiyoruz.
-Sayın cumhurbaşkanı gibi böylesine güçlü bir hemşeriniz varken bu zor olmasa gerek…
-Biz sayın cumhurbaşkanımızın gücünden yüzde yüz eminiz. Şöyle bir bakın; Türkiye’de tarım üretiminin tamamından çekildi. Kamu adına üretimin yapıldığı tek tarımsal alan çay sektörüdür. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki hemşerimizin gücü olmasa emin olun ÇAYKUR diye bir şey de kalmaz. Onun için ileriye dönük olarak üreticinin, tüketicinin ve sanayicinin korunacağı bir yasaya ihtiyacımız var. Çay sadece Rize için değil ülke için çok önemli bir üründür. Milli ürünümüzdür. Bu topraklara çay bundan 80 yıl önce girdi.
-Çay, sanırım Rize için ekonomik olduğu kadar sosyal bir değer anlamına da geliyor…
- Tam olarak öyle… Çay bitkisi ile yaşamlarını idame ettirdiler. İşin sosyal yönüne bakacak olursak Rize’de her evde iki veya üç emekli maaşının girmesinin nedeni de çaydır. Bölgemizde her eve çayın bedelinden fazla emekli maaşı girmektedir. Bu çayın nimetidir.
-Biz sadece Rize özelinde konuşuyoruz ama bölgede pek çok ilde çay tarımı yapılıyor ve iç pazara çalışılıyor öyle değil mi?
-Evet… Sadece Rize değil Artvin, Trabzon ve Giresun’da da çay üretimi yapılıyor. Bu üretim zaten Türkiye’nin kendi ihtiyacını karşılıyor. Bizim insanımıza ancak yetiyor. Dolayısıyla bu ürünü daha değerli kılacak çalışmalar yapılmalıdır. Burada üreticimiz açısından en önemli nokta bilinçtir. Üreticimizi bilinçlendirmeliyiz. Üç ayrı sürgün dönemi var ve alel acele bahçelere girilip çay toplanıyor. Oysa bu sürenin uzatılması gerekiyor. Ama pek çoğu şehir dışından geldiği için bunu başaramıyoruz. Bu durum bir başka yönüyle ekonomik kayıptır aslında.
-Ürün kalitemiz noktasında neler söylersiniz?
-En kaliteli çay ürünü bu coğrafyadan çıkmasına karşın ürünümüzü değerli kılamıyoruz. Dünyada organik çay tarımına yöneliş var. Bu yöneliş ciddi paralar kazandırıyor dünyadaki üreticiye. Bizim de benzer arayışlarımız var ancak yeterli değil. Bu bitkiyi daha değerli kılmak adına oda olarak tamamen organik tarıma geçilmesine yönelik bir görüşümüz var. Çünkü dünya piyasalarında kilosu 70 dolara satılan çaylar var. Biz bu rakamın çok çok altındayız.
-Rize’de farklı sektörlerden konuştuğumuz pek çok iş insanı için de öncelik çay olarak belirtildi. Siz de aynı görüşte misiniz?
-Doğrusu da o. Şöyle etrafınıza bir bakın. Allah bize arazi bahşetmemiş. Bu arazi koşullarında bölgede yapılacak en iyi üretim çay. İnsanlar çay sayesinde yaşamlarını olabildiğince refah düzeyinde sürdürdüler.
-Kent ekonomisinin kalkınması açısından çayın yanına konabilecek sektörler de yok değil aslında…
-Bu konudaki en önemli argümanımız turizmdir. Biz Rize Ticaret ve Sanayi Odası olarak bu bölgenin 12 ay boyunca turizme uygun olduğunu her platformda dile getirdik. Bizdeki turizm çeşitliliğini ülkenin başka coğrafyalarında bulamazsınız. Yaylalarımız, derelerimiz, vadilerimiz… Yanı sıra Rize merkezde yapımı tamamlanma aşamasına gelen bir teleferik projemiz var. Projede bazı değişiklikler oldu. Sahildeki balıkçı pazarından başlayıp Rize Kalesi’ne oradan Ziraat Çay Bahçesi’ne ve tekrar aşağıya inen bir parkur olarak revize edildi. Son 15 yılda Rize’deki turizm hareketliliğinde yüzde 15’e varan büyümelere tanıklık ettik. Bu yıl malum nedenlerden ötürü bu yoğunluğu beklemiyoruz.
-Son olarak Rize dışında yaşayan ve önemli başarılara imza atan iş adamlarınızın şehirlerine bakışını soralım. Özellikle İstanbul’da ağırlıklı bir lobiniz var. O lobi Rize ile yeterince etkileşim halinde mi?
-İstanbul’daki arkadaşlarımız dostlarımız ve abilerimiz hiçbir zaman memleketlerini unutmadılar. Özellikle denizcilik sektöründe armatörlerin yüzde 80’i bu topraklardan çıkmış İstanbul Deniz Ticaret Odası’nın 11 kişilik yönetim kurulu ve üyelerinden 8’i Rizeli. Müteahhitlik sektöründe de aynı şekilde ciddi bir ağırlığımız var. Bu arkadaşlarımız kentin dertleriyle her zaman hemhal olmuşlardır.
-Bu keyifli sohbet için teşekkür ediyoruz…