Güncel Gelişmeler:
  • Ordu – Giresun Havalimanı’nda sefer sayıları arttı - 10:43
  • Nebati'den konutta fahiş fiyat artışı uyarısı - 09:29
  • Bankalara, 'döviz işlemlerini likit saatlere çekin' talebi - 09:19
  • Gecelik kredi faizlerinde 'zorunlu' yükseliş - 09:13
  • Ülker'in ilk çeyrek cirosu 5,9 milyar TL'ye ulaştı - 09:07
10.11.2024

18.08.2019

Köstek,destek,istek...

İnanın, işiniz fındık ise!

Ya da “fındıkla yatıp fındıkla kalkıyor” iseniz!

Dahası, Türk fındığının ihracatının artmasında büyük emeği olan Orhan Oltan’ın deyimi ile;“Yokuş yukarı bile yuvarlanabilir” diye tarif edilen bir ürünü yazıyor çiziyor iseniz!

Malzeme, yani yazacak bir şeyler aramak için, eleştiri de bulunmak için çaba sarf etmeye gerek yok!

O kadar çok garip ve garabet dolu malzeme var ki!

O kadar çok, akla uğramadan kullanılan dil, ağzından çıkanı duymayan kulak var ki!

Yaz yaz bitmez!

Ozanın; “Seni yazmaya Fırat’ın suyu mürekkep olsa yetmez” demesi var ya!

Hah; işte öyle bir şey!

“İşte öyle bir şey” diye yazınca da hemen aklıma Erol Evgin’in dillerden düşmeyen şarkısı da gelmiyor değil hani!

Ama her neyse! Bugün konumuz şarkı değil, fındık!

*

İŞİ GÜCÜ ELEŞTİRMEK OLANA KÖSTEK…

Önce,  haber diye sayfalara yerleştirilmiş garabetin girişini okuyalım:

“Zat-ı muhteri biri, Ellero firmasının Kocabey’de düzenlediği etkinliği eleştirdi.”

Sonra da ardından bir; “Hay maşallahhh!” çekip yapana da, katılana da, dinleyene de verdi veriştirdi.

Hem de, “Söz uçar yazı kalır” gerçeğini de unutarak!

Neden mi?

Çünkü, eski tabirle matbuat, yeni tarif ile medya da türüne göre bir gerçek vardır. O da direk ağızdan kullanılan ifadeler de yanlışlık olabilir. Ama yazılı yapılan açıklamalar da kılı kırk yararak düzeltme imkânı olduğu için, lâfın nereye gittiği, ya da gideceği konusunda çok daha dikkatli ibareler, ifadeler kullanılabilir.

Ancak görünen o ki, söz konusu fındık olduğunda sadece hamaset dolu ifadeler kullanmayı, sofraya “laf salatası” koymayı tercih edenler, “en kötü gerçeğin en güzel yalandan iyi olduğunu” nun ne demek olduğunu bir türlü kavrayamıyorlar!

Hiç uzatmaya, evelemeye gevelemeye gerek yok!

Bu gibi durumlarda şöyle demek lazım:

“Sen eleştirdiğin Ellero’yu bırak, herhangi bir fındıkla ilgili kuruluştan biraz daha fazlasını yap da ondan sonra konuş!”

Demek istediğim o ki, hani şu “Hay maşallahhh” diye alay ediliyor ya!

Önce şu “maşallah” ibaresini fındıkta verim ve kaliteyi arttırmak için titrindeki“ziraat” kelimesine sadık kalarak herkesten fazla has işler yap.

Daha Türkçesi, ziraati gazete sayfalarında, internet ekranlarında, ya da televizyon kanallarında değil, bahçelerde icra edivermek gerek. Bunu da eleştirdiklerinden daha fazla icraat da bulunuyor iseler yapsınlar!

Zaten her işe sahip çıkma konuşma ile değil, iş yapma iledir.

Nasıl diyor Ziya Paşa:

“Ayinesi iştir kişinin, lâfa bakılmaz.”

Bizde Ziya Paşa’ya kulak vererek, “reklamın iyisi kötüsü olmaz” babından medya da yer almak için boyundan büyük lâflar eyleyen böyle bir zat-ı muhterinin adı ile sayfaları kirletmiyoruz!

 

*

SOYDAN’IN DOĞRULARINA DESTEK…

O ki fındık ziraatından başladık oradan dem vurmaya devam edelim.

Ama bu sefer  içtiğimiz kaçak çaydan değil, hakiki çaydan demlenmiş olsun!

TZOB Yönetim Kurulu Üyesi Arslan Soydan’ın, Doğu Karadeniz’de yaşlanın fındık bahçelerinin yenilenmesi için devlete yaptığı proje çağrısına alkış tutalım.

Yetmez! Sanırım 2015’de Ordu’daki DOKAP toplantısında devletin gündemine de alınan projenin hayata geçirilmesi için hep birlikte destek olalım.

Ordu, Giresun ve Trabzon’daki fındık alanlarının heba olup gitmesini, fındıkta hakimiyetin Batı bölgesine geçmesini önleyelim.

Yamaçlarda bin bir güçlükle fındık üretip aynı zamanda toprağına da sahip çıkan Temel emiceye, Fadime neneye, Dursun dayıya, Hızır efendiye güç derman olalım.

*

CEM ŞENOCAK’TAN İSTEK…

Gelelim, sermayesi ile, emeği ile, yarattığı istihdam ile, kazandırdığı döviz ile “fındıkla yatıp, fındıkla kalkanlar” kesiminden Cem Şenocak’ın devletin adına “destekleme” dediği, ama amacından uzak duran şekil ile ilgili isteğine.

Her ne kadar ben; “Doğru destek ürüne verilendir” desem de, doğruların hükmünün çok fazla geçerli olmadığı bir ülkede oluşumuz nedeniyle ister istemez “ehven-i şer” diyerek farklı şekilleri de kabullenmek durumunda kalıyoruz.

Önce kayıtsız-şartsız alan bazlı desteğin yanlış olduğunu cümle alem biliyor.

O zaman hiç kaldırılmıyor, hiç değil ise değiştirilsin.

İşte bu noktada Cem Şenocak’ın önerisi de bana göre masaya konması, üzerinde durulması gereken bir öneridir.

Sayın Şenocak’ın, alan bazlı destekten en büyük payı alan Ordu ve Giresun için, “bahçesine iyi bakan” üretici şartı ile yaptığı şu öneri dikkate alınsın:

“Bu üreticilere 10 dönüm için 500, 20 dönümün için 400, 30 dönüm içinde 300 lira vererek, sosyal sorumluluk da içeren kademeli bir model geliştirmek gerekir.”

Cem Şenocak’ın sadece Giresun ve Ordu önerisinin de makul ve mantıklı gerekçesi var. O da, üreticinin en çok mağduriyet yaşadığı yörelerin genelde buralarda olması.

“Neden Trabzon yok?” diyenlere cevabı ben vereyim:

-“Trabzon’da tamamen fındıktan geçinenlerin oranı yüzde 10 bile değil de onun için.”

 

 

 

ETİKETLER; fındık ihracat