Her ne kadar “Değişmeyen deliler ve ölülerdir” şeklinde dense de, doğrusu böyle değildir.

Doğrusu; “Değişmeyen ölüler ve salaklardır.”

Soracaksınız ki; “Ortada fol yok, yumurta yok. Değişmekten niye dem vuruyorsun?”

Nasıl vurmayayım ki?

“Eğitim sistemi 18 kez değişti” manşetini oku da, değişmekten dem vurma bakayım!

Hem de, 18 yılda 16 kez! Neredeyse her yıla bir değişim düşecek kadar!

Hem de, eğitimdeki bir değişimin dünya ortalaması en az 25 yıl olduğu gerçeği ortada iken!

Hem de, bu değişim eğitimin niteliğini bırakın artmayı, “eski hamam, eski tas” ı bile arattı.

Üstüne üstlük bunlar yetmezmiş gibi, bir de korona bindirdi eğitim ve öğretime ki sormayın!

Düzelt düzeltebilirsen!

HABER VE HABERCİ

Kamuoyu ile paylaşılacak haber için ; "5N-1K" ilkesi şarttır. Ama yeterli değildir.

Bir de haberci olmak vardır. Hani şu iki de bir "Kulağının duyduğunun hiçbirine inanmayıp, gözünün gördüğünün ise yarısına inanarak" muhabirlik yapılır, dediğim iş var ya, hah işte o!

Haberciliğin, yani muhabirliğin nasıl bir olması gerektiğinin bir başka tarifini de rahmetli gazeteci-yazar üstat Hasan Pulur'dan öğrenelim:

-"Bir şeyi duyduktan sonra soruşturacaksınız. Karşılıklı çift kontrol yapacaksınız. Konunun uzmanlarıyla görüşeceksiniz. Hedef alınan insanı bulacaksınız. Ancak bu işlemlerden sonra haber olabilir."

MECLİSTE HOCA, MESCİTTE CEMAAT…

Atasözleri, binlerce olayın onlarca asırda yaşanması sonucu yüzde yüze yakın gerçekliliği bulunan kelimelerden oluşmuştur.

Onun için şu bizim meclis-i mebusan da meydana gelenler için birileri çıkarda; “Hoca mecliste yellenen de, cemaat mescit de boca eder” atasözünü hatırlatır iseler yanlış mı olur?

BÜYÜK-KÜÇÜK!

O kadar gelişigüzel konuşuyorlar ki, ister istemez Abraham Lincoln’un, rakibi olan bir politikacı hakkında söylediklerini hatırlıyoruz:

“Bu kadar büyük lafları, bu kadar küçük düşüncelere tıkıştırabilen bir adama daha rastlamadım.”