17.02.2019
Ülke ve bölge olarak mutlaka tüketim ekonomisinden üretim ekonomisine geçmek zorundayız.
Ne beklemediğini biliyoruz: Seçimlerin geride kaldığı ve ekonomik toparlanmanın yaşanacağı bir dönemin bizi beklediğini hep beraber umut etmek yerine böyle olması için çaba harcamalıyız. Ülke ekonomisini ne beklediğini ise büyük ölçüde seçimin nasıl sonuçlanacağı belirleyecek. Ancak sonuç nasıl oluşursa oluşsun, Türkiye önemli bir değişimin eşiğindedir. Türkiye ekonomisinin mutlaka dışarıya bağımlılığın azaltmak zorundayız.
Bugün içinde olduğumuz ekonomik tablo üreten değil tüketen bir toplum olmamızdan kaynaklanmaktadır. Bunu en üst düzey kamu yöneticileri başta olmak üzere sanayiciler, işadamları, meslek örgütü yöneticileri ve STK temsilcileri yoğun olarak dile getiriyor.
Karadeniz Ekonomi Gazetesi olarak bu hafta Bulancak sanayi bölgesinde 40-50 fabrikanın hayata geçmesiyle 2020 yılında 500-7000 arası istihdam sağlanacağı güzel örneğini Bulancak Sanayi Odası değerli başkanı Ali Fatoğlunun açıklamasını manşete taşıdık. Ülke genelinde kamu kaynaklarını OSBleri hayata geçirmek için kullanırsak hem işsizlik azalır, hem de ülke ve bölge ekonomisi kalkınır.
Ekonomik anlamda yaşanan yapısal krizin ekonomik, siyasal ve toplumsal sonuçlarının ortaya çıkabilmesi ise dar tanımıyla bir ekonomik krizin (resesyonun) yaşanıp yaşanmamasına bağlıdır. Bu bağlamda 2018 krizi, sadece ekonomik sorunların ağırlaştığı ve kısa süreli bir ekonomik daralma olarak kalmayabilir. Gerekli tedbirleri ancak üreten kesimi desteklemekle güçlendirmekle ara malları ülkemiz de üreterek sağlayabiliriz.
Ülke ve bölge olarak potansiyelimizi iyi kullanmalı, ülke genelinde ve Karadeniz Bölgesinde OSBler için tahsis edilen arazileri kamulaştırmalı ve istihdam sayısını artırmalıyız. Sanayicilerin, üreten kesimin yüksek faizin altında ezilmesini önlemeli; finansmana erişimlerini kolaylaştırmalıyız.