Güncel Gelişmeler:
  • Ordu – Giresun Havalimanı’nda sefer sayıları arttı - 10:43
  • Nebati'den konutta fahiş fiyat artışı uyarısı - 09:29
  • Bankalara, 'döviz işlemlerini likit saatlere çekin' talebi - 09:19
  • Gecelik kredi faizlerinde 'zorunlu' yükseliş - 09:13
  • Ülker'in ilk çeyrek cirosu 5,9 milyar TL'ye ulaştı - 09:07
20.09.2024

Murat Gürsoy’la Karadeniz Sohbetleri….

SANSET Ordu Şube Müdürü Teoman Önsel:Sektör yabancıların elinde

info@karadenizekonomi.com / 1.06.2017

Murat Gürsoy’la Karadeniz Sohbetleri….
  • ·“Bölgedeki genç nüfus tarıma uzak olduğu için sektör yabancıların elinde kaldı. Türkiye’de fındık konusunda en büyük firma yabancıların elinde. Bu hepimiz için çok acı bir durum. Karadeniz’de Avrupa’ya ihracat yapanların sayısı çok azaldı. Avrupa’nın en büyük alıcıları Türk ihracatçılara ihtiyaç duymadan işlerini kendileri hallediyor.”

Bugünkü konuğumuz ülkemizin gıda sektöründe faaliyet gösteren büyük holdinglerinden Toksöz Grubuna bağlı Sanset firmasının Ordu Şube Müdürü Sayın Teoman Önsel. Önsel’le Sagra’nın dününü, bugününü, Sanset’in ürünlerini, fındık sektörünü ve Ordu’yu konuştuk.

-Sağra’yı dünden bugüne özetleyebilir misiniz? Hangi aşamalardan geçti, nereye geldi?

-Sağra firması adını, Ordulu bir ailenin soyadını alarak kurulmuş bir firmadır. Kahraman Sağra ve oğullarının fındıkla ilgili girişimlerinden, fındığın kavrulmasına, Avrupa ile bağlantılarıyla ihracatına ve bir çikolata sanayisine doğru bir sınıf atlamıştır. Fakat bu gelişmeler ve başarılarda sadece sağra 

ailesinin değil sağra genel müdürü Şerafettin Turan’ın da büyük katkısı vardır. Ünal Sağra fikir vermiş ama onun finansal ve uygulama aşamasında Genel Müdür merhum Şerafettin Turan büyük rol oynamıştır. Patronluk ve yöneticilik farklı bir boyuttur. Patronlar bazen elindeki imkânları düşünmeden talimatları verir yöneticiler ise imkânları kullanarak uygulama aşamasını hafifletmeye çalışır. Bu aşamalar büyüdüğünde yöneticiler de yorulduğundan ayrılıklar yaşanabilir. Yerine gelen taze kanlar her zaman koltukları dolduramayabilirler. Bu süreç devam ettiğinde patron da dayanamayarak gemiyi terk etmek zorunda kalmıştır. O zamanlar da belli işler yapılmış fakat o dönem de kapanmıştır. Daha sonra Toksöz ailesi TMSF’ den açık arttırmayla firmayı satın almış ve bugünlere getirmiştir. Markaları güçlendirmiştir. Zaten alınan arazinin değeri değil markanın değeridir. O zamanlarda ürünlerin kalitesi düşmüş malzemeleri değişmiştir. Biz o tarihten sonra yeni reçeteyle üretime geçmeden önce firmamızla ilgili fakat bizim üretmediğimiz bütün ürünleri toplattırdık. Çünkü bizim emeğimiz yoktu. Toksöz ailesinin gelmesiyle işler bambaşka bir boyuta gelmiştir. Çünkü biz usta çırak usulüyle değil işimizi bilerek yapıyoruz. Toksöz ailesi burada çikolata üretiyor aynı zamanda bir ilaç sanayisinde de bir firma sahibidir. Her zaman söylediğim gibi Allah parayı, eğitimi ve kültürü her aileye vermiyor. Parayı yönetmek kolay değildir. Dolayısıyla sıkıntılar yaşanıyor.

-Sağra döneminde aile şirketi kurumsallaşmaya dönemediği için mi sorunlar yaşandı?

-Bir ailede çok bilen olursa verimlilik alınamayabiliyor. Patronların yöneticiler üzerinde ki bakış açıları çok farklı oluyor. Yöneticiler ve çalışanlar patronlardan daha milliyetçi davranıyorlar. O işi o bölge de tutabilmek, verimi ve satışı arttırabilmek için çalışırlar. Fakat patronlar bu bakış açısında olmadığından her zaman tatmin olmazlar. Sizin düşünceleriniz onların önceliğinde olmayabilir. İnsanlar bazen insanlığın olması gerektiği davranışlardan uzaklaşarak masasının gücünü korumaya çalışır vaziyete gelirler ancak toplum içinde oturaklı görünür. Bu iki aşamanın arasında bir iş kazası yaşanır ve toplum içerisinde ne ektiyse onu biçmiş duruma düşer. Bu büyük bir dünyadır.

-Siz Sağra da iki dönem görev yaptınız? Anlatır mısınız?

-Ben Sağra’yı tapu müdürlüğünden imzasıyla devralan ve 2007 yılında ilk atanan şube müdürüyüm. Firmamızda genel müdürlük yok. Herkes yönetim kuruluna direkt bağlıdır. Biz firmayı devraldıktan sonra çeşitli restorasyon çalışmaları yaptığımız için 1 sene kadar üretim yapmadık. Yönetim kurulu başkanımız Erol Toksöz ve oğulları Ahmet Bey ve Zafer Bey yönetiminde çalışmaya başladık. Aile içi bazı sorunlardan dolayı Ahmet bey ve zafer bey bir süre ayrıldılar. Bir süre sonra da ben dahil oldum. Ardından erol bey bir kalp krizi sonucu vefat etti. Vefat sonucunda Ahmet bey ve zafer bey tekrar yönetime gelerek beni de davet ettiler. Bıraktığımız yerden başlayarak bu günlere kadar geldik.

-Bugün Sağra’nın kapasitesi, istihdamı, üretimi ve ürün çeşitleri nelerdir?

-Şuan da 365 kişiyi istihdam ediyoruz. Bu insanlar Ordu’nun bütün mahallelerinden geliyorlar. 365 kişinin aldığı maaşları harcama bölgelerini düşündüğümüzde bakkalından AVM’sine bu fabrikada kazanılmış olan gelir dağılır. Bu sebeple fabrikamızın Ordu ekonomisine çok ciddi bir katkısı vardır. Ordu’dan girdisini yaptığımız ve üretimde kullandığımız ana madde sadece fındıktır. Bir tek Ordu bölgesinin fındıklarını kullanıyoruz.

-Yıllık ne kadar fındık kullanıyorsunuz

-Yıllık kullanım miktarımız satışla alakalı olan bir durum. Satışımızın hızlı olması Türkiye ekonomisi ile alakalıdır. Bizim ürünlerimiz birinci derece gıda maddesi değil. Fakat kalorisi itibariyle bünyeye katkısı olan vazgeçilmez ürünlerdir. Ordu’dan hammadde olarak sadece fındık alıyoruz. Diğer ürünlerimiz İstanbul ve yurtdışından geliyor. Bundan dolayı da çok ciddi bir nakliye ödüyoruz. Bütün dezavantajlara rağmen piyasada da önemli bir yerimiz var.

-Ordu’da üretimini yaptığınız ürünleri tek tek sayar mısınız?

-Biz burada 64 adet ürün üretiyoruz. Mesela Tadelle’nin de kendi içinde birçok çeşidi var. Sarelle’nin de kendi içinde çeşitleri var. Gofret büyük bir yelpazeye sahip. Bitter ürünlerimiz var. Ayrıca bu ürünlere ek olarak şeker hastaları için özel şeker ilavesiz ürünlerimiz var. El yapımı ürünlerimiz de mevcut ve satışını sadece burada yapıyoruz.

-OTSO ve Büyükşehir’in projesini yaptığı Çikolata Park projesini değerlendirir misiniz?

-Bu konu Vali Orhan Düzgün Bey zamanında Gülyalı Kaymakamı tarafından ortaya atıldı. Bu konuda bizim de katıldığımız bir toplantı yapılmıştı. Bu projenin detaylarını bütün ciddi yönleriyle anlattım. Bizim de içinde bulunduğumuz bu çikolata sektöründe birçok firma varken, burada yapacağınız çikolata parkta ne gibi bir fark yaratabilirsiniz diye sorduğumda cevabını alamadım. Biz sektörün her alanında aktif olarak içindeyiz. Bu projenin başına kim gelecek? Üretiminden depolamasına satışından reklamına kim sorumlu olacak? Sahibi valilik mi kaymakamlık mı belediye mi olacak? Sonucunda gelinen nokta itibariyle o konu bizim anlattığımız haliyle kaldı. Şuan için ne olduğunu bilemiyoruz.

-Ordu’da bulunan büyük sanayi kuruluşlarının istihdam, maliyet, Pazar konusunda yaşanan sorunlar dolayısıyla başka bir bölgeye gitme planları var. Bu konuda sizin yol haritanız var mı?

-Biz şuan da buradayız. Öyle bir niyetimiz olmadığı için yol haritamız da yok. Bizim bütün çalışanlarımız sendikalıdır. Biz yaptığımız işle işçi sayısına baktığımızda maliyet bakımından en pahalı ürünü yapıyoruz. Çok eski ve tecrübeli çalışanlara sahibiz. İşçilik vasfı enerjisi kalmamış insanlar doğal olarak çıkıyor ve veda etmek zorunda kalıyorlar. Çalışanlarımız bizlerle birlikte bir dönem değiştirdiler. Bunların yerine teknik anlamda daha donanımlı genç arkadaşlarımız katılıyor. Ayrılmak isteyenlerin o ayki maaşını, kıdem tazminatını, ihbar tazminatını veriyoruz. Özel sektörde çalıştıkları için böyle bir kazanımla ayrılmak güzel bir kardır. Zaten çalışanlarımızın bir kısmının da emekliliklerine az bir zaman kalmış durumda. Bu vesileyle kadrolarımız gençleşiyor. Fakat şuanda ki üretimi yürütebildiğimiz için yeni alımları düşünmüyoruz.

-Eskiden Sagra’nın Türkiye genelinde bayilikleri vardı. Sağra Specisal mağazaları. O konuda yönetimsel olarak nasıl bir yol izlediniz?

-Türkiye genelinde bayilikler vermeyi, mağazalar zinciri kurmayı yönetim kurulu olarak şimdilik benimsemiş durumda değil. Eskiden olan mağazaların genel koordinatörlüğünü ben yapıyordum. Genç ve dinamik bir yapıda istekle çalışıyorduk. Şuan ki imkânlar olmadığı için zorluklarla fakat hiçbir yorgunluk hissetmeden çalışıyorduk. Ama dediğimiz gibi çalışanların hissettikleriyle yöneticilerin hissettikleri aynı olmuyor. Sizin sektörden örnek verecek olursak en iyi haberin tazeliği 24 saattir. Bir gün yaptığınız iş alkışlar alırken bir süre sonra kıymeti kalmayabilir. Bu her sektör için geçerlidir. En iyi yöneticilerin de bazen duraksamaları olur. Dolayısıyla takımı çok iyi kurmak gerekir.

-Bugünkü fındık sektöründe ki aktörleri değerlendirebilir misiniz?

-Karadeniz bölgesi 12 ayın 1 ayında fındık üretimine bağlı kalıyor. Böyle bir durumda insanlar bütün hayatını fındığa bağlı yaşıyorlar. Fındık bölgenin özel bir ürünüdür fakat sadece buna bağlı kalındığında diğer iş sektörlerine atılım olmuyor ve ekonomiye katkı sağlanmıyor. Bölgede ki genç nüfus ta artık burada olmadığı ve tarıma uzak olduğu için sektör yabancıların elinde kaldı. Türkiye de fındık konusunda en büyük firma yabancıların elinde. Bu hepimiz için çok acı bir durum. Karadeniz’de dün Avrupa’ya ihracat yapanların sayısı bugün çok azaldı. Avrupa’nın en büyük alıcıları Türk ihracatçılara ihtiyaç duymadan işlerini kendileri hallediyor. Eskiden aldıkları fındıkları sadece kendileri için kullanırken şu anda diğer firmalara da fındık satışı yapıyorlar. Ayrıca olanın daha az fiyatına verdiği için yerel firmaları tamamen tasfiye etmiş oluyor. Bu tür firmalar adı iyi tarım uygulamalarıyla gölge tarım bakanlığı gibi çalışmaya başladı. Bizim odalarımız asıl işlerinden çok siyasetle uğraşıyorlar. Dolayısıyla büyük resmi göremiyoruz. Kısacası yabancı firmalar Türkiye pazarına girmiş durumdalar.

-Peki bu durumda ne yapmalıyız

-Türkiye tarım ülkesi olmaktan çıkartılıyor gibi hissediyorum. Geçtiğimiz günlerde oluşan don yüksek kesimlerde fındığı olumsuz etkiledi. O bölgenin fındığı ticari anlamda değersiz olduğu için bölgeye uygun tarım alanlarının oluşturulması gerekiyor. Örneğin Gölköy de fındık yerine oranın markası olmuş patatesin üretimine önem verilse daha faydalı olur. Bu bölgemize yönelik CİPS imal eden tesisler teşvik edilip, sektör haline getirilebilir.

-Gelecekte Sağra’yı nerede göreceğiz?

-Biz burada sadece Sarelle, Tadelle olarak görülsek de, Sağra’nın İtalya’dan satın aldığı bir çikolata fabrikası var. Pernigotti markasını şuanda piyasada ve Ordu reyonlarında görmek mümkün. Bundan kısa bir süre sonra ispanya’nın ciddi bir markası olan Zumosol Meyve Suyu firmasını satın aldı. Yani büyük bir yelpazeye sahip. Meyve suyu olarak ta kalitemizle diğerlerinden farklıyız. Bizim var olma nedenimiz kalitemizdir. Biz bununla yola çıktık. Fındık fiyatları 20 liraya yükseldiğinde biz aynı kullandığımız miktarda tedarikçi firmalarımızdan temin ederek hiçbir ürünümüzün içinden hammaddemizi eksiltmedik. Biz o fındığı alarak Ordu ekonomisine de katkıda bulunduk. Ayrıca farklı markalarımız oldukça gıda sektörüne de girmiş oluyoruz. Bunun yanında kalitemiz yüksek ve fiyatlarımız piyasa mallarının üzerinde olduğundan ürünlerin dağıtımında biraz zorlanıyoruz. Ama ilerde insanlar bizim kalitemizi ve farkımızı elbet anlayacaklardır. Sağra bir marka ama firmanın adı değil. Sağra marka bir çikolatamız var. Bazen yenilikler gerektiğinde yeni isimlerle ortaya çıkıyoruz. Bazı markalar zamana yenik düşebilir fakat geçmişi vardır ve güçlüdür. O markanın altında yeni ürünleri yapabilirsiniz. Bizim şuan ki dondurma, çikolata, gofret ve meyve suyu ürünlerimiz farklı bir boyuttur. Bu konuda biraz da milliyetçi olmak lazım. Ordu da böyle bir marka var ve yurtdışında da faaliyet göstermeye çalışıyorsa desteklemek lazım.

-Ordu özellikle fındık sektöründe yeni yatırımlar yapılabilir bir iklime altyapıya sahip midir siz nasıl yorumlarsınız?

-Bizim şu anda Kırklareli’nde de bir dondurma ve çikolata fabrikamız var. Şuan burada olan fabrikamız kapasite olarak Türkiye’ye yetmiyor. Yaptığımız üretimle taşıdığımız insan sayısı orantısız olduğundan pahalı bir üretim yapıyoruz. Bölgemizden hammadde olarak aldığımız tek ürün fındık. Fındık için bu bölgeye çikolata fabrikası yapmak amacıyla gelecek yatırımcıların çok iyi düşünmeleri gerekir. Çünkü sadece fındığa sahip olacak ve diğer bütün maddeleri dışardan getirmek zorunda kalacaktır. Ayrıca tüketicilerin ne aldıklarını bilmeleri gerekir. Bunun için de firmaların güvenilir olması gerekiyor.

-Fındıkta her yıl rekolte tartışması yaşanır. Üreticiler bu bilgi karmaşasında ne yapmalı?

-Müstahsil yılın ürününü yıl içinde değerlendirmelidir. bu önemli bir konudur.çünkü tarım ürünü daldan kopartıldıktan sonra raf ömrünü kaybetmeğe,dolayısıyla bozulmağa başlar. Ayrıca elde bir yıl sonrası için tutulan miktarlar, gelecek yılın rekoltesiyle birlikte piyasa da daha fazla tonaj olmasına ve bu da beraberinde fiyat dalgalanmalarına neden olmaktadır. Müstahsillerimizin mayıs ayında ifade edilmeye çalışılan rekolte tahminlerine kesinlikle inanmamalarını, esas olanın haziran ayının onbeşi ile yirmisi arasında olan görüntünün doğruluğuna inanmalarının gerektiğini ifade etmek isterim.

-Biraz da Ordu’yu konuşalım. Ordu da yapılan bazı projelerin iptal edilmesi, yapılanların yanlış olduğu söylenerek değiştirilmesi gibi bir kaos var siz ne düşünüyorsunuz?

-Ekip çalışması önemli bir şeydir. Ekibe rehberlik eden kişilerinde konu hakkında bilgi sahibi olması önemlidir. Bir memlekete yatırım yapılacakken oranın ileri gelenleriyle konuşulması gerekir. Yapılan bir yatırım için o kadar para harcandıktan sonra yerine şehir hastanesi yapılması üzücü bir olay. Gönül isterdi ki, bu konu insanlara sorulsun, fikir alınsın. Ancak bu yapılmadı. Üzülerek ifade etmeliyim ki, her geçen gün ülkemizde yeşile, doğaya karşı arzu edilmeyen işler, faaliyetler sürüp gitmektedir. Şehir Hastanesi konusu tıp fakültesinin bir başka açılımı olarak ODÜ civarında olamaz mıydı? Veya eski devlet hastanesi ve arazisi doğum evi de dahil olarak daha farklı bir anlayış içinde çok katlı olarak yeni inşaat anlayışıyla yapılamaz mıydı? Mevcut devlet hastanesinin yıkılma durumu olursa, gerçekten çok yazık olur, o kadar emek ve yapımı için harcanan para var. Ve ona ilave ayrıca botanik parkın yapımı için harcanan para ve emek heba olup gidecektir. Bu fikir inanılacak gibi değil… Umarım bu konu tekrar gözden geçirilir ve biz Ordulular daha fazla üzülmeyiz.

-Havalimanımız açıldı. Çük da iyi oldu. Ancak iptal sıkıntıları var. Havaalanında oluşan uçuş iptalleri konusunda ne söylemek istersiniz?

-Geçtiğimiz günlerde bizimde yaşadığımız bir olay olarak 15 kişilik bir grubumuz uçuş iptali dolayısıyla gelemediler. Ordu’yu ve fabrikamızı tanıtmak adına her türlü organizasyonu hazırlamışken gelemediler. Ayrıca burada olan bir müdürümüzde gitme konusunda bir gecikme yaşadı. Bazı cihazların eksikliğinden dolayı olduğu da söyleniyor. Bu iptallerin yoğun olması prestij açısından da ciddi zarar verici.

-Sayın Önsel, çok teşekkür ederim.