Un ihracatında yukarı yönlü ivme yeni rekorların habercisi olurken hububata dayalı gıda sanayisinde güçlü bir altyapıya sahip olan Türkiye, zor bir dönemden geçen dünyanın tedarik zincirinde yaşadığı aksamaları hissetmedi bile. Avrasya Konsey ve Türkiye Un Sanayicileri Federasyon (IAOM) Başkanı Ulusoy, un sanayicisindeki bu sağlam altyapının hububat üretim tarafında da gelişmesine dikkat çekti.
info@karadenizekonomi.com / 13.04.2021
Avrasya Konsey ve Türkiye Un Sanayicileri Federasyon (IAOM) Başkanı Eren Günhan Ulusoy, ihracattaki hızlı artışı şu sözlerle değerlendirdi: “Her çeyrek yılda 50 milyon dolara karşılık gelen verileri yıllık baza taşıdığımızda 200 milyar dolar gibi bir rakama ulaşabileceğimizi görmekteyiz. Tabi ki her çeyrekte aynı tempoyu gösterebilirsek tarihi rekora ulaşmamız kaçınılmazdır. 2020 yılı Mart ayında hayatımıza giren pandeminin etkisiyle lojistik bazda yaşanan sıkıntılardan kaynaklı olarak sevkiyatların durmasını da ayrıca dikkate almamız gerekse de çeyreklik bir bazda yüzde 17’yi aşan bir artış ivmenin yukarı yönlü olacağını gösteriyor.
Sektörde farklı dinamikler
Açıklamalarında sektör paydaşlarının kendine göre farklı dinamiklerinin olduğu tespitini yapan Ulusoy, ülke olarak avantajlarımızı da şu sözlerle dile getirdi: “Türkiye’nin coğrafi konumu itibariyle Avrupa, Orta Doğu ve Afrika pazarlarına yakınlığını daha iyi kullanabileceği bir döneme doğru girdiğimizi rahatlıkla söyleyebilirim. Özellikle hububata dayalı gıda sanayinde çok güçlü bir altyapıya sahip olduğumuzu kanıtladık. Tedarik zincirimiz hiç kesilmedi, üretim sürecimiz aksamadı. Türkiye’den ürün tedarik eden ülkeler nezdinde güvenilirliğimizin arttığını gördük.”
Gıda güvenliği vurgusu ve rekabet gücü
Açıklamalarının son bölümünde “başka harcamaları ve tüketimleri erteleyebiliyoruz ama gıdayı erteleme şansımız yok” uyarısında bulunan Ulusoy, gıda güvenliği ülkelerin hayatta kalması ve süreklilik açısından çok önemli. Gıda güvenliğinde Türkiye sadece Türkiye’nin iç tüketimi için değil, dünya içinde önemli bir tedarikçi olduğunu ispatlamış oldu. Ama bir de bardağın öbür tarafından bakalım. Hububat sanayisinde böyle bir altyapı varken hububat üretim tarafında ise hassasiyetlerimiz olduğu bir döneme giriyoruz. Geçtiğimiz yıl hem iç tüketim hem de ihracattan kaynaklanan ani talep nedeniyle daha çok Türkiye’nin hammadde anlamında ithalat yaptığı bir dönemi yaşadık. Dolayısıyla sanayideki rekabet avantajını eğer tarımsal üretim tarafına da taşıyabilirsek tarımsal üretimde de buna göre planlar yapıp artış sağlayabilirsek bu ortak sinerjiyle Türkiye’nin dünya üzerinde hububat ve hububata dayalı tarım ürünleri sektöründe rekabet gücünün ilerilere gideceğini söyleyebiliriz” dedi. HABER MERKEZİ