18.08.2019
Karadeniz Bölgesinin tamamında kamu arazisi bulmak çok zordur.
Bu durumla ilk yüzleşmem, Dünya Gazetesinde Bölge Temsilcisi olarak görev yaptığım yıllarda olmuştu.
Ordu OSB için yer aranırken, zamanın TSO Başkanı Ömer Aydın’dan yeterli alan olmadığına dair bir şikayet ediyordu.
Karadeniz Bölgesinde dağlar, denize paralel yükselir.
Bu nedenle iç bölgelere geçit vermez.
Ovit ve Zigana tünelleriyle Rize ve Trabzon’un, Ünye - Akkuş arasındaki yolun yapılmasıyla da Ordu’nun İç Anadolu’yla bağlantısı sağlandı ama bunların tamamı pahalı projelerdir.
Dağlar denize paralel olmasının yanı sıra, hemen kıyıdan yükselmeye başlayınca arazı bulmak da imkansız hale geliyor haliyle.
Yeşilırmak ve Kızılırmak’ın suladığı iki ovaya sahip olmasına rağmen, zamanın Samsun Belediye Başkanı Kemal Vehbi Gül’ün ‘’Vatan topraklarına, toprak katıyorum’’ diyerek kazandırdığı dolgu alanları olmasa Samsun’un şehir merkezinde nefes alacak yer bile kalmayacak.
Yani demem o ki, içerilerdeki birçok şehrin sahip olduğu kamu arazisi zenginliği yok Karadeniz şehirlerinde.
Bu nedenle OSB’lerimiz de olması gerekenin en az dörtte bir ölçeğinde kalıyor.
Anadolu’da otomobil fabrikalarının kurulması için yer aranırken, bizim yöneticilerimizin sessiz kalma gerekçesi de bu olsa gerek.
Arazi az olunca da değerleniyor haliyle.
Bu durum, bazıları için fırsat bile yaratıyor.
Mesela OSB’lerde yer tahsisi sırasında eş-dost kayırmalarına dair şikayetleri sıklıkla duyar hale geliyoruz.
Kimse bana, bunları uydurduğumu da söylemesin sakın.
Bu gerçekle yüzleşmeyi kim isterse, şehirde yer bulamayıp, yatırımını başka şehirlere yapmak zorunda kalanların bazılarıyla konuşması yetecektir.
Sanayicimiz az ama buna rağmen başarılı olanları bir hayli fazla.
Önceki gün ‘’Başarılı insanları övmek’’ başlıklı yazımdan sonra arayan Fahrettin Ulusoy, kendisi için yazılanlara teşekkür ettikten sonra, yazımdaki bir eksik nedeniyle de uyarmayı ihmal etmedi.
‘’Osman ve Orhan Atalay’ı, yazmayı ihmal etmişsin’’ diyerek söze başlayan Fahrettin Ulusoy, Sürsan’ın sahibi olan Atalay kardeşlerin iş yaşamındaki başarılarını da yazmam gerektiğini hatırlattı.
Kimi zaman Türkiye’nin bin büyük firması arasına girme başarısı gösteren Atalay kardeşlerin Sürsan’ının balık unu ve balık yağı üretimiyle Türkiye’nin devleri arasında yer alması sahiden de şaşılacak derecede başarıdır.
Yazılarımın dikkatli takipçisi İnşaat Yüksek Mühendisi Hasan Koç’un, ‘’Asıl başarı, teknoloji üretmekle olur’’ şeklindeki tespitini değerli ve önemli bulurken, Tıbbi Cihaz üretiminde sürekli kendisini geliştiren Mehmet Aygün’ün, Aygün Cerrahi Aletler A.Ş’nin gösterdiği gelişimi de ihmal etmek haksızlık olacaktır.
Tıpkı Adanan Ölmez’ın Borsan’ı büyütürken gösterdiği başarı gibi.
Bölgemizde sanayi için alan yaratmak gerçekten zor.
Bu nedenle belediye başkanı seçerken ‘Vizyoner’ olmak gibi özellik arama nedenimiz de budur zaten.
Devletin, illere Vali gönderirken de zoru kolaya çevirecek özellikteki insanları seçme nedeni de bu olsa gerek.
Şikayet etmek kolay.
Kolay işi herkes yapar.
Önemli olan zoru başarmaktır.