Güncel Gelişmeler:
  • Ordu – Giresun Havalimanı’nda sefer sayıları arttı - 10:43
  • Nebati'den konutta fahiş fiyat artışı uyarısı - 09:29
  • Bankalara, 'döviz işlemlerini likit saatlere çekin' talebi - 09:19
  • Gecelik kredi faizlerinde 'zorunlu' yükseliş - 09:13
  • Ülker'in ilk çeyrek cirosu 5,9 milyar TL'ye ulaştı - 09:07
10.11.2024

11.03.2015

Türkiye'de Politika 145 Yıl Olsa Ne Yazar

TÜRKİYE'DE; "POLİTİKADA 45 YIL" DEĞİL,

145 YIL OLSA NE YAZAR!..

Şu sıralar eskilere takılıyorum, ama Osmanlıca değil Türkçe..

Elimde 1968 baskısı, 275 sayfalık bir kitap..

Yamalı pantolonu, altı delik ayakkabıyı tercih edip, simit ve peynir ile karnımızı doyurarak bilgiye aç beynimiz için parayı kullanmada ilk tercih yaparak aldığımız kitaplardan biri..

Sanırım yıl 1976, yer İzmir..

Şimdi yaprakları daha da sararmış kitabın üzerindeki fiyat ise 10 lira..

*

Türk romancı, gazeteci, şair, diplomat ve siyasetçi Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun (1889-1974) kaleminden "Politikada 45 Yıl" adlı bir kitap.

*

İstiklal Savaşı'nda Mustafa Kemal'in yanında yer alan, çoğunluğun "Yaban" adlı romanı ile bildiği, ama 20'nin üzerinde eserin sahibi roman, öykü ve makaleleri ile Türk toplumunun Tanzimat’tan bu yana geçirdiği değişiklikleri anlatmış, benim de 20 yıl süreyle görev yaptığım Anadolu Ajansı'na bile yönetim kurulu başkanlığı yapmış has ve halis bir vatan evladı..

*

1923 Mardin, 1932 ve 1961 dönemlerinde ise Manisa Milletvekilliği de yapan Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun, sadece kendine değil, Türk siyasetine ait anılarını topladığı "Politikada 45 Yıl" adlı kitap, "O günden, bugüne" hesabıyla "Aynı hamam, aynı tas" dedirtecek kadar Türkiye'de çok şeylerin değişmediğini bariz bir şekilde ortaya koyuyor. Yeni Türkiye masalı gibi..

*

İsterseniz, 1957 ile başlayan dönemle ilgili tespitlerinden alıntı yapalım. Okurken de, sakın ola ki, bugünkü ahvalimizi düşünmeden de geri durmayalım.

*

-"İşte yöneticileri bu hale düşmüş bir muhalefet partisiyle, üst üste kazandığı üç seçim zaferinin sarhoşluğu içinde kendinden geçmiş bir iktidar partisi arasındaki siyasi mücadele böylece çığırından çıkmış, bir karşılıklı saldırış halini almıştı.

Meselâ İsmet Paşa, Menderes'i antidemokratik hareketlerde bulunmakla suçlamaya başladı mı, Menderes de İsmet Paşa'nın yüzüne 'milli şeflik devri'nin otokratik işlemlerini vuruyordu.

*

Meselâ CHP sözcüleri hayat pahalılığından, enflasyon tehlikesinden, ekonomik durumun vahimliğinden bahse kalkıştı mı, DP dirijanları tek parti zamanındaki geçim sıkıntılarını, iş ve teşebbüs durgunluğunu ileri sürmek suretiyle aradaki tartışmayı ir söz düellosu haline sokuyorlardı.

Böylelikle, siyasi mücadele alanı, davacının kim, davalının kim olduğu anlaşılamayan bir mahkeme halini almıştı.

Zira burada her iki taraf birbirini aynı delillere dayanarak, aynı suçlarla suçlamakta, adeta yarışa girmiş gibiydi ve bunun karşısında Yargıç durumunda bulunan tarafsız halk efkâri nasıl bir hüküm vereceğini şaşırıp kalmıştı."

*

Gelin, "başucu kitabı" diyebileceğimiz yazarın Yaban adlı eserinden bir alıntı ile bitirip, memleket aşığını rahmetle yad edelim.

*

-"Yazıklar olsun, seni sevmesini bilmeyenlere; ey gamlı ülke! Seni sevip, senin sessiz dramın içinde gömülüp gitmekten korku çekenlere! Taşın, toprağın ne bitmez bir sabır ve mukavemet hazinesidir! İnsan senin göğsünde ya destani bir kahramanlığa erer ya da en ilahi mizaçlı velilerin feragat ve mahviyet derecesine varır."