25.08.2014
SURİYE, SURİYELİLER ve AHMET DAVUTOĞLU..
Türkiye'deki Suriyeliler ile ilgili afete maruz, acil işler artınca konudan Sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın başkanlığında toplantı üzerine toplantı yapılıyor.
Ardından da, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı tarafından toplantıdaki tespitler açıklanıyor.
*
Bunlardan bir tanesi şöyle:
-"Dilencilik, fuhuşya da ikinci evlilikler gibi toplumsal dokuya zarar veren olaylara karşı gerekli tüm tedbirler alınmaya devam edecektir."
"
*
Bu şu demek değil midir?
-"Yanlış Suriye politikası yüzünden Türkiye'ye gelen 300 bini kamplarda, 1 milyon 500 bini ise sokaklarda olan Suriyeliler bir kısmı dileniyor, kadınlar fuhuş yapıyor, dahası ikinci, hatta üçüncü, dördüncü evlilik yapmak isteyenlere eş oluyorlar, ya da olmak zorunda kalıyorlar, bırakılıyorlar."
*
Demek ki; hiç "ortada fol yok yumurta yok" iken, "Sizin için lüks sığınma yerleri yaptık.Esad ile kardeşliğimizin bitmesi istendi. Atlayın gelin" diyerek kamplar kurarak, bu ülkenin başına musallat ettiğimiz Suriyeliler konusunda hükümetin planı ile gelinen nokta budur. Herkes için dilencilik; kadınlar için ise fuhuş ve yabancı bir ülkede kuma olmak..
*
Peki, İsrail'i sağlama alma hesabına Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında,Türkiye'nin, Türk milletinin başına Suriye'yi bela eden politikaların mimarı kimdir?
28 Ağustos'ta Başbakan olarak görevlendirileceği ilan edilen mevcut Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu değil midir?
*
"Değildir" diyen varsa beri gelsin diyeceğim ama, diyemiyorum.
Çünkü, daha bir ay öncesine kadar, AK Partili olanların önemli bir kısmı, (her gün bu konuda ittifak bile ettiğimiz arkadaşlarımız, dostlarımız bile) hükümetin tek hatasının Suriye politikası olduğunu söyleyip, Ahmet Davutoğlu'na kızıyorlardı. Hele hele Genel Başkanlık ve Başbakanlık için "Git işine. Başka adam mı kalmadı?" diyecek kadar işi ileriye, bunun mümkün olamayacağına kadar götürüyorlardı.
Ama; "dün bir, bugün iki." Şimdi kendisine toz kondurmuyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tercihini çok doğru buluyorlar.
Atasözünde olduğu gibi; "Kel idi sırma saçlı, kör idi badem gözlü oldu!"
Ben; "Bu nasıl iştir?" demiyorum artık.
Çünkü, değil geçmişte muhalefet iken, değil 3-5 yıl önce, değil 3-5 gün önce, dahası 3-5 saat önce savunduğunun tersine doğru diye sarılanları gördükten sonra hayret etmiyorum.
".. kulakları var duymuyorlar; gözleri var görmüyorlar, akılları var anlamıyorlar..." diye tarif yapan Ayet aklıma geliyor ya, neyse!..
*
"Böyle kullar da var" diyerek geçiştiriyorum. Çünkü söyleyecek başka bir kelime, dayanacak makul ve mantıklı bir gerekçe, tek özelliği aklı olan insan adına tutunacak bir dal bulamıyorum.
İster istemez beşeri irade ve cüzi akıl ile yetersiz kalıp; işi "Allah'a havale ediyorum."