2.07.2017
Genç muhabirlere, meslekteki tabirle istihbarat verdim. Ama 4 gündür hiçbirinden ses çıkmayınca, Anlaşılan bizim muhabirliğimiz bitmeyecek diyerek, kıssadan hisse hesabıyla kısa da olsa 3 ÇAY HABERİni kamuoyu için az da olsa irdelemeye karar verdim.
İncelemek, irdelemek ve eksiği fazlası var ise kamuoyu gündemine taşımak zaten görevimiz. Üstüne üstlük konu bir de Rize, Trabzon, Artvin ve Giresunun geçim kaynaklarından, tarımsal sanayi ürünlerinden çay olunca sorumluluğumuz daha da artmış demektir. Çünkü, suya atılan taş bile ilk halkayı kendi etrafında yapar. Neyse biz gelelim, şu sıralar şekersiz içebilmek için mücadele verdiğim, Türkiyede sudan sonra en çok tüketilen içecek olan çaya...
Bugün birincisini, yani KAÇAK ÇAYı irdeleyeceğiz.. Hani şu kevgire döndürülen gümrük kapılarından koskoca TIRlar ile, ya da yolcu beraberinde denilerek 10 kiloluk paketler yerine 100-200 kiloluluk kolilerle Türkiyeye sokulan kaçak çaylar.
Hem de yüzde 145 gümrük vergisi bile alınmadan girişine izin verilen KAÇAK ÇAY... Olmadı yol geçen hanına döndürülmüş sınırlardan katırlarla, eşeklerle Türkiyeye sokulan ve de geçtiğimiz yıllarda yıllık girişi 70-80 bin tona kadar bile yükseldiği olan KAÇAK ÇAY... Dahası, bırakın Doğu ve Güneydoğuyu Anadolunun her vilayetinde sanki yasal bir marka imiş gibi sunulan KAÇAK ÇAY... Ama daha acısı; Türk çayının, çay üreticisinin köküne kibrit suyuakıtıyor olmasına rağmen, birçok paketleme tesisi, hatta çay sanayicisi tarafından yasalara aykırı şekilde paketlenip, harman yapılıp Türk halkına sunulan, sağlığa zararlı olduğu da herkesçe bilinen KAÇAK ÇAY... Çok değil, 15 yıl öncesinde bugün Trabzon-Sürmene Belediye Başkanlığı yapan ve aynı zamanda çay sanayicisi olan (SÜRÇAYSAN) Rahmi Üstün, Çay Sanayicisi ve İşadamları Derneği Başkanı iken, Kaçak çaydan PKK nemalanıyor demiş, ben de haber yapmış, köşemde değerlendirmiştim. Ve de Bunu nereden çıkardınız? sorusuyla muhatap olup ifade bile vermiştik.
İşte o KAÇAK ÇAY... Büyük kısmı kalitesiz ve sağlığa zararlı olduğu için Türkiyede üretilen çaylardan ucuz olan, bunun etkisi ile dehey yaş çay üretimi, hem de namuslu dürüst çay sanayicisi haksız rekabet ve yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bırakan (ki buna maalesef çay yöresinde bile tevessül eden sözde sanayiciler olmuştur) KAÇAK ÇAY...
Kötü tablo budur, daha doğrusu buydu. Ne zamana kadar?1 yıl öncesine kadar. Peki şimdi durum nedir? Ne oldu da hem ülkemize giren kaçak çay miktarı azaldı, hem de sekter olumlu etkilendi? Evet, KAÇAK ÇAY girişi azaldı. Azaldı dediysek, öyle 5-10 bin tona indi falan sanmayın! Bir işin içinde para, hem de gayrimeşru para varsa, öyle kolay kolay bitmez, bitirmezler! Bitmedi ama 25-30 bin tona kadar indi. Neden indi? Türkiye Doğu ve Güneydoğuda 5-10 yıl öncesine göre devlet hakimiyetini daha iyi sağladı. Güvenlik kuvvetleri daha kararlı oldu.
Kaçağa göçeğe izin vermemeye, göz yummamaya başladı. Niye mi? İşte bu noktada Süleyman Soylunun İçişleri Bakanı olarak görev almasını, yasa dışı işler karşısındaki kararlığını, Onun adına görev yapan emniyet kuvvetlerinin arkalarında güvendikleri birini görmelerini, bunların sonucunda da kapıların ve sınırların haksızlığa ve yolsuzluğu kapanmaya başlamasını baş etken sayabiliriz.
Mustafa Kemal Atatürkün, Askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, iktisadi zaferlerle taçlandırılmadıkça sonuçsuz kalır ifadesinin ne anlama geldiğini çok ama çok iyi bilen İçişleri Bakanı Soylu, dolaylı olarak KAÇAK ÇAYın, direkt olarak da uyuşturucunun Türkiyeye girişine karşı yaptığı duruş, gösterdiği hassasiyet işte bu denli önemlidir.
Sonuç itibariyle, KAÇAK ÇAYın azalması, Türk çay sektöründe haksız rekabeti azaltmış, üreticinin tedirginliğini ortadan kaldırmaya başlamış, dürüst ve namuslu Türk sanayicisini ürettiğini zarar etmeden satabilme noktasına taşımıştır. Belgesi mi? Özel sektör Çaykurun verdiği fiyatın üzerine çıktı. Türk çayı üreten sanayicilerin stokları tükendi. Her şey kitabına uygun hale gelmeye başlandı. Bu olumlu tabloyu yaratan başka etkenler yok mu? Olmaz mı! Onları da sonra paylaşacağız.