Güncel Gelişmeler:
  • Ordu – Giresun Havalimanı’nda sefer sayıları arttı - 10:43
  • Nebati'den konutta fahiş fiyat artışı uyarısı - 09:29
  • Bankalara, 'döviz işlemlerini likit saatlere çekin' talebi - 09:19
  • Gecelik kredi faizlerinde 'zorunlu' yükseliş - 09:13
  • Ülker'in ilk çeyrek cirosu 5,9 milyar TL'ye ulaştı - 09:07
10.11.2024

15.03.2017

Oltan Gıda değil, Orhan Oltan...

Öyle veya böyle... O sistemle veya bu sistemle... 1980’li yıllarda 100 bin ton iç civarında olan Türkiye’nin yıllık dış satımını, son yılların ortalaması ile 250 bin ton iç fındığa (500 bin ton kabuklu) kadar çıkaran özel sektör diye tarife edilen sanayicilerimiz-ihracatçılarımızdır. Ve de bunların içinde en etkilisi de hiç şüphesiz 1984 yılında Oltan Gıda’yı Kenan Oltan ve Şükrü Güngör Köleoğlu ile birlikte kurarak bugüne kadar istikrarlı bir yükseliş tablosu yaratan Orhan Oltan’dır. Orhan Oltan’ın önceki günkü açıklamasını, bazıları değil, birçokları (ki bunlara birkaç basın-yayın organı da dahildir) tamamen yanlış anlamışlar. Haber özü, fındık piyasasından Oltan Gıda’nın çekilmesini değil, Orhan Oltan’ın Oltan Gıda adına üstlendiği fındık tedarik işini artık yapmayacağını açıklamasıdır. Belki yine anlaşılmamış olabilir onun için, habercilik dili ile net bir şekilde şöyle ifade edelim: “Ferrero bünyesinde yer alan Oltan Gıda adına fındık tedarik işini yürüten Orhan Oltan, Temmuz ayından itibaren artık bu işi kendisinin yürütmeyeceğini açıkladı.”

ANAYASA ANEKDOTLARI...

O kadar çok söz söyleniyor ki, adeta “her taraf toz duman” içinde... Adeta; “Amaca ulaşmak için her yol mübah” sayılır mantığına hapsedilmiş durumda... Adeta; “geçmişte ne idi, ne demişti? Bugün nedir, ne diyor?” muhakemesi bir kenara koyulmuş halde... Adeta; kimse geçmişte ne dediğine, ne yaptığına bakmıyor. Rahmetli Demirel’in “Dün dündür. Bugün bugün” söylemini bile gölgede bırakacak kadar ters köşe yapıyor, takla atıyor! O nedenle, “Hangi birini aktarayım. Hangi birini yorumlayayım” diye karar vermekte zorlanıyoruz. Zaman ve mekan belirtmeden kamuoyunun bir kısmının kafasına takılan, iki soruyu bugün, “yorumsuz” başlığı ile paylaşalım mı? * Biri çıkar da; “15 Temmuz’u yaratanları, 12 Eylül 2010’da yapılan Anayasa değişikliklerindeki yargı ile ilgili konulara denilen ‘evet’ güçlendirdi” der ise haklı mıdır, haksız mıdır? * Biri çıkar da; “Bu açıkça ifade hürriyetinin engellenmesi ve toplantı hakkının ihlalidir. Bu ilkel anlayışın, sadece istemediği fikirlerin ifadesine değil, ifade edilme ihtimaline de tahammülü olmadığının somut göstergesidir” der ise, kimin neyi ve nereyi tarif ettiğini düşünürsünüz?

"FAŞA FİSO"DAN "ABİDİK GUBİDİK"E...

Rahmetli Necmettin Erbakan, Başbakan Yardımcısı olduğu Refahyol Hükümeti döneminde grup toplantısında o günlerde çok sözü edilen Susurluk Davası üzerinden yapılan yorumlara, “Fasa fiso” demişti. Ancak, Erbakan’ın “fasa fiso” dediği, bu olay üzerinden hükümete hak etmediği kadar yüklenilmesi idi. Başbakan Binali Yıldırım’ın, adeta; “Ben benzetmeyi ortaya attım. Kime yakıştırırsanız yakıştırın” babından “Abidik gubidik” tanımlamasının Prof. Dr. Erbakan’ın karşı çıkışındaki haklılıkla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Tek kelime ile “hiç gereği yok iken, boşluğa bırakılmış söz bombasıdır.”