Güncel Gelişmeler:
  • Ordu – Giresun Havalimanı’nda sefer sayıları arttı - 10:43
  • Nebati'den konutta fahiş fiyat artışı uyarısı - 09:29
  • Bankalara, 'döviz işlemlerini likit saatlere çekin' talebi - 09:19
  • Gecelik kredi faizlerinde 'zorunlu' yükseliş - 09:13
  • Ülker'in ilk çeyrek cirosu 5,9 milyar TL'ye ulaştı - 09:07
10.11.2024

11.12.2015

FINDIK FİYATI ÇIKARKEN GÜLÜP; DÜŞERKEN AĞLAMAYACAKSIN!

Son günlerde başta yerel gazeteler olmak üzere her türlü basın-yayın organında özellikle Ziraat Odaları adına verilen demeçlere bakınca, "Güler misin, ağlar mısın" demekten kendimi alıkoyamıyorum!

*

Neden mi?

*

Piyasada arz-talebe göre oluşan fiyatların aşağıya doğru inmesiyle başta Giresun ve Ordu'dan Ziraat Odası Başkanı sıfatıyla yapılan açıklamalara meslektaşlarımın attıkları başlıkları bakıyorum...

-"Fiyatların düşüşüne anlam veremiyoruz."

-"Fiyatları birileri düşürüyor."

-"Düşüşe karşı direnin."

...vs....vs...vs....

*

Şimdi; bu zat-ı muhteremler, fiyatlar çıkmasına anlam veriyorlar da, düşüşüne veremiyorlar.

Çünkü, fiyat çıkarken "biz istedik, biz dedik, biz önerdik, biz yaptık da oldu" kafasındalar..

Ama, fiyatlar düşmeye başlayınca, kendi dediklerini, yaptıklarını, önerdiklerini ve de bunların inişe sebep olabileceğini hiç ama hiç akıllarına getirmiyorlar.

*

Bu mantık neye benziyor bilir misiniz?

*

Çokça yazar, anlatırım:

Birisi yaptığı işi iyi giderse, iyi sonuçlanırsa, "Ben yaptım, ben ettim, eyledim" der durur da; işler yolunda gitmez, kötü sonuç verirse, "O yaptı, bu eyledi" diyerek kabahati başkalarında arar. Başkalarını bulamaz ise de, "Ne yapalım Allah'tan" der ve işin içinden sıyrılmaya kalkışır.

*

Oysa, kader hesabına "Ne yapalım Allah'tan" dedikleri yerden bakın ne buyruluyor:

"Size gelen her iyilik Allah'tandır, başınıza gelen her kötülük de kendinizdendir." Nisâ Suresi 79. Ayet

*

Bu halde, asıl işi fındık ziraatini en iyi şekilde yapıp-yaptırıp verim ve kaliteyi arttırarak kazandırmak olması gerekenler, işin sadece ticari, ondan da fiyatı ile meşgul olurlar ise, düştükleri-düşecekleri durumlarında hesabını olumlu veya olumsuz vermek zorundadırlar.

*

Hatırlıyorum da, 4 ya da 5 yıl önce idi. Fındığın az olduğu bir süreçte fiyatlar 8-9 liraya yükseldiği zaman birileri (ki o birileri içinde gazeteciler de vardı), "Satmayın,saklayın. 10 lirayı aşacak. Çok kazanacaksınız" diye yazmış, söylemiş, çağrılarda bulunmuşlardı.

Ammaa; 1 ay sonra fiyatlar 5-6 lira seviyesine inmişti. Bunlara inananlarda, çok büyük kayıplara uğramışlardı.

*

Ben de o süreçte, üreticilere çağrıda bulunmuş ve "Sizi yanıltıp beklentiye iten, bunun neticesinde de zarar ettirenleri mahkemeye verin, haklarında dava açın, zararınızı isteyin" demiştim.

*

Sanırım şimdi de benzeri bir durumla karşı karşıyayız.

*

Ancak, işin acı ve garip tarafı nedir bilir misiniz?

Ben geçmişte böyle çağrı yaparken fındığını satan Ziraat Odası temsilcilerini, basın mensuplarını isim isim bilirim!

Bugünlerde çağrı yapanların fındıklarını satıp satmadıklarına bir bakmak lazım. Araştırmaya değer..

*

İşin bir başka yanı ve yönü, arz talebe göre oluşan piyasada üreticiye çağrı yapmaktan başka gücü ve etkisi olmayanlara üretici nasıl ve neden güveniyor, güvenebiliyor?

*

Aha gelde Aralık ayının sonu.. Ardan Ocak.. Derken Şubat'ta dallara bakarak tahminler başlayacak.

Tahmincilerin çoğu çıkarda, "2016 ürünü fındıkta ilk belirtiler olumlu" dedikleri anda, Allah göstermesin ihracatçıların bile arzu etmedikleri bir tabloya iş dönüşür, fiyat 10 liranın bile altına düşerse ne olacak?

*

Fiyatlar 10 liranın üzerinde iken, 15 liraya kadar tırmanmış iken "satmayııınnnnnn" çağrıları yapanlar, borç içinde olmasına rağmen aşırı fiyat beklentisi ile fındığını saklayıp,sonra da en berbat fiyattan satmak zorunda kalabilecek üretici için ne yapacaklar?

Kimilerinin Ziraat Odaları'ndan maaş aldıkları bir süreçte, ceplerinden çıkarıp "Alın bu parayı.Bizim yüzümüzden zarara uğradınız. Hakkınızı da helal edin" diyecekler mi?

*

Geçmiş geleceğin aynasıdır!

Şimdiye kadar hiç demediler. Hiç bedel ödemediler.

Yine de habire konuşup durdular.

O zaman, "Susmak yok, konuşmaya devam!."