Güncel Gelişmeler:
  • Ordu – Giresun Havalimanı’nda sefer sayıları arttı - 10:43
  • Nebati'den konutta fahiş fiyat artışı uyarısı - 09:29
  • Bankalara, 'döviz işlemlerini likit saatlere çekin' talebi - 09:19
  • Gecelik kredi faizlerinde 'zorunlu' yükseliş - 09:13
  • Ülker'in ilk çeyrek cirosu 5,9 milyar TL'ye ulaştı - 09:07
14.11.2024

10.10.2016

Ekonomi Bakanı Celal Bayar ile 81 yıl önce fındık üzerine röportaj…

-Hedef; fındıkta maliyeti düşürüp, kaliteyi arttırıp, rekabet için ucuzluğu temin etmek…

-Müstahsilin teşkilatlanması, ihracatçı tüccar sayısının artması…

“O günden bugüne” hesabıyla bundan tam 81 yıl önce, yani 10 İlkteşrin (Ekim) 1935’de toplanan 1. Milli Fındık Şurası’nda (Birinci Ulusal Fındık Kongresi) ben diyeyim “ele alınanlar”, söz söyleyen “konuşulanlar” ile ilgili olarak dönemin Ekonomi Bakanı Celal Bayar ile bir söyleşi gerçekleştirelim istedik.

1883-1986 yılları arasında yaşayan, 1932-1937 döneminde İktisat (Ekonomi) Bakanı, 1937-1939’da Başbakan olarak görev yapan Celal Bayar, 1950-1960 arasını ise Cumhurbaşkanı sıfatıyla sürdürerek İstiklâl Mücadelesi’nden vefatına kadar bu ülkeye hizmet etmiştir.

-Neden böyle bir şurayı toplama ihtiyacı hissettiniz? sorumuza;

“Türlü ürünlerimizin tarlatan müstehlike arzına kadar geçen bütün durumlarını geliştirmek için alınacak tedbirlerin karar haline sokulmasından evvel bu işlerle uğraşan üretmen ve tecimerlerle konuşmayı, onların her husustaki istifadeli fikirlerini almayı Ekonomi Bakanlığı kendilerine prensip ittihaz eylemiştir” karşılığını veren Celal Bayar; bugün sadece kendi penceresinden bakan ve de tarifi körün fili tuttuğu yere göre şekliyle yapanlara mesajı vermişti bile.

Fındığı, “memleketimizinihraç maddeleri arasında mühim bir yeri olan ulusal bir mahsulü” olarak tarif eden Celal Bayar, “Fındık ticaretinde önceliklerimiz ne olmalıdır?” sorusuna cevapla başladı:

-“Takip ettiğimiz ticaret anlaşması politikası mallarımızın satışım kolaylaştırmış ve bazı memleketlerle imkân verdiği karşılıklı mübadele inkişafı, mallarımıza talep nispetlerini arttırmıştır.

Biz prensip itibariyle, Türkiye ihracat mallarının yalnız kalite değil, fiyat itibariyle de dış piyasalarda temayüz etmesi lâzım geleceği fikrindeyiz.

Bunun içindir ki istihsalin ilk kademelerinden başlayarak müstehlike kadar olan bütün safhalarında çalışma tarzlarımızı rasyonelleştirmek ve bu yoldan maliyet fiyatlarımızı asgariye indirerek, kalite haricinde en büyük rekabet ve muvaffakiyet unsuru olan ucuzluğu da temin etmek istiyoruz.

Bunu söylemek, bittabi mallarımızı yok bahasına harice dökmek ve müstahsilin yaşamağa ve mesaisine devamiçin muhtaç olduğu kazancı sıfıra indirmek demek değildir.”

-Fındıkta fiyat söz konusu olduğunda neleri dikkate alarak hareket etmeliyiz?

-“İhracat tüccarımız bugünkü vaziyet dahilînde, muhtelif memleketlerle mübadele vaziyetimizi nazara almalı ve fiyata vücut veren bütün unsurları göz önüne getirerek karşılıklı alım satım vaziyetinin icap ettireceği fiyatı temine çalışmayı ulusal bir ödev saymalıdır.

Herhangi bir vazıyetten istifade ederek alıcılarımıza fiyat empoze etmeğe çalışmak ne kadar hata ise, bazı mübadele şartlarından mütehassıs daha müsait fiyata vücut verecek elemanları ihmal ederek, daha ucuza satmak da o kadar hatalıdır. Her vaziyeti ve o vaziyete göre normal olan şartları daima göz önünde tutarak ona göre fiyat teminine çalışmak gerektir.”

-2016’da yerli-yabancı ticaret ve sanayici ayrımı yapılıyor. Buna ne dersiniz?

“Tüccar dediğim zaman, ecnebi veya Türk diye bir tefrik de kabul etmiyorum. Bu memlekette yerleşmiş olan, bu memleketin ulusal ekonomi icaplarına uyan ve bu memlekete sermayesiyle ve bilgisi ile hizmet eden ve memleket mahsullerini kıymetlendiren her ecnebi de ayni derecede önemli bir vazife yapmaktadır.”

-Halâ sözü edilen, çoğunlukla da olumsuz olarak nitelenen alivre satışlar konusundaki görüşleriniz…

“Bazıları zannediyorlar ki, biz alivre satışları tenkit etmek istiyoruz: Bu tamamen yanlıştır. Bir en evvel umumileştirmek istediğimiz rasyonelleştirme savaşının en büyük netice ve hedeflerinden birisi de bu nevi satışların inkişafı olacaktır. Biz alivre satışlarla değil â la baisse alivre satışı bir anane haline getirmiş tüccarla mücadeledeyiz ve mücadele edeceğiz. Bu zatlar, müstahsilin teşkilâtsız olmasından, kredi ihtiyacından istifade etmekte ve diledikleri fiyata mal alabileceklerinden emin, birbirinden daha düşkün fiyatlarla memleket ekonomisini yıkmaktadırlar. Meşru bir spekülâsyon telâkkisine imkân verebilecek ve â la baisse ve en baisse vaziyetlerini meşru gösterebilecek hiçbir sebep yoktur.”

-Üreticinin teşkilatlanması ile ihracatçı tüccar sayısının artması arasında ne gibi bir paralellik görüyorsunuz?

-“Memleketimiz evlâtlarının ve hakikî tüccar sınıfının bu vaziyeti ne kadar elem ile karşılamakta olduklarını hepimiz biliyoruz. Bu kötü ananede devam etmek isteyenler artık bu memlekette yaşamak imkânını bulamayacaklardır. Müstahsilin teşkilâtlanması demek, ihracatçı tüccar sayısının azalması demek değildir. Bilakis memleketimizde millî şuura sadık bir ihracatçı sınıfının artması hedeflerimizden ve en büyük ihtiyaçlarımızdan biridir.”

-Başta devlet olmak üzere, sektördeki argümanların amacı ve hedefi ne ve nasıl olmalıdır?

-“Hedefimiz, rasyonel çalışma yollarını beraberce tetkik etmek ve böyle bir çalışmaya engel olan müşkülleri ve noksanları tespit etmektir. Düşüncelerimiz ve endişelerimiz asla bir cepheli değildir. Müstahsili de tüccarı da ayni alâka ve muhabbetle göz önünde tutacağız ve ayrı olmayan menfaatlerini en iyi temin eder şekil ve şeraiti arayacağız.”

-Dış satım, kalite, maliyet gibi alanlarda neler hedeflenmelidir?

-“Harice satış fiyatlarında siyasamız ve muayyen vaziyetleri istismar etmek ne de muayyen ekonomik şartların fiyata vücut veren elemanlarını istihkar etmektir. Kaliteyi yükseltecek, maliyeti düşürecek ve bu suretle istihsal ve ihraç ve binnetice kazanç imkânlarını arttıracak olan en rasyonel çalışma tarzını bulmak başlıca ihtirasımızdır.

SONUÇ:

Kurtuluş Savaşı’nda “Galip Hoca” lâkabı ile her mevzide ve mevkide yer alan Celal Bayar’ın, “Askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, iktisadi zaferlerle taçlandırılmadıkça sonuçsuz kalır” diyen Mustafa Kemal Atatürk ile birlikte çıktığı yolda, bugün ülkemizin en önemli tarımsal ihraç ürünü haline gelen fındık konusunda bundan 81 yıl önceki öngörülerinden bir çoğunun halâ gündemde olduğu katıksız bir gerçektir.

Ama galiba gerçeğin en acısı da, üretimimiz artmış olsa da başta verim ve kalite ile istikrarlı fiyatın oluşup, dış piyasalarda daha fazla pay alıp, daha çok döviz kazanma yolunda halâ 81 yıl öncesinde konuşulanların etrafından fasit bir daire çizerek tur atmamızdır.

O günden bugüne hesabıyla dönemin Ekonomi Bakanlığı tarafından bastırılan ve elimizde ilk nüshası da yer alan kitabı, aslına uygun şekliyle yeniden bastırıp, “nereden nereye hesabıyla” ders almak, yol ve yöntem belirlemek isteyenler için de bastırdığım biline…

SANAL RÖPORTAJ: MURAT TAŞKIN