22.12.2018
İster kritik deyin, ister kriz dönemi deyin! Her nasıl söylenirse söylensin, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin geleceği de olan en tehlikeli dönemi yaşanıyor.
Ve bu berbat tablodan çıkabilmenin yollarının başında da, içeriye değil, dışarıya yönelik üretim yapıp, ihraç ederek, döviz kazanmak geliyor.
Hem de, dışarıdan tek dolar ithal girdisi olmadan, tamamen kendimize ait ihracata yönelik üretim yapmakla kazanılabilecek dövizlerle sağlanabilecek bir uygulama ile… Örnek isterseniz, fındıkta olduğu, yaş sebze ve meyve gibi bazı sektörlerde anamın ak sütü gibi helâl ve tek kuruş haramı olmayan ürünler derim!
Ama, bunun için, yani dış satım için ihracatçıların ben diyeyim kredi, siz söyleyin paraya ihtiyaçları var. Hem de, üzerine kredi faizi denilerek yüzde 30-40lara varan ilaveler bindirilmemişlere ihtiyaç var.
İşte bu nokta da benim gibi az veya çok bu gerçekleri bilen çok kişinin; EXIMBANKta olmasa dediği gerçek ortada duruyor.
Çünkü, EXİMBANKın dışındaki bankaların devlet özel demeden neredeyse tamamı ihracatçıyı soymak, ihracatı azaltmak, dolayısıyla kendi çıkarları için Türk ekonomisine balta vurmak için değişik uygulamalar peşindeler. Hem de Allah bunların eline kimseyi düşürmesin dedirtecek türden uygulamalar, para hareketleri!
Ama bu işin Allah ile bir ilgisi yok ki!
İş tamamen, bankaları tıpkı demokrasimizde liderlere tanınan krallık haline getirenlerin suçu!
*
Öyle El alem işte görsün hesabıyla değil, son ekonomik krizde bile kendilerinden medet uman işadamlarının kredi taleplerini piyasa faizcilerine rahmet okutacak şekildeki şartlarla karşılama hesabı yapan yasal soyguncu bankaların yapıp-eylediklerine bakınca, Eximbank gerçekten adaletli olarak işin başına geçmiş.
Çünkü, şu sıralarda ihracatçıya kredi veren Eximbank olmasa idi, dışarıya mal satarak ülkesini içinde bulunduğu krizden çıkarmak için çaba sarf edenlerin çoğu ya işi bırakacaktı, ya da malum ağın içine düşecekler idi.
*
Benim gibi katılımcıların tamamının, son yıllarda bir gün içinde zamanımızı en iyi değerlendirdiğimiz buluşma dedikleri bir toplantı geçen hafta, artık şube haline getirilecek olan Trabzonda yapıldı.
DKİB Başkan Yardımcısı Ahmet Hamdi Gürdoğanın, İşte genel müdür burada. Ne istiyorsanız sorun. Ne derdiniz varsa anlatın çağrısı ile işadamları Sayın Yıldırım ve ekibindekiler ile sabahtan akşama kadar birebir görüşerek, özelde sorunlarına çözüm yolları bile aradılar.
Bir kere daha tekrar ediyorum; EXIMBANK bu süreçte gerçekten işbaşında
İhracat yapıp, gerçekten bu ülkeye katkı yapmak isteyen müteşebbisler için.
Birileri gibi, bazı bankalar gibi, Tamam. Zor zamanda ihracatçıyı yakaladım! Mal varlığını yok pahasına teminat sayarak yüksek faizle krediyi vereyim. Nasıl olsa ödeyemeyecek! Ondan sonra el koyar, işime bakarım. Yılsonu geldiğinde krizdeki Türkiyede bile rekor kâr açıklaması yaparım demiyor, öyle de düşünmüyor.
KISSADAN HİSSE İÇİN…
Türk ekonomisinin düzelmesi için tek gerçek olan dış satımın arttırılması noktasında herkes elini taşın altına koyarak bir şeyler yapmaya çalışıyor, çabalıyor.
Ama işler yolunda gidiyor mu?
Pek gittiği söylenemez!
Toplantı sırasında anlatılan bir kıssa ile bitirelim.
Zamanın Başbakanı Demirele; Tek kelime ile Türkiye nasıl? diye sormuşlar.
Demirel, tek kelime ile soruyorsanız, eyidir. Ama iki kelime ile soruyorsanız eyi değildir cevabını vermiş.
Biz de, detaya girmeden hisse almasını bilenler için aktaralım istedik!
TEKELLEŞEN MEDYA!
Bir zamanlar;
Sovyetler Birliğinde PRAVDA,
Mısır da EL AHRAM,
ABD de CNNli adeta tek merkezli yayın vardı.
Dünyaya ve olaylara tek gözle bakan geçmişte gazeteler, dün basın, bugün medya vardı, var.
Şimdiki zamanda Türkiyede durum nedir?
Akif Beki, Karar Gazetesinde durumun tespitini 5 kelimelik tek cümle ile yapmış:
Medya alanında da tek merkezileşme var.