Güncel Gelişmeler:
  • Ordu – Giresun Havalimanı’nda sefer sayıları arttı - 10:43
  • Nebati'den konutta fahiş fiyat artışı uyarısı - 09:29
  • Bankalara, 'döviz işlemlerini likit saatlere çekin' talebi - 09:19
  • Gecelik kredi faizlerinde 'zorunlu' yükseliş - 09:13
  • Ülker'in ilk çeyrek cirosu 5,9 milyar TL'ye ulaştı - 09:07
10.11.2024

17.02.2019

​DOĞU KARADENİZ, TURİSTE İSTEDİĞİNİ VERİR İSE…

Öncelikle ve özellikle, kalkınma hareketinin bir bütünlük içinde ele alınması gerektiğini bir kere daha belirterek başlayalım.

Yani, “kalkınma demek, sadece parasal anlamda zenginlik kazanmak demek değildir” gerçeğinin bilinmesi gerekiyor.

Zenginleşmek demek, insanın en büyük özelliği olan düşünebilmekten başlayıp, sosyal ve kültürel gelişimde de başarı sağlamaktır. Yoksa, kalkınmanın tek unsuru maddi olarak zenginleşme olsa idi, dünyanın en kalkınmış ülkelere petrolden beslenen Araplar olurdu; ki bırakın gelişmeyi, en geri kalmış ülkeler statüsünde bile değiller!

Onun için; “Kalkınma hareketi bir bütündür” diye papağan gibi tekrarlayıp duruyoruz.

Dünya geneli için yaptığımız bu tarifi bölgesel hesapla Karadeniz’e, dahası kesim olarak da Doğu Karadeniz’e indirgeyecek olur isek, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize ve Artvin’de önceliği ve önderliği turizme vermekten başka çare yoktur.

Söz konusu turizm gerçeği olunca da, Doğu Karadeniz’in sahip olduğu yeşilliğin, yani doğal güzelliğin dünyanın küresel ısınmasından en az etkilenen ve etkilenecek kesimler arasında yer alıyor olması gerçeğini önümüze koymaktadır.

Bu gerçekten yola çıkararak, turizm sektörünü, içeriden ve dışarıdan gelen turistin akşamdan sabaha kasaya nakit para bırakarak gelip gidenler olmadığını, olamayacağını müteşebbislerin de, yöre halkının da iyi anlaması ve algılaması gerekiyor.

Turisti bir tava kuymak yiyip, 3-5 tane hamsi çıtlatıp, Ayder’de, Uzungöl’de, Zigana’da, Kümbet’te, Çambaşı’nda iki tur attıktan sonra, cebindeki paraların da tümünü bize bırakıp memleketine dönen yolunacak kaz olarak görme ben diyeyim “düşüncesi”, siz söyleyin “çirkinliğinden” kurtulmak gerekiyor.

Turizm de hedef, “Bir gelenin bir daha gelmesi, gelirken de yanında birilerini daha taşıması” olmadıktan sonra nereye varır bilir misiniz? Altın yumurtlayan tavuğu kesmeye!

Fiziki şartlara bakıldığında sahillerini karayolunun hışmından kurtarabilen tek il olan Ordu’yu saymaz isek, şu sıralar revaçta olan Arap turistlere sunabileceğimiz tek mekanlar dağlar ve yaylalardır. Son yıllarda buralara yapılan tesisler turistleri çekiyor. Ama, içindeki hizmet verenlerin davranışları ile o kadar çekici olduklarını söyleyebilmek mümkün mü? Asla!

Çünkü, Doğu Karadenizli halâ, turiste davranabilme inceliğini elde edebilmiş değil. Önce bunun kesin olarak düzeltilmesi lazım.

Sonra da, Ortadoğu coğrafyasından ülkemize turizm amaçlı gelenlerin, Müslüman olsalar dahi, sadece gezip, görmek, çimenlere yayılmak, dağlarda tur atmak için teşrif etmediklerini de kavramamız gerekiyor. Bu insanlar ülkelerindeki uygulamalarda sıkılmış, kafalarına göre takılmak, gezmek, içmek, eğlenmek için de ülkemize, dolayısıyla Doğu Karadeniz’e akın ediyorlar. İşte bu akının beklentilerine eğlence mekanları sunarak ne kadar kolaylık sağlayabiliyoruz? Turizmin geleceği için bu soruya gerçekçi olarak cevap bulmamız gerekiyor? Cevabın bırakın “dört dörtlük” olmasını, “Dörtte birlik” bile olmadığını söylemem için kahin olmaya gerek var mı?

Tablo ortada, rakamlar da, gerçekler de! Başta Gürcistan’ın Batum kenti olmak üzere Ortadoğu vatandaşları eğlence mekanları olan yerlere akın etmeye başlamadılar mı?

O zaman, yapılması gerekenler ortada! Turiste kendi tercihlerimizi değil, onların istediklerini vereceğiz.

Sorarım size! Tatil hesabı yaparken, önceliğinin tamamen beklentileriniz olmuyor mu?

Aynen! O zaman, turizmden kazanmak istiyor iseniz, turistin beklentilerini yüzde 100 oranında hesaba katacaksınız.

Meselâ, dağlardaki tesisleri eğlence mekanları, diskotekler, müzik dinleme yerleri yapacaksınız!

Yapmaz iseniz; adamlar yapan yerlere kayarlar! Olur biter!

Rahmetli Demirel’in deyişi ile “Var mı başka izah tarzı?”