24.10.2021
İhracatının neredeyse yarısı ithalata dayalı olan ülkemizde yaptığı yatırımlarla daha fazla istihdam yaratmak isteyen sanayicimizin en önemli sıkıntılarının başında döviz kurlarındaki büyük oynaklık nedeniyle artan finansal maliyetler geliyor. Oynak kurun
Öte yandan dolara bağımlı bir ekonomiden kurtuluncaya kadar yabancı yatırımcıyı ülkemize çekmemiz gerekiyor ki cari açık gerçeğimiz bunu ortaya koyuyor. Ekonomimizde ortalama beş yıl arayla derin krizlere yol açan dalgalanmalar hep yaşanagelmiştir. Yüksek döviz kurunun karşılığı olarak paramızın değerine olumsuz yansıyan bu krizler sonrasında örneğin tarımda gücümüzü koruyamıyoruz. Çünkü çiftçimiz girdi maliyetlerinin altında eziliyor veya sanayicimiz enerji maliyetlerinin altında kalıyor. Eşzamanlı olarak tüm dünyada iki yıldır devam eden covid-19 salgını da cabası… Hal böyle olunca daha fazla üretim yapmamız gerçeği ortaya çıkıyor. Bunun için firma bazında herkes bir yük sırtlanmış, elinden geleni yapmaya çalışırken kur yüksekliğinin yansıması olarak ihracattaki ivme giderek yükseliyor. Bu kulağa hoş geliyor… Ancak başta da belirttiğim gibi bu defa da ithalata dayalı dış satımda hammadde sıkıntısı gündeme geliyor. Yurt dışından gelen ürünlerde de üretim sıkıntısı var. Yani oradakiler de yeterince üretim yapamazken bizim ithal ettiğimiz ara malında da sıkıntı ortaya çıkıyor. İç piyasada iş yaparsanız TL cinsinden fiyat veriyorsunuz. Hammadde ile iş yapıyorsanız ürünü dolar olarak alıyorsunuz. Dolar değeri düşünce, bu kez satıcı taraf iskonto oranını düşürüyor veya ürün fiyatını dolar bazında artırıyor (demir-çelik sektörü vs). Bu da başka bir ihtiyacı doğuruyor. O da devletin kredi vermek yerine hibe desteklerini artırması gerektiğini ortaya koyuyor. Ki daha fazla bedel ödemeyelim.
İstanbul izlenimleri
Hafta ortasında üç gün süreyle ülke ekonomisine yön veren İstanbul’da pek çok ziyaret gerçekleştirdik. İş dünyası ve bizim için oldukça prestijli bir çalışma olan Karadeniz Ekonomi Dergisi’nin Kasım sayısında geriye sayım başlayınca bir taşla birden fazla kuş vuralım diye yola koyulunca fazlasıyla malzeme çıkıyor İstanbul’da. Bir kere neredeyse 24 saat yaşayan bir şehir. Her seyahatimiz sonrasında bu devasa şehrin daha da büyüdüğünü gözlemliyoruz. Ulusal medyada son aylarda sıkça dile getirilen taksi krizine tanıklık ettik ve gördük ki İstanbullu çok zor durumda uyarısında bulunarak ziyaretlerimize geçelim.
Her kıtada Sampa imzası
Dünyanın en büyük sanayi şirketlerinden biri olan Sampa Otomotiv genel müdürü Volkan Köseoğlu’nu Anadolu yakasındaki ofisinde ziyaret ettiğimizde anladık ki; Ar-Ge yatırımları, katma değeri yüksek ürün üretim stratejisi ve 12 farklı ülkede bulunan ofisleriyle onlar için 500 milyon dolarlık ihracat hiç de zor değil.
Türk kadınının artık pozitif ayrımcılığa ihtiyacı yok
İstanbul ziyaretlerinde bir başka durağımız İstanbul’un diğer ucundaydı. Ambarlı Limanı’na oldukça yakın olan üretim tesislerinde 1K Kimya’nın tepesindeki iki zarif insan Sevginar ve Özcan Baştekin ile bir araya geldik. İnovasyon ve Ar-Ge temelli çalışmalardan nasıl bir marka doğduğunu onlardan dinledik. Ziyaret sonrasında anladık ki artık Türk kadınının pozitif ayrımcılık gibi bir statüye ihtiyacı yok. Ve burada en büyük pay Sevginar hanımın eşi Özcan Baştekin’e ait.
Kavacık’taki Doğal Dükkân
Giresun’un Tirebolu ilçesindeki nefes duraklarımızdan biri olan Doğal Dükkan’ın başarılı işletmecisi Şevket Alaaddinoğlu’nun İstanbul Kavacık’ta açtığı şubesinde sunumunu yaptığı yöresel lezzetler üç gün de olsa gurbete çıkan bizler için memleket özlemini gidermedi desek hem işletmeye hem Şevket beye çok büyük haksızlık olurdu. Karadeniz’in doyumsuz yöresel ürünleri ve pideleriyle damak çatlatmak isteyen herkesin yolunu Kavacık’taki Doğal Dükkan’a düşürmesini mutlaka öneriyorum.
Haftanın Sözü
Sakin denizden becerikli bir denizci çıkmaz.