Güncel Gelişmeler:
  • Ordu – Giresun Havalimanı’nda sefer sayıları arttı - 10:43
  • Nebati'den konutta fahiş fiyat artışı uyarısı - 09:29
  • Bankalara, 'döviz işlemlerini likit saatlere çekin' talebi - 09:19
  • Gecelik kredi faizlerinde 'zorunlu' yükseliş - 09:13
  • Ülker'in ilk çeyrek cirosu 5,9 milyar TL'ye ulaştı - 09:07
14.11.2024

17.04.2015

​TOPRAK RANTI VE TEKNOLOJİ

Toprak sahibinin üretimden aldığı paya rant deniliyor. Rant ile işçi ücretleri arasında ters ilişki var. Ücretler düştükçe toprak rantı artıyor. Toprak sahibi, işçinin yarattığı katma değer ücretine eşit oluncaya kadar emek istihdam ediyor.

Nüfus artışı işçi sayısını artırıyor. İşçi sayısı arttığı zaman ücretler düşüyor. Düşen ücretler toprak rantını artırıyor. Bu nedenle toprak toprak sahipleri nüfus artısından taraf oluyor. Tarım toplumunda örf, adet ve gelenekler nüfus artışını sağlayacak şekilde ortaya çıkıyor.

Nüfus artışı kadının doğuracağı kız çocuk sayısına bağlı olduğu için, kadının doğurganlığı önem kazanıyor. Nüfus artışı destekleniyor. Bu gün dahi tarımsal üretimin egemen olduğu bölgelerde nüfus artış taleplerinin arkasındaki gerçek budur.

Sabit toprak ile üretime katılan işçi sayısı arttığı taktirde işçinin üretimde yarattığı marjinal verim düşüyor ve ücretler düşüyor. Ücretlerin en düşük seviyesi, işçinin kendini yeniden üretebileceği gelir ile sınırlanıyor. Bu nedenle, tarım üretim aşamasında en düşük ücret seviyesini gerçekleştirmek üzere kölelik, serf, maraba düzeni kaçınılmaz olarak yaşanıyor.

Toplum sanayileştiği zaman işler değişiyor. İşçiler sanayi bölgelerine göç ediyor. Zira sanayide emeğin verimliliği yüksek. Yüksek verimlilik sayesinde sanayi işçisinin ücreti de yükseliyor. Yükselen ücretler anında tarım kesimine yansıyor. Toprak rantı düşmeye başlıyor. Bir süre sonra toprak rantı sıfırlanıyor. Marjinal verimi işçi ücretlerini karşılamayan topraklarda üretim sona eriyor.

Bu aşamaya gelindiği zaman toprak rantını canlandıracak tek çare teknolojiden geçiyor. Teknoloji maliyeti ile işçi maliyeti birbirine eşit olduğu noktaya kadar tarıma teknoloji giremiyor. Sanayileşme sonunda ücretler yükseleceği için tarımsal üretime teknoloji mecburen girmek zorunda. Aksi taktirde tarımsal üretim yapılamıyor.

Tarımda teknolojinin kullanılması ise optimal büyüklükte toprağı gerekli kılıyor. Küçük arazilerde üretime teknoloji girişi mümkün olamıyor. Aile tipi üretim yapılan yer ve zamanlarda, aile fertlerine ücret ödenmediği için yüksek ücretin sıfırladığı rant seviyesinde dahi üretim devam ediyor. Teknoloji üretime giremiyor. Ortaya emek ve kaynak israfı çıkıyor. Fındık üretiminde olduğu gibi.

Ekonomi kaynak israfını çözüyor.

Küçülen tarım arazilerinde küçük üretici toprak dışında emek geliri elde etmeye başladığı zaman , bu gelirin topraktan elde edeceği geliri geçtiği zaman toprağı terk ediyor. Zeytin üreticilerinde bu durum fiilen yaşanıyor. Küçük zeytin tarlaları terk ediliyor. Ya da çok düşük fiyata satılıyor.

Türkiye sanayileşiyor. Ücretler artıyor. Toprak sahipleri çalıştıracak işçi bulmakta zorlanıyor. Toprak rantı sıfıra doğru gidiyor. Teknoloji kullanılmadığı taktirde tarımsal üretim artı değer yaratamıyor.

Ortalama maliyetler ile marjinal maliyetlerin birbirine eşit olduğu seviyede satılan ürünün fiyatı eşitlendiği zaman toprakta üretim sona eriyor. Bu aşamada üretici ürünü tarlada bırakıyor. Bu nedenle devletler tarımsal üretimi desteklemek zorunda kalıyor. Ancak sorun çözümlenemiyor.

Teknoloji kullanılarak maliyetleri düşürmek mümkün.Teknoloji kullanımı ise asgari toprak büyüklüğünü zorunlu kılıyor. Tarımsal üretimin verimli olabilmesi için ürüne bağlı olarak belli bir optimal toprak büyüklüğünün sağlanması gerekiyor.