Güncel Gelişmeler:
  • Ordu – Giresun Havalimanı’nda sefer sayıları arttı - 10:43
  • Nebati'den konutta fahiş fiyat artışı uyarısı - 09:29
  • Bankalara, 'döviz işlemlerini likit saatlere çekin' talebi - 09:19
  • Gecelik kredi faizlerinde 'zorunlu' yükseliş - 09:13
  • Ülker'in ilk çeyrek cirosu 5,9 milyar TL'ye ulaştı - 09:07
20.09.2024

22.12.2019

Neo- Liberalizm nasıl hortladı?

Joseph Stiglitz, Nobel ödüllü bir iktisatçı. Çok üretken, hemen her kültürel platformda ona rastlamak mümkün.  Bu yıl  son eseri '' People, Power  and Profits,Progessive Capitalism fon an Age of Discontent ''te  yerinde  bir tartışmayı açıyorve şu  soruyu  soruyor :

-Neoliberalizm nasıl ortaya çıktı? Ondan kurtulmak mümkün mü?

Tezini özetlemek mümkün:

-Günümüzde  yaygın olan otoriterizmi besleyen, olmayan  ya da  eksik ekonomi ideolojisi....

Prof. Stiglitz'e göre bir ucu ''yobazlık'' olan neo-liberalizmin aslı bir sermaye piyasası liberalizmi. Kısa vadeli fonlar, dolar egemenlik bölgesinin kurallarını kabul etmeyen ülkeden geri çekiliyor. Fon yoksulu olan ülke krize giriyor. Sonraonu ''kurtarmak'' üzere popülizm içeren bir otoriterizm ülkeyi teslim alıyor.

Gelişmiş ülkeler için durum hiç farklı değil...

Bu ülkeler grubunda ''fon açığı'' yok. Ama orada da  ''sosyal politika'' uygulamasına olanak tanınmıyor. Ücretler yükselmiyor, işsizlik fonları ''öl''  diyecek düzeyde. Teknoloji ise yığın işsizliği üretiyor. Her sosyal adım  ''ülke rekabetçliği''  gerekçe gösterilerek frenleniyor. Esneme payı yok.

Bütün bunlar,1989 sonrası 30 yılı bulan bir evrede yaşandı ve sonuç ortada: Büyüme hızı dünya genelinde düştü, işin meyvesi ise hep daha az insana gidiyor.  Sistem ise rüşvetle bezenmiş paranın bezediği kirli bir yapı...

Bu yapı bağnaz bir ortodokslukla çalışıyor. Hoşgörüsü yok. Heteredoks iktisat politikası hepten dışlanmış durumda.  Farklı düşünmekbir''vampir'' gibi algılanıyor. Böylesi bir ortamda filozof Karl Popper'e ait  '' Açık Toplum ''  söz konusu değil. Fizik kuralı gereği boşluğu açık toplumun  ''düşmanları'' olan otoriterler dolduruyor. İşin hikmetine bakın, Popper,  1945'de, 2. Dünya Savaşı sonrası eserini yazarken, adeta bugünleri görmüş gibi ''Açık Toplum ve Düşmanları''  adını vermişti.

Stiglitz'e göre işin ''tek '' çaresi, tarihe yeniden dönüştür...

''Aydınlanma Çağı'' nın ışıkları yeniden yakılmalı, özgürlük değerlerimiz yeniden tanımlanmalı, demokrasiye saygı gösterilmeli...

Çözüm bu denli kolay mı?

                                                     XXX

Eski Doğu Almanya'ya bakalım.

Beş eyaletden ibaret.

1989'da 17 milyon olan nüfus 15 milyona düşmüş. Yarattığı hasıla, batı Almanya'nın yüzde 75'ne ulaşmış. Büyüme hızı batı bölgesinden daha yüksek, yüzde 1.8 Ücretler batıyla eşitlenmiş. Halkın 2/3'ü  '' Düne göre daha iyiyiz! '' diyor.

Gel gör ki,  bu 5 eyaletde geçmişi 10 yılı bile bulmayan ırkçı, Avrupa karşıtı AfP Partisi, iktidarın bir soluk ötesinde,  ikinci parti durumunda.

oysa, eski Doğu Almanya'nın  ''yeniden'' inşası için harcanan para 250 milyar euro'yu buluyor.

Devletin aktardığı devasa fonlar yanında, her yurttaş gelir vergisi matrahının yüzde 5.5 'i kadar bir  '' dayanışma payı '' ödüyor.

Bu katkının 2021'de noktalanması öngörülüyor ama buna ''ihtimal '' veren yok.

Kolaycılıkla  ''ırkçı'' olarak damgaladığımız AfD, aklı başında siyaset bilimcilerin tanımlamasıyla ''ırkçı olmaktan çok seçmen nezdinde halkçı-ulusal parti'' konumuna dönüşmüş. Artık orta sınıfa ve en az onun kadar önemli olan orta yolculara hitap ediyor.

Fransa'da, Avusturya'da ve İtalya'daki eşdaş partiler de aynı yolun yolcusu. Onlar da ya iktidarda ya da iktidara tek virajları kaldı.

Orta sınıfın genel anlamda korkuları ve mülteci akınına karşı kültürel değerlerine yapışması, en az ekonomik nedenler kadar önemli.

İktisat düşüncesinin bu adreslere de uğramasının zamanı gelmedi mi?

ETİKETLER; neo-liberalizm üretim